84. Sayı Editör
20. yüzyıl Türk düşünce hayatının önemli simalarından biri olan Hüseyin Nihal Atsız, fikir adamlığının yanında edebiyatçı ve tarihçi kimliğiyle de ön plana çıkmıştır. O, aynı zamanda idealleri uğruna hayatı mücadelelerle geçmiş bir eylem adamıdır. Türk düşünce dünyasının en çok haksızlığa uğrayan, görmezden gelinen veya yanlış yansıtılan isimlerinden biri olmasına karşın; birçok alanda adından söz ettirmiş ve gerek savunduğu Türkçü hayat felsefesi ve fikir sistemi ile gerekse ortaya koyduğu ilmî ve edebî çalışmalar ile etkisini bugün dahi hissettirmektedir.
Atsız’ın düşünce sistemi ve fikirlerini yansıttığı eserleri, bunun yanında hayatı ve kişiliği, hâlâ ilmî çalışmalara konu olmakta ve üzerine yeni yaklaşım ve yorumlar getirilmektedir. Çünkü böyle insanların fikrî ve edebî çalışmaları düşünce yapılarından beslenmekte ve ayrıca özel hayatlarının/kişiliklerinin derin izlerini taşımaktadır. Onun büyüklüğü hiç kuşkusuz edebî eserleri, bilimsel çalışmaları, fikir yazıları ile ilgilidir ancak bunlardan çok öte onu büyük yapan asıl güç hem kendi neslini hem kendinden sonra gelen nesilleri etkisi altına almasındandır.
Atsız’a göre en önemli kavramlardan biri “ülkü”dür ve ona göre Türkçülük de en büyük ülkülerin başında gelmektedir. Büyük ülküler de büyük şahsiyetler yetiştirir ve büyük ülküler, o şahsiyetlerin omuzlarında daha da yükselir. Türkçülüğü sadece fikirsel anlamda değil aynı zamanda eylemsel düzlemde de sürdürme yönündeki eğilimi, Atsız’ın, ilk yazılarını kaleme aldığı dönemlerden ömrünün sonuna kadar milliyetçi çevrelerde ciddi bir ağırlık sahibi olmasını sağlamıştır. “Bizim için en kutlu hedef Turancılıktır.” diyen Atsız, bütün Türkleri birleştirmek ülküsünün, bütün Türkçülerin en önemli hakkı ve görevi olduğu düşüncesindedir. Türk Devletleri Teşkilatı da Atsız’ın, günümüzde dile getirdiği bu ülkünün bir parçasıdır. “Kahramanlar can verir. Yurdu yaşatmak için” diyen Atsız için Türk kimliğinin ilk ve ana düsturu da vatanı ve milleti her şeyin önünde tutmaktır. Bu uğurda can vermek, bir insanın gelebileceği en şerefli makamdır.
Bin 300 yıl öncesinden Kür Şad’ın ruhunu 20. yüzyıl Türk gençliğine taşıyan Atsız, ‘’Yalnızlık, Türkçülerin ortak kaderidir.” diyordu fakat aslında hiç de yalnız olmadığını, vefatının üzerinden geçen bunca zamana rağmen ve hatta kendisini hiç göremeden seven milyonlarca genç Türkçünün “Vaktiyle bir Atsız varmış, var olsun.” demeye devam ettiğini büyük Türk tarihi kaydetmektedir. Bizlerin fikir dünyamızın oluşmasında müstesna bir yerin sahibi olan Hüseyin Nihal Atsız’ı biz de “Vaktiyle bir Atsız varmış, var olsun.” diyerek vefatının 46. yılında saygıyla anıyoruz.
“Hüseyin Nihal Atsız” konusunu farklı yönleriyle kapsamlı olarak dosya konusu yaptığımız bu özel sayımızda, birbirinden değerli makaleleri siz okuyucularımızla buluşturuyoruz. Yine konuyla ilgili olarak bu sayımızda, Türk Dil Kurumu Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Feyzi Ersoy ile bir röportaj gerçekleştirdik. Gençlerin de söz sahibi olduğu dergimizde, konumuzla ilgili olarak her sayıda olduğu gibi onların da fikirlerine yer verdik. “Tarihte Bu Ay Neler Oldu?” köşemizde, tarihin unutulmaya yüz tutmuş olaylarını yeniden gün yüzüne çıkardık. Bu sayımızda da bir film ve kitap tanıtarak sizlere önerilerde bulunduk. Yeni sayımızın düşünce iklimimizi zenginleştirmesini, fikir dünyamıza yeni değerler katmasını ve yol gösterici olmasını temenni eder, sizlere keyifli ve bilinçli okumalar dileriz.