Birinci Dünya Savaşında Esir Düşen Türklerin Mısır’da Çıkardığı Gazete ve Dergiler
I. Dünya Savaşı sonunda toplam 2.608.000 mevcutlu Osmanlı ordusundan; 400.000’i yaralı, 240.000’i hastalıktan olmak üzere 325.000’i şehit, 1.560.000’i hasta, firar, esir ve kayıp olmak üzere 2.285.000’i savaş dışında kalmış, ordumuzun sayısı 323.000’e kadar düşmüştü. Genelkurmay Başkanlığı’na ait en önemli arşivimiz olan ATESE’deki belgelere göre bu büyük dramda kaybolan Osmanlı askerlerinin içerisinde esir düşenlerin sayısı 202.152 idi. Bu rakama, sayıları 5.000’den fazla olan sivil esirleri de ilave etmek gerekmektedir. Ancak esir sayısı ile ilgili bu rakamların bilinen en az rakam olduğu, bazı bulunamayan kayıpların da buna dâhil edilmesi ile bu sayının bir miktar daha artabileceği unutulmamalıdır.
Bu esir askerlerden 7.864’ü subay ya da yedek subay rütbesinde olanlar, bir başka ifade ile okur/yazar kesimden, aydın insanlardı. Bu savaş, Türkiye’nin geleceğini temsil edecek aydınların budandığı bir savaş olmuştu. Kısacası bir nesil; Sibirya dağlarında, Mısır çöllerinde ve Birmanya bataklıklarında çok büyük acılar çekmiş, tarihin en büyük dramlarından birini yaşamışlardı. Çanakkale, Kanal, Filistin, Irak, Yemen ve Makedonya Cephelerinde -İngilizlere esir düşen- Genelkurmay Arşivine göre 134.477 Türk esirin çok büyük bir bölümü genelde Hindistan, Çin Hindi (Burma) ve Mısır gibi İngiliz işgalindeki ülkelerde kurulan kamplarda kalıyorlardı. Bunun dışında; Irak, Kıbrıs, Man Adası ve Malta’da da İngiliz esir kampları vardı.
İngilizlere ait esir kampları, “katran kazanında sterilize ve işkence altında sorgulanma” gibi insani olmayan uygulamaları nedeniyle davranış bakımından çok fazla sıkıntılı olmakla birlikte, Rus ve Fransız esir kamplarına göre biraz daha düzenli ve disiplinli kamplardı. Türk esirlere yapılan bu gayriinsani davranışlar, iklim ve beslenme problemleri gibi sıkıntılar sebebiyle birçok Türk genci; bu talihsiz esaret sarmalından kurtulduktan sonra bile Türkiye’ye hasta, sakat (özellikle gözleri kör), paralarına ve eşyalarına el konulmuş birer mağdur olarak dönebilmişlerdi. Hatta döndüklerinde; bazısının yurdu işgal, bazısının yuvası yıkılmış, bazısın da ailesi dağılmıştı.
Bugün bu kamplar içerisinde özellikle Mısır ve Hindistan’daki esir kampları hakkında çok daha fazla hatıra, görsel malzeme ve belgelere sahibiz. Bu belge ve hatıraların çok önemli bir bölümü yayınlanmış olmakla birlikte bir kısmı hâlâ yayınlanmayı ve gündeme taşınmayı beklemektedir. Özellikle Mısır’da tel örgüler arkasında, güneşin kavurucu sıcağında bitkin görünümlü, ancak ruhlarındaki özgürlük ateşini, gözlerinin canlılığına yansıtmış kara yağız Türk gençlerinin çeşitli arşivlerde bulunan fotoğrafları dikkatleri çekmektedir. Bu esirlerden çok önemli bir kısmı Anadolu’ya gelir gelmez Kurtuluş Savaşı’mıza da katılarak bağımsızlık mücadelemize omuz ve gönül vereceklerdi.
Mısır’da Yayınlanan Esaret Gazeteleri
Mısır’daki Türk esirleri; Heliopolis, Maadi, Ras et-Tin, Seydibeşir, Bilbeis, Zekazik, Tora (Tura), Talil Bekir ve Kuveysna kamplarında kalmaktaydı. Bu dokuz kampta çoğu subay 5.839 Türk askeri bulunmaktaydı. Yaptığımız tespitlere göre 1919-1920 yıllarında bu kamplardan beşinde, Türk esirler tarafından toplam 22 gazete veya dergi (mevkute) çıkarılmıştı. Bu dört kampta kronolojik olarak sırasıyla Zekazik’de 2, Tura’da 2, Kuveysna’da 6 ve Seydibeşir’de 11 farklı gazete çıkarılmıştı. Ayrıca Heliopolis Kampı’nda da hiçbir nüshasına ulaşamadığımız 1 adet gazete çıkarılmıştı. Bu gazetelerin basım yeri olarak çeşitli matbaa adları verilmişti. Ancak bu yayınlarda gerçek bir matbaadan söz edilmemekte, matbaa kelimesi mecazi anlamda kullanılmaktadır. Çünkü esaret kamplarında hazırlanan bu yayınların tamamı elle yazılıp, ispirtolu teksir aletleri olan “şapirograf” ile çoğaltılıyorlardı.
Mısır’daki yayınlanan ilk esaret gazeteleri Zekazik Kampı’nda Ocak 1919’da, ikisi de teksir yoluyla çoğaltılan Garnizon ve Kızıl Elma gazeteleriydi. 15 günde bir yayınlanan ve kütüphanelerimizde sadece birkaç sayısı olan “Garnizon” gazetesinde daha çok “Doktor Wilson ve Sulh Konferansı”, “Rus Ahvali”, “Berlin’de Vaziyet”, “Paris Konferansı”, “Amerika Ordusu”, “Yunanistan’ın Zayiatı” vb. başlıkları taşıyan, savaşın gidişatı ve sulh görüşmeleri ile ilgili olarak yapılan tercüme haberlere sıkça yer verilmekteydi. Siyasi nitelikteki haberlerin tamamına yakını İngilizce ve Fransızca gazetelerdeki haberlerden faydalanılarak yazılmış, savaş sonrası yapılacak sulhla ilgili çok ciddi yazı ve yorumlardan oluşmaktaydı. Bu yüzden Kuveysna Kampı’nda çıkarılan Bâdiye gazetesinde bir yazıda, “Garnizon’u çıkaranlar kendini âli (üstün) görür.” cümlesiyle mizahi olarak eleştirilmişlerdi.
Yine Zekazik Kampı’nda Ocak 1919’da yayınlanan ve “Esir arkadaşların ilmî, edebî risalesidir.” alt başlığı ile çıkan ve esarette bile gönüllerde bitmeyen Turan ülkü ve hayali ile çıkan “Kızıl Elma” gazetesi ise ancak iki sayısı tespit edilebilen ve muhtemelen de İngilizlerin baskısı ile çok kısa ömürlü bir esaret gazetesiydi. Gazete, edebî ağırlıklı ve resimli bir gazeteydi. Gazetede, Mısır’da yayınlanan esaret gazetelerinde çizdiği karikatürler ile meşhur olan Karikatürist Kerameddin Hilmi’nin çok başarılı ve ilginç karikatürleri de yer almaktaydı.
Tura Kampı’nda Mart 1919’da “Kafes”, 4 Nisan 1919’da da “Işık” adlı iki gazete çıkarılmıştı. “Edebi, mizahi gazetedir.” alt başlığı ile haftada üç kez, yedek subaylardan İdris Sabih yönetiminde çıkan ve kütüphanelerimizde 15 sayısı bulunan “Kafes” gazetesi, daha çok Medine-i Münevvere’nin destanlaşan müdafaaları sonrası bir oyunla esir kabul edilip, Mısır’a yollanan Türk subayları tarafından yayınlanmaktaydı. Mesul Müdürü olan, Mısır’da yayınlanan Tetebbu ve Nilüfer gazetelerinde de yazan İdris Sabih, çok iyi ve gönül tellerine dokunan bir şair olup; Hz. Peygamberimiz’e ithaf ettiği meşhur “Yapamaz Ertuğrul evlâdı sensiz / Can verir cânânı veremez Türkler… / Ebedî Hadımü’l- Haremeyniniz / Ölsek de Ravza’nı ruhumuz bekler” şiiri ile tanınmaktaydı.
Tura Kampı’nda çıkan bir başka gazete ise “Işık” gazetesiydi. 14 Nisan 1919 ve 7 Ocak 1920 tarihleri arasında tam 104 sayı çıkan bu uzun ömürlü gazetenin, 96-104 arası sayıları, çıkaranların nakledilmesi sebebiyle Seydibeşir Kampı’nda 16/A bölümünde çıkmıştı. Daha çok esaret hayatının günlük meşgalelerine yer verilen, hasret dolu şiir ve edebî yazılarla esaretin hüznünü hafifletmeye, ictimaî makalelerle esirleri eğitmeye ve sulh haberleri ile onları bilgilendirmeye çalışan gazetenin Millî Kütüphane’de tam bir koleksiyonu mevcuttur.
Kuveysna Kampı’nda çıkan ilk iki gazete Ağustos 1919’da çıkan Esaret ve Tıraş gazeteleridir. Kütüphanelerimizde sadece 9. sayısı bulunan “Tıraş” gazetesi, iki sayfalık bir mizah gazetesi idi. Çıkış yeri Kuveysna’da A Kampı, 4 Pavyon, 3. Oda olarak gösterilmişti. Teksir olarak basılan ve haftalık olduğu belirtilen gazete, özellikle çok ilginç karikatürleri ile dikkat çekiyordu. Aynı tarihte Kuveysna Kampı’nda teksir olarak yayınlanan ve kütüphanelerimizde sadece 4 sayısı bulunan “Her şeyden bahis gazetedir.” alt klişesi ile yayınlanan “Esaret” gazetesi de, esaretin acısını dindirmek isteyen subaylarımızın ciddi bir emeğinin mahsulü idi.
Kuveysna’da Ekim 1919’da Karikatür, Tetebbû, Tan ve Bâdiye adlı dört gazete daha çıkmıştı. Kütüphanelerimizde sadece tek sayısı bulunan “Karikatür” gazetesi, “Edebî, mizahî gazetedir.” alt ibaresi ile haftada iki kez çıkacağını duyurmuştu. Gazeteyi, karikatürleri ile meşhur olan Kerameddin Hilmi ile Topçu Mülazım Arif çıkarıyorlardı. İdris Sabih’in yazılarına yer veren ve sadece dört sayısı günümüze ulaşabilen “Tetebbû” gazetesi ise, daha çok bir fikir gazetesi olup Kuveysna’da D Kampı’nda Tetebbû Matbaası’nda, başka bir ifade ile esirlerin el yazması olarak teksir kâğıdıyla çoğaltılıyordu.
Ekim 1919’da Kuveysna’da yayınlanan “Tan” ve “Bâdiye” gazeteleri daha çok fikir gazeteleri olarak bilinmekteydi. 23 Aralık 1919’a kadar 60 sayı çıkarılan Bâdiye’nin kütüphanelerimizde 38 sayısı mevcuttur. Ancak gerek baskı tekniği ve gerekse kâğıdın kalitesi sebebiyle bunların büyük bir kısmı okunamayacak durumdadır. Gazetede daha çok İngilizce gazetelerden tercümelerle sulh konusunda haberler yapılmaktadır. Başyazıları, Feridun Fikri kaleme almaktadır. Yazılarında İstanbul ve Hilafet’in muhafaza edilmesi gerektiği savunulmaktadır. Rusya’daki Bolşevikliği felaket olarak gören gazete, Millî Mücadele’yi Türk milletinin millî tepkisi, İzmir’i de ana vatanın ayrılmaz bir parçası olarak görmektedir.
Sina Savaşı’nda gözlerini kaybeden ve o hâlde Mısır Heliopolis’de esir kalan Mersinli Başçavuş Muavini Emin Çöl’ün “Çanakkale-Sina Savaşları” adlı kitabında verdiği bilgiye göre burada bulunan esirler de el yazıları ile “Güvercin” adlı bir gazete çıkarmışlardı. Emin Çöl, gazetenin çıkışını ve kısa sürede kapanışını şu cümlelerle anlatıyordu: “Bu iş çok zor, değme kimsenin el yazısı da okunaklı, güzel olmadığı için vaz geçildi. İngilizce gazete, dergilerden çevirmeler yapılır, şiirler, öyküler, nesirler, tenkitli yazılar özel bir yere asılırdı.” Çöl’e göre Heliopolis’deki esirler, Anadolu’da yaşananları ve Türkiye’nin zor günlerini hep bu tercümelerden öğreniyorlardı.
Mısır’da Türk esirlerin en çok gazete çıkardığı kamp Seydibeşir’di. Bu kampta Tan, Yarın, Nilüfer, Ocak, Hilâl, İzmir, Mizahi Nasreddin Hoca, Sada, Zincir, Türk Varlığı ve Esaret Albümü adlarıyla toplam 11 süreli yayın neşredilmişti. Kasım/Aralık 1919’da çıkan “Tan” gazetesinin 32 sayısı çeşitli kütüphanelerde bulunmaktadır. Hatıralarda Seydibeşir’de çıkan bu “Tan” gazetesinin, Tura Kampı’nda çıkan Işık ve Kuveysna Kampı’nda çıkan Tan gazetelerinin de devamı olduğu belirtilmektedir.
Kamp müteahhidi Lorenzo Efendi’nin temin ettiği malzemelerle Seydibeşir’de Medine Müdafaası sonrası esir düşen subaylardan Naci Kâşif ve Halit Rıfkı yönetiminde 1 Ocak 1920’den 24 Nisan 1920’ye kadar 23 sayı çıkarılan ve haftada iki kez yayınlanan, diğer süreli yayınlardan farklı olarak teksir yerine ilk kez taş baskı matbaada basılan “Yarın” dergisinin tam bir koleksiyonu kütüphanelerimizde mevcuttur. Siyasi yazılardan başka roman, hikâye ve şiirlere de yer veren dergi, kendini “ictimaî, edebî, mizahi mecmua” olarak tanımlıyordu. “Yazabilen kalemler, düşünebilen kafalar, söyleyebilen ağızlar, bağırabilen gür sesler adına…” çıktığını açıklayan Yarın dergisi, zaman zaman İngilizler tarafından da sansürlenmişti. Naci Kâşif’e göre dergi, “sinirden birbirinin başını yaran, bıçaklayan, intihara kalkışan (Türk) esirleri ana vatandan iyi haberlerle avutma” amacıyla çıkmıştı.
Zengin bir yazar kadrosuna sahip olan “Nilüfer” gazetesi, 20 Ocak 1920-10 Nisan 1920 tarihleri arasında Seydibeşir’de sözde, esirlerin kurdukları Nilüfer Matbaası’nda, haftada iki kez olmak üzere toplam 18 sayı olarak yayınlanmıştı. Sorumlu müdürü Edib, karikatüristi Kerameddin Hilmi ve başyazarı da İdris Sabih olan Nilüfer, çok önemli bir mizah ve karikatür gazetesi idi. Gazetenin yazı heyetinde Tevfik Cenabeddin, Hüsnü, Zâid Hâki, Resul ve Mehmed Nureddin gibi isimler vardı. Resimli ve resim altlarında İngilizce yazılara da yer veren gazete, teksir olarak kamp duvarlarına asılmaktaydı.
Aslında edebî bir dergi olan ve adını Türk Ocağı’ndan alan “Ocak”, Seydi Beşir’in C kısmında Ocak 1920’lerde çıkarılmıştı. Ancak kütüphanelerimizde maalesef bu derginin hiçbir sayısı yoktur. Bu dergide yayınlanan “Şehidler Marşı” ve “Esaret Marşı” daha sonra İkdam gazetesinde de yayınlanmıştır. Özellikle Zeki Şahab’ın yazdığı ve esir musikişinasların bestelediği “Esaret Marşı” çok içlidir: “Aziz yurttan uzaktayız / Dikenli bir kafesteyiz / Gör, bizi ey nazlı hilal / Ne hâldeyiz, ne gündeyiz / Esaretin ruhu ağlar / Yaramızı ateş dağlar / Sorma bize ey saf hilâl / Her yürekten kanlar çağlar / Hicran yakar gülzârımız / Eller kazar mezarımız / Götür yurda nazlı hilâl / Yanık yanık figanımız.”
Seydibeşir’de aynı tarihlerde çıkan “Hilâl” gazetesi de maalesef adından başka hakkında bilgimiz olmayan yayınlardan biridir. Nureddin Hayret yönetiminde 9 Şubat 1920’de çıkarılan ve “üsera (esirler) gazetesi” alt başlığını kullanan 3 sayfalık İzmir gazetesinin, kütüphanelerde sadece tek nüshası bulunmaktadır. İzmir’in işgaline tepki olarak çıkan gazetede, Süleyman Nazif’in bir şiiri ve Mehmed Emin (Yurdakul) Bey’in millî bir nutku da yer almaktadır. 11 Mart-Nisan 1920 arası çıkan 5 sayısına ulaşabildiğimiz “Mizahi Nasreddin Hoca” gazetesi; karikatür, fıkra ve şiirleri ile teksirle basılmış bir mizah gazetesidir.
Kütüphanelerimizde 29 Mart-19 Nisan 1920 arası teksir olarak yayınlanmış ilk dört sayısı bulunan Kemal Hulusi yönetimindeki “Sada” gazetesinin ilk üç sayısında her hafta, dördüncü sayısında ise iki haftada bir yayınlandığı yazılıydı. “Tarih Tekerrürden İbarettir” başyazısı ile yayın hayatına başlayan Sada, daha çok Kemal Hulusi imzalı yazı ve şiirlerin yer aldığı siyasi ve edebî bir gazete idi. Sadece 1 Nisan 1920 tarihine ait 6. sayısı bulunan “Zincir” gazetesi, mizahi bir gazete idi. Varlığını diğer esir gazetelerinden öğrendiğimiz ve kütüphanelerimizde sadece bir sayısı bulunan “Türk Varlığı” dergisinin de edebî ve siyasi bir mevkute olduğu anlaşılmaktadır. İkdam ve Hâkimiyet-i Millîye gazeteleri de bu dergiden bazı iktibaslar yapmıştır.
1920’de tek sayı ve 32 sayfa teksir olarak yayınlanan “Esaret Albümü”, “tel örgü dâhilinde geçen hayata biraz çeşni vermek ve en mühimi yaşanılan tarihî günlere ait fikrî bir intiba ve vesika kazandırmak” amacıyla Seydibeşir’de yayınlanmıştı. Tamamı karikatür ve mizahi şiirlerden oluşan Esaret Albümü’nde; Zekazik, Kuveysna ve Seydibeşir Üsera Garnizonu hatıralarının resmedildiği belirtilmektedir. Nilüfer gazetesini çıkaranların yazı yazdığı, Karikatüristi Kerameddin Hilmi’nin yönettiği, çizimleri ile hayat verdiği Esaret Albümü’nde; esir kampının özellikleri, gündelik hayat ve kampla ilgili şikâyetlerin yer aldığı şiir ve karikatürler yer alıyordu.
Bu gazete ve dergiler dışında Seydibeşir’de Piyade Mülazımlarından Ressam Süleyman Süheyl tarafından “Hatıra-i Esaret: Seydibeşir” adlı 19 sayfalık teksir kâğıda basılan tek sayılık karikatür ve şiirlerden oluşan bir mizah risalesi daha yayınlanmıştı. Esaret Matbaası’nda basıldığı belirtilen kitapçıkta; esir kampları, esirlerin düşünce ve faaliyetleri, esaret kâbusu, muhafızlar, sinema, tiyatro, futbol, tel örgü baskısı, İstanbul’da hürriyet düşü, kurtuluş hayali, faal esirler, esirleri bekleyen ana, baba, eş ve çocuklar, Mısır’ın çöl, vaha ve ehramları, “Vatan’a Doğru” başlığı ile esirlerin binmekte oldukları kurtuluş kamyonu, Türk bayrağı ve minareleri ile hayali gözlerinde tüten Anadolu’daki Türk köyleri yanında Seydibeşir’de hayatını kaybeden ve çöllere defnedilen esirlerin mahzun ve hayalî mezar kitabeleri çok büyük bir maharet ve başarıyla resmedilmişti.