Kırım Tatar Sürgünü 18 Mayıs 1944
Kırım Tatar Türkleri 78 yıl önce, 18 Mayıs 1944’te vagonlara bindirilerek vatanları Kırım’dan Sibirya ve Orta Asya’ya sürgüne gönderildi. İnsanlık dışı bir muamele ile bir gecede havyan vagonlarına bindirilerek vatanlarından sürülen Kırım Tatarlarının binlercesi yolda susuzluk, açlık ve hastalıktan öldüler, sağ kalanlar ise yıllarca vatanlarından uzakta sürgün yerlerinde zorla tutuldular. Bu acı sürgün, şu tarihî olaylarla cereyan etti:
• 1944 Nisan ayından itibaren Almanlar apar topar Kırım’dan çıkarlarken Sovyet birlikleri kuzeyden Perekop (Orkapu) üzerinden, doğudan da Kerç üzerinden Kırım’a girerek önce Akmescit’e (Simferopol), ardından da Sivastopol’e (Akyar) doğru yürüdüler.
• Daha 22 Nisan’da KGB Generalleri Kobulov ile Serov, Şefleri Beriya’ya gönderdikleri ve kasıtlı olarak yanlış bilgilerle donattıkları raporda, Tatarların Kırım’da baştan beri askerden kaçtıkları ihbarında bulundular. Beriya, tahrifat bakımından potu artırarak durumu üstü olan Stalin’e aktardı.
• Stalin’in başkanlığındaki ve Molotov, Kaganoviç, Voroşilov vb. dışında Beriya’nın da üyesi bulunduğu Devlet Savunma Komitesi (GKO) 11 Mayıs’ta Kırım Tatar halkının Sovyetler Birliği’ne ihanet ettiklerini öne sürdü ve Özbekistan’a sürülerek cezalandırılmalarını karara bağladı (5859ss sayılı kararname).
• Bunun üzerine mayıs başından itibaren Tatarlarla meskûn mahallerde gizlice bir sayım gerçekleştirildi.
• 18 Mayıs günü tan ağarırken Kırım’daki önceden saptanmış bütün Tatar evlerine, sayıları on binleri bulan NKVD’ye (İçişleri Bakanlığı) ve NKGB’ye (Devlet Güvenlik Bakanlığı) bağlı birlikler baskın yaptılar. Bunlar, kısa bir süre önce Kuzey Kafkasya’da Balkarların, Karaçayların, Çeçenlerin, İnguşların ve Kumukların sürgün edilme operasyonlarını yürütmüş tecrübeli birliklerdi.
• Hazırlanmaları için kendilerine 15 dakika verildi. Yanlarına ancak en acil ihtiyaçlarını karşılayacak eşyalarını alabileceklerdi.
• Sağlıklı aktif erkek nüfus silahaltında olduğundan, sürgüne yollananlar kadınlar, çocuklar ve yaşlılardı.
• Hiç de güvenilir olmayan resmî istatistiklere göre Kırım’dan sürülen Tatarların sayısı 191.000 (Kırım Tatar aktivistleri daha sonra bu rakamı 238.000 olarak düzelttiler) civarındaydı. Kırım dışında yaşayan ve askerlik hizmetinde olanlar bu sayının dışındadır.
• Ordudan terhis edilen sağlıklı erkekler, kalan askerlik süreleri dikkate alınarak önce Emek Ordusu’na (karın tokluğuna ağır bayındırlık işlerinde çalıştırıldıkları amele taburları), bilahare sürgüne yollanıyorlardı.
• Hayatta kalan aile üyelerinin birbirlerine kavuşmaları 1947 yılını buldu.
• 1944 Temmuz sonlarına doğru Sürgün Operasyonu tamamlanmış, sürgünü yöneten büyükbaşlar madalya ve nişanlarını alırlarken, Kırım’ın kuzeydoğusunda yer alan Arabat şeridindeki bir küçük Tatar balıkçı köyünün unutulduğu anlaşıldı. Derhal Geniçesk’ten kalkan bir tekne köy kıyılarına yollandı ve erkeksiz köy halkı tekneye bindirilerek Azak Denizi açıklarına doğru çekildi. Su vanaları açılarak tekne batırıldı, yüzmeye kalkışanlar ise operasyona nezaret eden makineli tüfeklerce taranarak görevlerini tamamladılar.
• Köylerde uygun bir mevkide toplanan sürgün kafileleri, akşamüstü at arabalarıyla en yakın tren istasyonlarına götürüldüler. Ve burada kendilerini bekleyen yük trenlerine (kimi aynı zamanda hayvan taşıyan) bindirilerek Orta Asya’ya ve Urallara gönderildiler.
• 3 gün içinde 183,155 kişi çoğunluğu Özbekistan’a olmak üzere trenlerle yola çıkarıldı. Diğerleri ise Kazakistan’a, Mari Özerk Cumhuriyeti’ne, Rusya’nın Kostroma şehrine, Moskova Bölgesi’nde bulunan Mosugol’a (Moskova Kömür Fabrikası) yönlendirildi.
• Ayrıca askerlik çağına gelmiş 11.000 kişi de Emek Ordusu’na yollandı.
• Özel yerleşimci (spetspereselents) adıyla yurttaşlık haklarından mahrum olarak bir sıkı komendatura rejimi altında karın tokluğuna çalışmak üzere çeşitli kolhoz, sovhoz ve fabrikalara dağıtıldılar.
• Vardıkları yerde yeterli bir hazırlık yapılmamıştı. Dolayısıyla derme çatma barakalarda ikamet etmek zorunda kaldılar.
• 5 km çapında bir hareket alanları vardı ve bu sınırları aşmak, 5 yıldan başlayan ağır çalışma kampı cezasıyla ödenecek bir bedel anlamına geliyordu.
• Sık aralıklarla aile büyükleri, mevcudiyetleri konusunda kamp komutanına tekmil vermekle yükümlüydü.
• Komünistler, partizanlar, Sovyetler Birliği kahramanı madalyası sahipleri (Savaş pilotu Amet-Han Sultan gibi bu madalyayı iki kez alanların ailesi ya da Mustafa Selimov gibi partizan hareketi liderleri dahi) de sürgünden kaçamadı.
• Daha yolda, sürgünler kırılmaya başladılar. Hijyenik olmayan şartlardaki tren yolculuğu sırasında başta çocuklar ve yaşlılar olmak üzere hastalık, açlık ve susuzluktan insanlar sapır sapır döküldüler. Bu durum, sürgün yerlerine vardıktan sonra da uzun bir süre boyunca devam etti. Sürgünler en güçsüz oldukları anda hiç de alışık olmadıkları şartlara maruz bırakılmışlardı.
• Resmî bilgilere göre, yolculuk sırasında ölenler hariç, sürgünün ilk yılında telef olanlar 45.000 gibi yüksek bir sayıya ulaşmıştı.
• İleriki yıllarda bizzat Tatar ileri gelenlerinin bire bir görüşme usulüyle yaptıkları bir araştırmaya göre ise 1 Temmuz 1944 ile 31 Aralık 1946 arasında ölen Kırım Tatar sayısı 110.000’i buluyordu (Bu rakam, nüfusun %46,2’si).
• Sovyet iktidarı bütün bu operasyonu büyük bir gizlilikle yürüttü. Kamuya açık bilgi, sürgünlerin kendi istekleriyle yer değiştirdikleri yönündeydi. Dış dünya bu olayı, tam manasıyla ancak Stalin’in ölümünden sonraki “buzların çözülmesi” döneminde öğrendi.
• Katarların geçtikleri yerler ile varış yerlerindeki kamuoyuna, Tatarların canavar misali hainler oldukları söylenmişti. Dolayısıyla vagonlara, yol boyu ve son durakta inerken taşlar yağdırıldı.
• İnsanlar, yol boyu, ölülerini gömemeden onları geride bıraktılar. Günde bir kez, tuzlu balık başı ya da lahana çorbası veriliyordu. Susuzluk ve bağırsak hastalıkları insanları kıvrandırıyordu.
• Varış yerlerinde camsız çerçevesiz barakalar, tavanı ya da tabanı olmayan kulübeler bekliyordu onları.
• Sürgünler, şehirlere değil, periferik köy bölgelerine ya da fabrikaların oluşturduğu kasabalara getirilerek karın tokluğuna çalıştırıldıkları ağır işlerle görevlendirildiler.
• 1946-1947 yıllarında çeşitli yaştaki erkekler, kardeşler, babalar, dayılar, amcalar, büyükbabalar Emek Ordusu’ndan dönmeye başladılar. Aile birleşmeleri için büyük çaplı ve yorucu bir iterasyon (becayiş) süreci yaşandı. Binlerce insan, mektup ya da kulaktan kulağa soruşturma yoluyla birbirini arıyordu. Birbirini bulanlar, kamp komutanlarının izniyle birinden birinin kampında birleşebiliyorlardı.
• Bu gelişler ve birleşmeler kamplarda uzun zamandır yaşanmayan gerçek bir bayram havası estiriyordu.
• 1945 yılında, yine sessiz sedasız, Özerk Cumhuriyet lağvedilerek Kırım, Rusya SSC içinde basit bir vilayete (Oblast) çevrildi. Kırım Tatarca yer adları değiştirildi. Mezarlıklar ortadan kaldırıldı, kültür yadigârları perişan edildi. Rusya içlerinden ve kısmen Ukrayna’dan yeni insanlar getirilerek Tatarlardan boşalan konutlara yerleştirildi. Kırım’da yaşayan az sayıdaki Rum, Ermeni ve Bulgarların da sürgüne gönderilmesinin ardından bu demografik hareketlerle yarımada hızla Slavlaştı.