İmam Mâtürîdî Üzerine Röportaj
Milletimizin inanç sisteminin şekillenmesine öncülük etmiş önemli şahsiyetlerden birisi olan Ebû Mansûr Mâtürîdî, birçok Müslüman toplumun itikatta Hak yolu takip etmelerine vesile olmuş ve özellikle Türk-İslam kültürünü yüzyıllar boyunca inanç açısından besleyip desteklemiştir. Biz de konuyla ilgili olarak İmam Mâtürîdî Uluslararası Bilimsel Araştırma Merkezi Başkanı Dr. Devranbek MAHSUDOV ile bir röportaj gerçekleştirdik. Mahsudov, İmam Mâtürîdî ve Mâtürîdîlik konusunda dergimize değerli açıklamalarda bulundu.
Öncelikle İmam Mâtürîdî Araştırmaları Merkezi’nin kuruluş amacı ve faaliyetleri hakkında okuyucularımıza neler söylemek istersiniz?
Özbekistan Uluslararası İslam Akademisi bünyesindeki İmam Mâtürîdî Uluslararası Araştırma Merkezi, Özbekistan Cumhurbaşkanı’nın 11 Ağustos 2020 tarihli “İmam Mâtürîdî Uluslararası Araştırma Merkezi’nin Kurulmasına Yönelik Tedbirler Hakkında” kararı ile kurulmuştur. Merkez, Mâtürîdîlik doktrininin kurucusu olan büyükbabamız Ebû Mansûr Mâtürîdî’nin ve takipçilerinin mirasını derinlemesine incelemek, onların akaid ve kelâm ilimlerinin gelişimine paha biçilmez katkılarını araştırmak ve bunu geniş çapta tanıtmak, millî ve dinî değerlerimizin korunması ve geliştirilmesi, bu temelde, genç nesli asil evrensel fikirler ruhu içinde eğitmek, manevi ve aydınlanma görüşümüze yabancı olan zararlı etkilere karşı ideolojik bağışıklığı güçlendirmek için kurulmuştur.
Şimdiye kadar merkez tarafından, Mâtürîdîlik düşüncesi alanındaki birçok kitabın tercümesi yapıldı, İmam Mâtürîdî ve Mâtürîdîlik hakkında birçok televizyon yayını yapıldı, merkez bünyesinde dünyanın önde gelen âlimlerinden oluşan Uluslararası Bilimsel Kurul faaliyete başladı, çeşitli bilimsel merkez ve üniversitelerle anlaşma ve mutabakat zaptları imzalandı. Uluslararası ilişkilerde, özellikle Türkiye’deki Ankara Üniversitesi, Selçuk Üniversitesi, IRCICA, İSAM merkezleri ve diğer kurumların özel bir yeri olduğunu belirtmek gerekir.
Merkezin dört bilimsel bölümü vardır. Bunlar, “Mâtürîdîlik Araştırmaları Bölümü”, “Modern İslam Araştırmaları Bölümü”, “Tercümeler Bölümü” ve “Yayınlar Bölümü”. Bunun yanında bir de Uluslararası İlişkiler Bölümü bulunuyor. Şimdilik merkezde 30’a yakın araştırmacı görev yapmaktadır.
İmam Mâtürîdî’yi tanımak istesek, kim olduğu ve nasıl bir ilmî kişiliğe sahip olduğu hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Ehl-i Sünnetin itikattaki imamlarından biri olan Ebû Mansûr Mâtürîdî, kendi döneminin önde gelen Hanefî âlimi idi. Kendisi, Semerkant’ın Mâtürîd Köyü’nde doğmuş, Dârü’l-Cüzcaniye Medresesi’nde tahsil görmüştür. İmam Mâtürîdî, Ebû Hanîfe tarafından öne sürülen Ehl-i Sünnet itikadının ilkelerini, ondan nakledenler vasıtasıyla kitaplara geçirdi, izah ve ispat etti. İlimde çok iyi yetişen İmam Mâtürîdî; tefsir, kelâm, fıkıh gibi ilim dallarında geniş bilgi sahibi olan bir âlim olarak ün kazandı. Çeşitli kitaplar yazmak ve talebe yetiştirmek suretiyle Ehl-i Sünnet itikadını yaymış, kendi dönemindeki sapık fırkalara karşı reddiyeler vererek, Ehl-i Sünnet akidesini savunmuştur. O, kelâm alanında “Kitabü’t-Tevhid”, tefsirde ise “Te’vilatül Kur’an” kitabını yazmıştır. Ondan sonra gelen âlimler tarafından imam olarak benimsenen İmam Mâtürîdî, Ehl-i Sünnetin iki kolundan biri olan Mâtürîdîlik de kelâm ekolunun esasçısı sayılır.
İmam Mâtürîdî’nin, genelde İslam düşüncesinde özelde ise Türk dünyasının düşünce gelişimine katkıları neler olmuştur?
İmam Mâtürîdî, İslam düşünce geleneğinde bilgi teorisi oluşturan ilk âlim sayılır. Kendi eserlerini de bu teoriyi esas alarak meydana getirmiştir. Mâtürîdî’ye göre bilgi kaynakları duyular, haber ve akıldır. İmam Mâtürîdî tarafından ele alınmış “Te’vilatül Kur’an”, İslam tefsir geleneğinde ilk rey tefsiri olarak anılır. Farklı olarak âlim, “te’vil” kelimesini, tefsircinin içtihadına dayanarak Kur’an’ın meallerini anlamak olarak yorumlar. İmam Mâtürîdî, kendi eserlerinde nakli delillerin yanı sıra birçok kez akla da atıfta bulunmuştur. Bu aynı zamanda, onun oluşturduğu ekol akli bilimlere geniş bir yol açtığının işareti olarak görülebilir. İmam Mâtürîdî’nin İslam düşüncesine en önemli katkılarından biri de kendi dönemindeki sapkın fırkalara karşı reddiyeler vererek, onların görüşlerinin yanlış olduğunu ispatlamış olmasıdır.
Onun oluşturduğu mezhep, kendi döneminden bugüne kadar Türk halklarının itikattaki mezhebi olagelmiştir. Türkler, Mâtürîdîlik öğretileri temelinde ilim, kültür ve diğer alanlarda ilerleme imkânı bulmuşlar.
Fıkhî konularda Ebû Hanîfe’ye bağlılığı bilinen İmam Mâtürîdî’nin, adına müstakil bir îtikâdî mezhep oluşmasını neye bağlıyorsunuz? Ebû Hanîfe’nin, îtikâdî düşüncesinden ayrıldığı taraflar var mı?
Ebû Hanîfe (150/767) ve İmam Mâtürîdî (333/944), Ehl-i Sünnet akaidine yön veren iki büyük âlimdir. İmam Mâtürîdî’nin silsilesi, hocaları vasıtasıyla Ebû Hanîfe’ye kadar ulaşmaktadır. Mâtürîdî, Ebû Hanîfe tarafından oluşturulan Hanefî mezhebinin temsilciydi. Ancak İmam Mâtürîdî, Ebû Hanîfe’nin görüşlerini benimsemekle kalmamış, onları yorumlamış ve kelâmî bir sisteme dönüştürmüştür. O yüzden Ebû Hanîfe’nin sistemleşen, yorumlanan akidesi İmam Mâtürîdî adıyla adlandırılmış sadece. Bunu “Te’vilatül” kitabının birçok yerinde görebiliriz.
İmam Mâtürîdî, kendi döneminde Ebû Hanîfe’nin asrında rastlanılmayan problemlerle karşılaştı. Dolayısıyla bazı meselelerde, Mâtürîdî’nin, Ebû Hanîfe’den ayrıldığı taraflar da görülebilir. Mesela Ebû Hanîfe, Allah’ın sıfatlarını tefviz etmiş, İmam Mâtürîdî ise sapkınlıkları önlemek için bu konuda te’vile başvurmuştur. Lakin her ne olsa da İmam Mâtürîdî, Ebû Hanîfe’nin yolundan gitmiştir.
İmamı olduğu Mâtürîdîlik mezhebi, neden uzun süre Mâverâünnehir bölgesinde sıkışmışlık görüntüsü verdi?
Ebû Mansûr Mâtürîdî, 944 yılında vefat etmişse de Mâtürîdîlik, müstakil bir mezhep olarak ancak 11. yüzyılın sonlarında güçlenmeye başlamış. Mâtürîdîliğin köklerinin hilafet merkezi olan Bağdat’tan uzak yerlerde olması, Mâtürîdî ekolu yorumcuları, özel olarak Ebu’l-Muîn en-Nesefî gibi âlimlerin daha sonra ortaya çıkması nedeniyle Mâtürîdîlik mezhebi bir süre Mâverâünnehir bölgesinde sıkışmışlık görüntüsü vermiştir. Ancak 12. yüzyıldan sonra Mâtürîdîlik, Orta Asya’dan İran, Irak, Suriye ve Anadolu taraflarına yayılmaya başlamıştır. Timurlar, Osmanlı ve Babürlüler dönemlerinde de Mâtürîdîlik yolunun benimsenip takip edilmesiyle bu mezhep geniş coğrafyalara yayılmıştır.
Osmanlı Devleti’nde Mâtürîdî’nin kabul görme sürecine dair neler söyleyebilirsiniz?
Osmanlının resmî mezhebinin “fıkıhta Hanefîlik, itikatta Mâtürîdîlik” olarak kabul edildiği herkesçe bilinen bir konudur. Mâtürîdîlik, Osmanlı Devleti ve Anadolu’daki Müslüman halkın itikattaki mezhebi olmuştur. Osmanlı dönemi âlimlerinden İbnü’l-Hümâm’ın el-Müsâyere’si, Hızır Bey’in el-Ḳaṣîdetü’n-nûniyye’si, Taşköprizâde Ahmed Efendi’nin el-Meʿâlim fî ʿilmi’l-kelâmı, Beyâzîzâde Ahmed Efendi’nin İşârâtü’l-merâm min ʿibârâti’l-İmâm’ı, Ali el-Kārî’nin Şerḥu’l-Fıḳhi’l-ekber’i, Şemseddin Hayâlî’nin Şerḥu’l-Ḳaṣîdeti’n-nûniyye’si ve Ḥâşiye ʿala Şerḥi’l-ʿAḳāʾidi’n-Nesefiyye’si, Dâvûd-i Karsî’nin Şerḥu’l-Ḳaṣîdeti’n-nûniyye’si, İbn Kutluboğa’nın Şerḥu’l-Müsâyere’si, Mütercim Âsım Efendi’nin Merahu’l-meâlî fî şerhi’l-Emâlî’ eserleri, Mâtürîdî akidesi üzerine yazılmıştır. Bunula birlikte, Türkiye kütüphanelerinin hemen hemen hepsinde İmam Mâtürîdî, Ebu’l-Muîn en-Nesefî, Alâeddin Semerkandî, Ömer Nesefî, Sirâceddin Ûşî gibi pek çok Mâtürîdî âlimin el yazması kitaplarının çokça bulunması dikkat çekicidir. İmam Mâtürîdî’nin “Te’vilatül Kur’an” kitabının el yazmaları da yine en çok Türkiye kütüphanelerinde bulunmaktadır. Bu tefsirin Türkiye’deki en eski el yazmaları, 13. asrın ortalarına tarihlendirilir. Bu durum, Mâtürîdîliğin bu bölgede ilk devirlerde kabul edildiğine işaret eder.
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Mâtürîdî’nin tanınması ne düzeydedir? Özellikle Özbekistan özelinde bu durum ne şekildedir?
Burada yetmiş yıldır, Özbekistan da dâhil olmak üzere tüm Orta Asya halklarının kutsal dinimizden, özellikle büyük Atalarımızdan ve onların bilimsel ve manevi mirasından mahrum bırakıldığına dikkat edilmelidir. Bağımsızlığını kazandıktan sonra, özellikle son yıllarda Özbekistan’da, millî ve dinî değerlerin restorasyonu, İslam düşüncesinin çeşitli alanlarında çalışan düşünürlerimizin isim ve eserlerinin tanıtımı, devlet politikasının önceliği hâline geldi.
Bununla birlikte Özbekistan, İmam Mâtürîdî ve takipçilerinin hayatını, faaliyetlerini ve bilimsel mirasını sistematik olarak tanıtmak için devlet düzeyinde çalışmalar yapıyor. İmam Mâtürîdî Uluslararası Araştırma Merkezi’nin kurulması, bu tedbirlerin açık bir kanıtıdır. Bağımsızlığın ilk yıllarında, Mâtürîdî’nin öğretileri dinî okullarda öğretiliyordu, ancak bugün merkezin, İmam Mâtürîdî’nin adını yerel halkla basit bir dilde paylaşma konusunda önemli bir görevi var. Şu anda merkez, Mâtürîdîlik alanındaki bilimsel sonuçları internette ve sosyal medya sayfalarında tanıtmak için çalışıyor. Geçmişte sadece İmam Mâtürîdî yolunu araştıranlar ve onun yoluna hürmet edenler bilgi sahibi olmuşlardı ancak bugün, adına kurulan bu merkezin faaliyetleri sonucunda İmam Mâtürîdî’nin adı daha da geniş kitlelere yayılarak popüler hâle gelecek.
Bugün halkımız, İmam Mâtürîdî’yi; büyük bir düşünür, Mâtürîdîlik doktrininin kurucusu, ansiklopedik bilgin, bilgi teorisini İslam felsefesine ilk kez uygulayan ve zamanında sapkın fırkaların yıkıcı fikirlerine karşı savaşan bir âlim olarak tanıyor. Bizim için İmam Mâtürîdî, aynı zamanda tüm Müslümanların birlik ve beraberliğinin sembolüdür.
Başta İslam dünyası olmak üzere, günümüzde Mâtürîdî düşüncenin dünyada tanınması yeterli düzeye ulaşmış diyebilir miyiz? Araştırma merkezi olarak bu yönde çalışmalarınız mevcut mu?
Sorunuz için teşekkürler, çok güzel bir soru oldu. Bugün yaklaşık 2 milyar Sünni Müslüman’ın olduğu bilinmekle beraber, bunlardan 750 milyonu Mâtürîdîlik doktrininin, geri kalanı ise Eş’ari doktrininin takipçileridir. Lakin bugün insanlar sadece Mâtürîdîlik değil, aynı zamanda İslam dininin esaslarını da öğrenmeye ihtiyaç duymaktadır. Mâtürîdîlik; Türkiye, Afganistan, Pakistan, Hindistan ve Orta Asya ülkelerinde yaygındır. Mâtürîdî düşüncenin tüm dünyaya yayılması yönünde merkezimiz birçok faaliyette bulunmaktadır. Mâtürîdî âlimlerin eserleri ve merkezin diğer yayınları, dünyanın çeşitli dillerine çevrilmekte. Merkez bünyesinde Uluslararası Bilimsel Kurulu oluşturularak; Türkiye, Mısır, Ürdün, Almanya, Rusya ve Malezya gibi devletlerin tanınmış âlimleri de kurul üyeliğine dâhil edilmiştir. Bununla birlikte Mâtürîdîlik üzerine bir dizi konferans, sempozyum, çalıştaylar düzenlenmekte ve tüm dünyadan tebliğler sunulmakta.
İslam dünyasındaki IŞİD, Selefî, Vehhabî gibi radikal hareketler konusunda ne düşünüyorsunuz? Bu hareketlere karşı İmam Mâtürîdî’nin itikadı ve ameli noktada ortaya koydukları hükümler, İslam dünyasına bir çıkış yolu olabilir mi?
İmam Mâtürîdî, İmam Eş’ari ve diğer büyük İslam düşünürlerinin pratik çabaları, onların aydınlanma temelinde cehaletle mücadelesi, yani yıkıcı fikirlere karşı eserler yazma ve saf İslami öğretileri sıradan insanlara aktarma gayreti, kendi devrinin sapkın hareketlerine son vermede çok önemli oldu.
Bugün de çeşitli radikal ve terörist hareketlerin yıkıcı faaliyetlerine tanık oluyoruz. Özellikle IŞİD, sahte Selefîlik ve diğer benzer gruplar Müslümanlar arasında ırksal, ulusal ve dinî çatışmalara, dinî bölünmelerin ortaya çıkmasına ve genel olarak soykırım ile kan dökülmesine neden oluyor.
İslam’ın gerçekten insancıl ve barışçıl bir din olduğu, her türlü aşırıyı ve Vandalizm’i şiddetle kınadığı unutulmamalıdır. Buna delil olarak birçok ayet ve hadis zikredilebilir. Bu bağlamda, böyle sapkın fırkaların kutsal dinimizle hiçbir ilgisinin olmadığını vurgulayabiliriz.
Merkez, aynı zamanda cehalete karşı aydınlanma temelinde, yani İmam Mâtürîdî ve takipçilerinin bu konuda kullandıkları yöntem ve tekniklerin modern bir yorumuyla savaşmaya çalışıyor.
Ebû Hanîfe ve İmam Mâtürîdî’nin yollarının Türk milletleri için bir çıkış yolu olabileceği gerçeğine gelince, bu şahısların tarihte izledikleri yolların Müslüman milletlerin birleşmesine vesile olduğu bir sır değildir. Bugün de aynı olacağına eminiz.
Dünyadaki gelişmelere bakarak Mâtürîdî’nin düşüncesinin bugünün dünyasına vereceği bir mesaj olabilir mi? Ya da bugünkü sorunlarımıza Mâtürîdî’nin açtığı düşünce penceresinden cevaplar bulabilir miyiz?
Günümüzün küreselleşme dünyasında ve çeşitli ideolojik çatışmaların yaşandığı bir durumda, Mâtürîdîliği bilimsel bir temelde incelemek ve geniş çapta tanıtmak önemlidir. Bu açıdan bakıldığında böyle bir durumda iki Sünni akidevi ekolün ve dört fıkhî ekolün şüphesiz Müslümanların birleşmesi ve onların güçlenmesine hizmet edeceği söylenebilir. Bu nedenle, Ebû Hanîfe ve İmam Mâtürîdî’nin fikirlerinin sadece Türk milletleri için değil, tüm Müslümanlar için de önemli ve gerekli öğretiler olacağına inanıyorum. Dolayısıyla bugün Mâtürîdîliğin, dünyadaki tüm ulusların evrensel değerlerinden biri hâline geldiğini söylemek abartı olmaz. Bizim görevimiz de bu iki yolun özünü bilimsel bir temelde incelemek ve sonuçları uluslararası topluma ve en önemlisi sıradan insanlara iletmektir. Bu şekilde kamuoyunda objektif bir İslam anlayışının oluşmasını, İslamofobik görüşlerin ortadan kaldırılmasını sağlayabileceğimizi düşünüyorum.
Bugün Müslümanların, Mâtürîdîlik gibi itidal çizgisindeki bir doktrine ihtiyaçları vardır. Çünkü bu doktrin, bir ışıltı gibi Müslümanları doğru yöne yönlendirir ve onların Ehl-i Sünnet öğretileri içinde birleşmesine hizmet eder.
İmam-ı Mâtürîdî’nin “tevhit” akaidinin, Türk-İslam dünyasının birliğine ve dirliğine ne gibi katkıları olabilir?
Diğer halklardan farklı olarak, Türk halklarının her devirde Mâtürîdîlik öğretisi üzerine yaşadıkları doğrudur. Mâtürîdîlik, bu halkların birleşmesi üzerinde hâlâ büyük bir etkiye sahiptir. Elbette bu durum, Türk Konseyi bünyesinde dikkate alınacaktır. Cumhurbaşkanımız Şevket Mirziyoyev’in Türk Konseyi’nde ortaya koyduğu girişimlerin bizi her yönden mutlu ettiğini belirtmek gerekir. Genel olarak, Mâtürîdîlik doktrini sadece Türk dilinde konuşan halkların değil, aynı zamanda tüm Müslümanların birleşmesinde önemli bir rol oynar. İmam Mâtürîdî’nin ele aldığı akılcı yöntemleri uygulayarak, Müslüman ülkelerin, Mâtürîdî doktrini temelinde, her yönde gelişmesini isteriz. Merkezin kurulduğu ilk günden itibaren, karşılıklı yarar sağlayan bilimsel ve pratik ilişkilere ve iş birliğine hazır olduğumuzu belirtmek gerekir. Bu nedenle, yabancı araştırma ve eğitim kurumlarının, herhangi bir faydalı iş birliği konusundaki önerilerini memnuniyetle değerlendirmeye hazırız.
Son olarak, dünden bugüne, Türk-İslam dünyasının devlet yönetimi anlayışında Mâtürîdî’nin düşünce tarzını önceleyen örnek gösterilecek liderler hakkında neler söylenebilir?
Türk-İslam tarihinde birçok devlet adamı Mâtürîdîliği desteklemiştir. Sâmânoğulları, Karahanlılar, Selçuklular, Gazneliler, Timurlular, Osmanlı ve Babürlü sultanlarının hepsi, akidede Ebû Hanîfe ve İmam Mâtürîdî’nin yolunu izlemişlerdir. Onlar, dinî makamlara Hanefî-Mâtürîdî âlimleri getirmeye özen göstermişlerdir. Örnek olarak, Mâtürîdî akaidine dair yazdığı el-Kasîdetü’n-nûniyye ile meşhur olan Hızır Bey, Fatih Sultan Mehmet tarafından görevlendirilmiş ilk İstanbul kadısıdır.
Bugün de Türkiye ve Özbekistan başta olmak üzere Türk-İslam âleminde Mâtürîdîliği destekleme çabaları sürdürülmekte. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, özellikle Mâtürîdîlik alanındaki çalışmaları güçlendirme hususunda her türlü yardımı sunuyor. Özbekistan’da ise 2020 tarihinde bizzat Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev’in girişimiyle Uluslararası İmam Mâtürîdî Bilimsel Araştırma Merkezî’nin açılışı tüm İslam dünyası için sevindirici bir olay oldu.
Bu fırsatı değerlendirerek, Türkiye halkına selametlik ve barış dileriz. İki kardeş millet arasındaki ilişkilerin giderek gelişmesini temenni ederiz.
Biz şimdiye kadar, Türkiye’nin birçok kurumu ve gazeteleri ile temas kurmuştuk. Değerli “Yerli Düşünce Dergisi” ekibi olarak, sizin bu röportaj teklifiniz de bizleri ziyadesiyle memnun etti. Bize ilgi duyduğunuz için çok teşekkürler. Bundan sonra da derginizle iş birliği yapmayı samimiyetle karşılayacağız. Umarız ki, ilişkilerimiz daha da gelişecek.