Gençlere Sorduk
Suikast Deyince İlk Aklıma Gelenler
Bir ya da birden fazla kişinin planlı ve belli bir amaca hizmet etmek amacıyla öldürülmesi demek olan suikast olayları, tarih boyunca süregelmiştir. Devlet başkanları, üst düzey yöneticiler, önemli iş insanları, gazeteciler, kanaat önderleri, dinî liderler, bilim insanları ve daha onlarca suikast düzenlenmiş birçok meslek grubuna mensup insan vardır. Suikastlar bazen başarılı olurken bazen de alınan güvenlik önlemleri ya da tesadüfler sonucu önüne geçilebilmektedir.
Suikastların gerekçesi siyasi, dinî, ekonomik, şahsi ne olursa olsun sonuçta insan hayatı hem de çoğu zaman masum insanların hayatı pahasına uygulanmaktadır. Üstelik burada söz konusu olan insanlar, genellikle insanlık adına güzel şeyleri başarmak için yola çıkanlar olmaktadır. Örneğin ABD Başkanı Lincoln, siyah-beyaz ayrımını ortadan kaldırmak amacıyla mücadele verdiği için öldürülmüştür. Mahatma Gandi, Hindistan halkının bağımsızlığı için mücadele eden bir liderdi.
Bizim tarihimizde de suikastların pek çok örneği vardır. Çağ açıp çağ kapayan Fatih Sultan Mehmet’in İtalya Seferi öncesi aniden hastalanarak genç yaşta ölmesi, suikast sonucu öldüğü iddiasını hep gündemde tuttu. Devletimizin kurucusu Atatürk, onlarca suikast girişimi ile karşı karşıya kaldı. Şu bir gerçek ki suikast planlayan güçler insan, din, etnik köken ayırmıyor; sadece kirli amaçlarına ulaşmak için her yolu mübah saydıkları gibi suikastları da bunun içinde değerlendiriyorlar.
Yusuf Emre KOCABAŞ
Kars Kafkas Üniversitesi
Veteriner Fakültesi
İtibar Suikastı
Suikast denince insanın aklına ilk olarak ünlü, toplumda yer etmiş ya da belli amaç uğruna mücadele yürüten insanların planlayarak öldürülmesi geliyor. Ancak bir de itibar suikastı var ki, insanı öldürmese de öldürmekten beter ediyor. Hedefe konulan kişi kim ve ne olursa olsun acımasızca üzerine gidiliyor. Karşıdaki kişiye söz hakkı vermek bir yana, özeli olan ailesi hakkında bile en mahrem bilgiler ortaya saçılıyor.
Günümüzde özellikle araştırmadan yapılan haberler, mahalle dedikodusu gibi sosyal medyada dolaşan iddialar, televizyonlarda magazin haberi başlığı altında ortaya saçılan yalanlar insanları, ailelerinin yüzüne bakamayacak, toplum içine çıkamayacak hâle getiriyor. Bu yüzden intihar eden ya da öldürülen insanlar bile olabiliyor. Bu yüzden aslını araştırmadan ya da kasıtlı olarak başkaları hakkında ortaya atılan iddialar bir çeşit suikast sayılıyor. Üstelik suikast olaylarında tetikçi genellikle bir ya da birkaç kişiden ibaret iken, itibar suikastında bu sayı binleri, on binleri bulabiliyor. İnsanlar hiç tanımadıkları kişi hakkında hüküm verip, infaz gerçekleştiriyor. Çoğu zaman itibarı zedelenen insanlar uzun zaman alan çabalar neticesinde aklansa da gerçekler, yalanlar kadar dikkat çekmiyor. Akıllarda manşet olmuş başlıklar kalırken, çamur at izi kalsın misali bu işin arkasında olanlar atı alan Üsküdar’ı geçti misali bir taraftan yeni oyunlar peşine düşüyor.
Halil Emre PELEN
Kütahya Dumlupınar Üniversitesi
Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Sanat ve Tasarım Anasanat Dalı
Tarihte Kanlı Bir Sayfa; ASALA Suikastları
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Ermeniler tarafından Berlin’de katledilen Talat Paşa ve Tiflis’te katledilen Cemal Paşa’ya yönelik suikastlar sonucu yakalanan suikastçılar yargılanırken, 1915 yılı sözde soykırım iddiaları Avrupa basının gündemine taşınmıştır. Böylece bir terör eylemi ve örgütü değil âdeta asılsız ithamlarla Osmanlı Devleti ve Türkler, yargısız infaza tabi tutulmuştur. Bu durumu fırsata çevirmek isteyen ve Türkçesi “Ermenistan’ın Özgürlüğü İçin Gizli Ermeni Ordusu” anlamına gelen ve İngilizcesi “Armenian secret army for the liberation of Armenia” olan ASALA terör örgütü, 1975-1985 tarihleri arasında terörü propaganda aracı olarak kullanmak üzere yurt dışında bulunan Türk temsilciliklerine ve temsilcilerine yönelik saldırılar gerçekleştirmeye başlamıştır.
ASALA, 10 yıl içinde toplam 21 ülkede 110 silahlı ve kanlı eylem yapmış olup, 42 Türk diplomatın failleridir. Asıl amacı Osmanlı devamı olan Türkiye ve Türkler olan örgüt, farklı ülkelerin koruması altında faaliyetler yürütmüştür. Avrupa’nın terör örgütü listesine almakta geciktiği ASALA, eylemlerini uzun süre rahatça gerçekleştirebilmiştir. Tarihte siyasi suikastlar denildiğinde akla gelen ilk terör örgütlerinden olan ASALA’nın eylemlerinin birinci sırasını siyasi ve diplomatik suikastlar almıştır. Türkiye, ABD ve Avrupa tarafından terör örgütü listesine alınan oluşum, daha sonra yaptıkları bir açıklamayla PKK ile iş birliği yapacaklarını ilan etmişlerdir. Günümüzde ASALA adıyla faaliyette olmasalar da aynı zihniyetteki teröristler, başta PKK olmak üzere Türkiye aleyhine faaliyet gösteren terör örgütlerinin çatısı altında alçakça saldırılar düzenlemeye devam etmektedir.
Mustafa Murat AYDIN
Kütahya Dumlupınar Üniversitesi – Radyo Dumlupınar
Osmanlıda, Bir Dönemi Sona Erdiren Suikast Olayı
Tarihte, düzenlenen suikastlar sonucu hayatını kaybeden pek çok devlet adamı vardır. Bu suikastlar sonucu zaman zaman tarihin akışı değişmiştir. Maalesef Osmanlı tarihinde de bu tür olaylara rastlamak mümkündür. Bu açıdan benim dikkatimi çeken olaylardan birisi Bosna’nın Sokoloviç kazasında dünyaya gelen ve Yavuz Sultan Selim’in saltanatının sonlarında devşirilerek saraya alınan Sokullu Mehmet Paşa’nın ölümü hadisesidir. Kendisi, Osmanlıda 14 yıla yakın sadrazam olarak hizmet etmiş önemli bir devlet adamıdır. Kanunî’nin son sadrazamı olarak, seferde ölen padişahın ölüm haberini gizlemiş, oğlu II. Selim tahta geçene kadar olası huzursuzlukların önüne geçmiştir. II. Selim döneminde görevini başarıyla sürdürmüş, 1571 yılında İnebahtı’da tahrip edilen donanmayı kısa zamanda yeniden inşa ettirmiştir.
Sultan III. Murad döneminde de vezir-i azam olarak göreve devam eden Sokullu Mehmet Paşa’nın; Süveyş, Don-Volga ve Marmara Kanal Projeleri, çağını aşan projeler olarak dikkat çekti. Böyle önemli bir ismin elbette iç ve dış pek çok düşmanı ortaya çıktı. Rakipleri, Sokullu’ya karşı Padişah III. Murad’ı kışkırtıp, sadrazamın otoritesini kırmaya çalıştılar. Yine de görevine devam eden tecrübeli devlet adamı, meczup olarak nitelendirilen bir kişi tarafından hançerlenerek yaralandı ve 12 Ekim 1579’da vefat etti. Bu olay elbette sıradan bir cinayet değildir. Arkasında çeşitli soru işaretleri bırakarak sonuçlanan bu olay, bir siyasi suikast olarak değerlendirilmelidir. Nitekim bu konuda çalışan araştırmacılar, suikast olarak gördükleri olaya farklı açılardan yaklaşmışlardır.
Sokullu Mehmet Paşa ölümüyle, Allah’a olan can borcunu ödemiş, belki de arzu ettiği şehadet şerbetini içmiştir. Fakat asıl kaybeden Osmanlı Devleti olmuştur. Gerçekleştirmeyi düşündüğü projelerin sonradan Rusya ve İngiltere tarafından hayata geçirilmesi ile ortaya çıkan sonuçlar ne kadar ileri görüşlü bir devlet adamı olduğunu ortaya koymuştur. Kendisinin ölümü, Osmanlı Devleti’nde yükselme döneminin sonu ve duraklama döneminin başlangıcı kabul edilir.
Sevda BAKAR
Kars Kafkas Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih ABD