Millî Tarih Bilinci Oluşturmada Etkili Olan Unsurlar
Tarihin konusu insandır; insan topluluklarının geçmişte yaşadığı olayları yer ve zaman göstererek sebep-sonuç ilişkisi içerisinde belgelere dayalı ve objektif bir biçimde araştırmak ve ortaya koymak olarak tanımlanır. Arnold Toynbee, insanların geçmişini inceleme isteğini merak duygusuna bağlamıştır. İnsan tabiatının ayırt edici özelliği olarak gördüğü bu duygunun güçlülük derecesi kişiden kişiye değişse de her insanda vardır. Merak duygusundan beslenen geçmişi öğrenme duygusu, kimisinde ön yargısız kimisinde de kendi çıkarına birtakım sonuçlar elde etmek için kullanılmıştır. Tarih araştırmalarında incelenen metot ve teknikler de başlangıcından günümüze kadar birtakım evrelerden geçerek gelişme göstermiştir. Bu noktada hikâyeci, öğretici, neden-nasılcı, araştırmacı, sosyal, yerel tarih yazım tekniklerinden bahsetmek mümkündür. Her ne kadar tarih devirlerinin başlangıcı olarak yazının kullanılmaya başlanılması gösterilse de bundan önce de sözlü anlatım geleneği destansı anlatımlarla geçmişte yaşanan olayları geleceğe aktarma konusunda katkı sağlamıştır. Toynbee’ye göre tarih, sadece olayların kronolojik olarak sıralanması olmadığı gibi tarih yazmak da bu olayları anlatmaktan ibaret değildir. Tarih yazmak, gerçeği insanların anlayabileceği hâle getirmektir. Tarihçi, olaylarla ilgili kesin yargıya ve sonuca varmak yerine olayları mukayeseli bir şekilde farklı boyutlarıyla ortaya koyarak, insanların yeteneklerinin sınırına göre, bu olayların sonuçları hakkında seçim yapmalarına fırsat tanımaktadır.
Dünya tarih yazıcılığı açısından olaya baktığımızda Yaradılışa Dayalı Dünya Tarih Yazıcılığı, Evrime Dayalı Dünya Tarih Yazıcılığı ve Ulus Devlet Merkezli Dünya Tarih Yazıcılığı olmak üzere üç temel yaklaşımdan söz etmek mümkündür. Günümüzde baskın olan anlayış, Ulus Devlet Merkezli Dünya Tarih Yazıcılığı anlayışıdır. Bu anlayış çerçevesinde her millet kendi tarihini ön plana çıkaran bir dünya tarihi yazmaktadır. Buradaki temel amaçlardan birisi, milleti oluşturan temel unsurlardan birisi olan ortak bir geçmişe sahip olmak ve gelecekte birlikte yaşamak anlayışını geliştirmektir. Fakat tarihî olayları değerlendirirken birtakım bilimsel esaslara riayet etmek gerekir. Bunların en başında gelenlerinden birisi geçmişte yaşanan olayları kendi döneminin şartları içerisinde değerlendirmektir. Olayları ön yargılardan uzak bilimsel bir tarafsızlıkla ele almak; millî, dinî, ideolojik birtakım yaklaşımların, olayların bütün gerçekliği ile ortaya çıkmasını engellemesine fırsat vermemek gerekir. Çünkü bugün gizlediğimiz bir gerçek daha sonra ortaya çıktığında insanların tarihçilere ve tarihî bilgilere duyduğu güveni zedelemekte, her anlatılan olay yalan ya da yanlış algısına sebep olmaktadır. Ülkemizde maalesef çok sık karşılaştığımız resmî tarih ile gerçek tarihin farklı yazıldığı anlayışı, tarih bilincinin oluşmasına olumsuz etki yapmaktadır.