Geçmişten Günümüze Türklerde Yardımlaşma ve Dayanışma Kültürü
Toplumsal bir varlık olan insanın hayatını tek başına idame ettirebilmesi mümkün değildir. İnsanoğlu, başkalarının üreterek diğer insanların hizmetine sunduğu araç gereç, giyecek ve yiyeceklere ihtiyaç duyar. Bu ihtiyaçlarını maddi bir karşılık ödeyerek karşılıyorsa bu, hizmet alımı olarak ifade edilebilir. Fakat ihtiyaçlar, insanlar arasında karşılıklı yardımlaşma ile karşılanıyorsa bu durumda toplumsal dayanışmadan söz etmek mümkündür. İnsanlık tarihinin var oluşu ile birlikte toplumsal dayanışmanın var olduğu bir gerçektir. Aksi takdirde insanların vahşi doğa şartlarında varlıklarını sürdürebilmeleri mümkün olmayacaktır.
Türkler tarih boyunca yardımlaşma ve dayanışma duygusu içerisinde karşılaştıkları sorunların üstesinden gelmeyi başarmışlardır. Türklerin İslamiyet ile tanışması ve İslamlaşması ile birlikte yardımlaşma ve dayanışma duygusu maddi ve manevi anlamda farklı bir boyut kazanmıştır.
Farklı coğrafyalarda yaşayan ve farklı dinî inanışa sahip olan Türk topluluklarında yardımlaşma ve dayanışma kültürünün ortak birtakım özellikler gösterdiği bilinmektedir. Bu özelliklerden birisi de misafirperverliktir. Misafir, ailenin bir ferdi gibi kabul edilmekte, insanlar hanelerine gelen misafirlere en güzel yemeklerini sunmakta, misafir odası olarak günlük hayatta kendilerinin kullanmayıp misafirlerine sakladıkları odalarını onlara tahsis etmektedir. Tanrı misafiri ifadesi, Türklerin haberli habersiz, tanıdık tanımadık herkese kapılarının açık olduğunu anlatan bir deyimdir. Misafiri memnun etmek, aynı zamanda Allah’ı memnun etmek anlamına geldiği için Türkler misafirlerine ayrı bir değer vermektedir. Batı kültüründe yemek vakti evine gelen komşusuna şimdi yemekteyiz daha sonra gel denirken Türkler, Allah ne verdiyse paylaşırız anlayışıyla misafirine sofrasında yer vermekten mutluluk duymaktadır.