Yeni Nesil – Sosyal Medya ve Bir Roman
Kültürel devamlılık; günümüzün modern dünyasında küreselleşmenin getirdiği, bilginin aynı anda birden fazla yerde var olabilmesiyle değişimi zorunlu kılan bir etkendir. Bu değişim, kökten gelen değerlerin tamamen değişmesi şekline evrildiği zaman toplumun bütünlüğüne zarar vermekte, kendi değerlerine ve kültürüne yabancılaşma olgusunu da beraberinde getirmektedir. Bireyler, kültürel yabancılaşma sebebiyle kendi yaşam biçimlerinden uzaklaşma sürecine girmekte, bunalımlı bir ruh hâline bürünmekte, köksüz, sağlam bir temele dayanmayan bir hayat felsefesinin çıkmazına doğru hızla sürüklenmektedir. Ne yazık ki Türk toplumunun bugünkü yaşam biçimi objektif bir bakış açısıyla incelendiğinde, geçmişten gelen toplumsal değerlerin büyük bir erozyona uğradığı görülmektedir. Bir toplumun geleceğinin temellerini ve niteliğini, o ülkede yaşayan gençlerin değer yargıları, geçmişten gelen eğitim ve kültür anlayışını devam ettirmekteki becerisi belirlemektedir.
Türkiye’deki genç nüfus oranı, diğer ülkelerin genç nüfusuyla karşılaştırıldığında, Türkiye’nin genç nüfus potansiyeli çok daha açık bir şekilde fark edilecektir. TÜİK verilerine göre Türkiye’deki nüfusun %15,3’ünü, 15-27 yaş aralığındaki gençler oluşturmaktadır. Sayıca var olan bu üstünlük, Türkiye açısından bir avantaja dönüşmesi gerekirken, toplumun devamlılığı ve değer-kültür aktarımı söz konusu olduğunda sayısal değerlerdeki üstünlüğün tek başına yeterli olamayacağı şüphe götürmeyen bir gerçektir. Bu nicelik; ailelerin kalkındırılması, toplumun millî-manevi değerlerinin özümsenmesi, kaliteli eğitim, gençleri bilgi birikim ve davranış olarak geliştirecek olan imkânların desteklenmesi ve bunun yanında gençleri, kendi toplumsal kimliklerinden, değer yargılarından uzaklaştıracak olan olumsuz yapıların etkisiz hâle getirilmesi yoluyla aydınlık bir gelecek için avantajlı bir duruma yönlendirecektir.
Günümüz gençlerinin çocukluk yıllarından itibaren hayatını şekillendiren unsurlara bakıldığında X ve Y kuşaklarından farklı olarak Z kuşağı üzerinde fazlasıyla etkili olan “sosyal medya” olgusuyla karşılaşılmaktadır. Geçmiş dönem X ve Y kuşaklarına kimlik aktarımında, şehir-mahalle kültürünün hâkim olduğu ve kitle iletişim araçlarının daha sınırlı olarak kullanıldığı bir zaman dilimine tekabül etmektedir. Çağımızın dünyasında ise bu unsurların yerini ağırlıklı olarak internet ve sosyal medya organları almıştır. TÜİK verilerine göre 2013 yılında 6-15 yaş grubundaki çocuklar için internet kullanımı %50,8 olarak belirlenmişken, 2021 yılında bu oran %82,7’ye yükselmiştir. Bu çocuklar arasında düzenli olarak internet kullananların %31,3’ü interneti, sosyal medyayı takip etmek için kullandığını dile getirmiş, sosyal medyayı kullanan 6-15 yaş grubundaki çocukların %77,7’sinin her gün, %16,5’inin haftada en az bir defa, %5,8’inin ise haftada bir defadan daha az sosyal medyayı kullandığı tespit edilmiştir. Düzenli olarak internet kullanan ve her gün ya da haftada en az bir defa olmak üzere sosyal medyayı aktif bir şekilde kullandığını söyleyen çocukların oranı %94,2’ye yükselmiştir. Bu oran, 6-10 yaş grubundaki çocuklarda %84,6 olarak belirlenirken, 11-15 yaş grubundaki çocuklarda %95,9 gibi oldukça yüksek bir oranla karşımıza çıkmaktadır. Daha çocukluk yıllarında bu oranın bu kadar yüksek olması çeşitli sosyal medya iletişim araçlarını kullanmanın bir alışkanlık olarak ilerleyen yıllarda da sürdürülebileceği düşüncesini akla getirmektedir.
Sosyal medya, gençlerin iletişim noktasında kendilerini daha rahat ifade ettikleri sanal bir ortamı oluştururken aynı zamanda gençleri materyalist bir bakış açısının hâkim olduğu bir dünyanın bireyleri hâline getirmektedir. Gençlerimiz, kaliteli bir eğitim altyapısına sahip olmayan ve sosyal medya üzerinden şöhret kazanmış fenomenleri rol/model alarak, çeşitli reklamlar ve tanıtımlar yoluyla belli markalara ve kapitalist dünyanın tüketim alışkanlıklarına yönlendirilmektedir. Sosyal medya gibi çevrim içi platformlar, kullanıcıların sahip oldukları maddi mal varlıklarını ve tüketim stillerini paylaştıkları sanal ortamlar olarak değerlendirilmektedir. Tüketicilerin, internet üzerinden satın almaya yönelik tutum ve davranışlarının anlaşılmasında materyalizmin önemli bir güdüleme faktörü olduğu sonucuna varılmıştır. Konuyla ilgili olarak yapılan çalışmalarda, sosyal medya kullanımının materyalizm düzeyinde belirleyici bir etkisi olduğunu ortaya çıkarmıştır. Aynı zamanda sosyal medya kullanıcılarının materyalizm düzeyleri ile lüks moda ürünlerini satın alma düşünceleri arasında güçlü bir ilişki olduğu da dikkatlerden kaçmamıştır. İletişim çağının bir sonucu olarak, görselliğin yoğun kullanıldığı, tüketim kültürü ile harmanlanan modern dünyanın içinde doğan ve onun gerekliliklerini çocukluktan beri yerine getirmekte olan gençlerimizin kendi kültürel, manevi ve sosyal değerlerini tam olarak kavrayamadan çok başka anlayışların ve kültürlerin etkisi altında kalıyor olması da onların kimlik bunalımı yaşamasına ve kendi toplumlarına yabancılaşmasına yol açmaktadır.
Çocukların ve gençlerin temel eğitiminin başladığı aile ortamı gençlerin fikrî, kültürel ve bireysel olarak olgunlaşmalarında çok önemli bir rol oynamaktadır. Aileyle birlikte geçirilen zaman dilimi çocuğun/gencin kendini yaşadığı topluma ait hissetmesine, duygusal ihtiyacının karşılanmasına ve onu, geleceğin aile kurumunun ideal bir temsilcisi olmasına yardımcı olacaktır. Geleceğin ideal aile yapısı bugünkü ailelerinin ve eğitim sisteminin başarılı bir dil, fikir ve kültür aktarımıyla var olacaktır. Bugünün gençlerinin kendi değerlerinden uzak, materyalist bir dünya görüşüne sahip olması, toplumsal değerler açısından var olan yetersizliklerini gün yüzüne çıkarmaktadır. Edebî, sanatsal ve düşünsel yönü gelişmemiş, dünyayı henüz algılama ve değer yargılarını oluşturma aşamasında olan gençlerin, modern dünyanın materyalist yapısıyla bu kadar erken tanışması, aile kurumunu ve toplumsal yapıyı bozarak kültürel devamlılığın hasar görmesine ve devamlılığın kırılmasına neden olmaktadır.
Türkiye’nin yarınlarını temsil eden gençlerin, çağımızın hastalıklarından korunmasında ailelere ve eğitim camiasına çok önemli görev ve sorumluluklar düşmektedir. Gençleri kendi kaderlerine bırakarak materyalist dünya görüşünün gençlerimizin zihinlerine yerleşmesine izin vermek; Türk gençlerinin Anadolu irfanından ve kültüründen beslenmeyen, toplumsal değerlerimizi özümsememiş, gelenek ve göreneklerimizi içselleştirememiş, Türk toplumunun ahlak anlayışıyla ve yaşam felsefesiyle örtüşmeyen bir düşünce yapısıyla kuşatılmasına sebebiyet verecektir. Böyle bir geleceğin söz konusu olmaması için aileler bilinçlendirilmeli, aydınlar ve eğitimciler, eğitsel ve kültürel faaliyetler yoluyla Atatürk’ün, Cumhuriyet’i emanet ettiği Türk gençleri üzerinde bir farkındalık oluşturmaya gayret etmelidir.