Milletimizin Özünde Yanan Kor: Birlik BERABERLİK RUHU
Oğuz Han: “Ey oğlanlarım,
Ey yüreğim kanları, ey anlarım!
Bu öğüt taptır ahir dutanlara
İkilik koyup birliğe yetenleri.
Kim ol ok yalnız iken hiç doymadı.
Çün birikti hiç kimesne koymadı.
Pes bilin: Yalnız kişi güçsüz olur.
Birikenin devleti uçsuz olur.”
(Âşık Paşa, Garipnâme)
Milletimizin can acısı çektiği günlerde, sönmüş görünen bir ateşin içinden, közlerinden dipdiri ve alev alev canlanan ruh ateşimizin adıdır millî birlik duygusu. Millî birlik duygusu, aynı zamanda topyekûn bir uyanışın da adıdır. Bu gücümüz, Selçuklu ve Anadolu Selçuklu Devleti’nin bunalımlı anında Söğüt’te ortaya çıkar. İstanbul’da rehavete kapıldığımız, kaybettiklerimizin şokunu yaşadığımız bir anda Ankara’dan tutuşur. Belki de dünya milletleri arasında bize en çok yakışan ve insanlık tarihî boyunca birçok millet yok olmuşken bizi ayakta tutan, zaman zaman kıymetini anlayamadığımız en alçak gönüllü, en gizli, en derin ve en kutsal gücümüzdür.
Onun değerini anladığımız zaman eşi benzeri bulunmaz medeniyetler oluştururuz. Değerini anlamadığımız veya günübirlik zevk ve çatışmalara onu feda ettiğimiz zaman, büyük acılar arasında yine de can simidimizdir.
Millî birlik duygusunun farkında olmanın karşılığı refah, zenginlik, bağımsızlık ve onurdur. Önemini unutmanın bedeli ise; yoksulluk, sefalet, kölelik ve onursuzluktur. Bu yüzden onu hepimizin en yüksek değer olarak benimsememiz, hafızamıza bu değeri kazımamız ve bir anneye sarılır gibi sımsıkı sarılmamız gerekir. Millî birlik duygusunun yaşadığı gönül ve beyinler, öncelikle milletin aydınlarının beyin ve gönülleridir. Oysa millî birlik duygusunu en çok unutan, parlak ışıklı ve tehlikeli sulara kapılmaya meyilli olan yine kimi aydınlarımızdır. Geniş halk kitlelerinin içinde millî birlik ve beraberlik duygusu yok olmamıştır, yok olmayacaktır. Eğer aksi olsaydı, bizim çoktan tarihin tozlu sayfalarında yok olmamız gerekirdi. O tehlikeyi sezdiği zaman oturduğu yerden silkinir, şartlar ne olursa olsun harikalar yaratarak haysiyetini korur.