Birlik ve Beraberliğin En Büyük Düşmanı: Ötekileştirme
ÖTEKİLEŞTİRME, EMPATİ EKSİKLİĞİNİN VE ÖN YARGILARIN VAHİM BİR SONUCUDUR
Ötekileştirme, kendisi haricinde kendi gibi olmayanı olduğu gibi kabul etmemek, itici ve zararlı bulmak ve bunun üzerinden belli ön yargılı ifadeler sarf etmektir. Ötekileştirme özetle, “Birinin, kendini yabancı hissetmesine yol açmak.” anlamına da gelmektedir.
Ötekileştiren kişi, ötekileştirileni muzır (zararlı) görür; onunla hiçbir şekilde anlaşılamayacağını, onunla uzlaşılamayacağını düşünür. Ötekileştirilenin yanlış düşündüğü, yanlış davrandığı kanaatine varılarak tavır ve davranışları ön yargılı bir biçimde hatalı olarak etiketlenir. Bu bir çeşit değersizleştirme ve itibarsızlaştırmadır. Bunun bir ilerisi de o kişiyle arasına kalın duvarlar örmektir. Bu da bütün iletişim kapılarını alabildiğine kapatma neticesini beraberinde getirir. Bu durum her iki kesime de ciddi psikolojik ve sosyolojik zararlar verir.
İnsanları boy bakımından uzun-kısa, ten rengi bakımından siyah-beyaz (zenci), maddi gelir bakımından zengin-fakir, dış özellikler bakımından güzel-çirkin kavramlarıyla bazen farkında olmadan da ötekileştirebiliriz. Bunlara; meslek, kıyafet, ırk, yaşanılan ülke-şehir, bağlı olunan din, konuşulan dil gibi daha birçok özelliği de pekâlâ ekleyebiliriz.
Ötekileştirme, empati eksikliğinin ve ön yargıların vahim bir sonucudur. Tabir-i caizse ön yargılar, ötekileştirme duvarının harcı hükmündedir. Kişi, kendisini karşısındaki kişinin yerine koyabilse böyle yanlış bir yola tevessül etmeyecektir. Aksine itidal üzere davranacaktır. Bu da sağduyulu olmayı ve birbirini anlamayı beraberinde getirecektir.