Ötekileştirmeyi Ötekileştirmek
Ötekileştirme, insanların hem bireysel anlamda kendilerini hem de toplumsal anlamda mensup ve ait oldukları toplumsal yapıyı üstün ve ayrıcalıklı değerlerle yüklü görüp merkeze alarak, kendilerini doğrunun, iyinin, güzelin ve faydalının tek kaynağı ve ölçütü olarak görüp, kendileri dışında kalan kişi ve toplulukları değersiz, yanlış, kötü ve aşağı görerek dışlama, itibarsızlaştırma, değersizleştirme, kötüleme, reddetme ve hatta yok etme düşünce ve eyleminin kavramsal karşılığıdır.
Bazı insanlar bencildir, bireycidir ve kendileri dışındaki herkesi aşağı, kötü, değersiz görür. Bu bakış açısıyla maddi ve manevi anlamda bütün her şeyin en iyisine kendilerinin sahip olmalarını, başkalarının ise hep mahrum kalmasını kendileri için bir hak olarak görürler. Bazı ortak değerlerde bir araya gelmiş toplumsal yapılar da aynı şekilde diğer toplumsal yapıları kötü, düşman ve değersiz görerek onları ya kendilerine hizmet edecek köleler olarak ya da yok edilecek tehlikeli düşmanlar olarak değerlendirirler.
Ön yargıya dayalı olumsuz değerler yüklenmiş öteki algısı; insani, millî ve İslami bir düşünce ve eylem değildir. Ötekileştirmeyi en baştan anlamsız ve etkisiz kılacak olan temel, bütün insanların Hz. Âdem’in çocukları oluşudur. Bu bağlamda bütün insanlar, insan cinsi olarak doğası gereği zaten kardeştir; aynı babadan türeyen bir ailedir. İnsan, hayvan, bitki, cansız varlık gibi farklı cins grupları vardır. Hz. Âdem’den bu yana insan cinsinin kendi içinde birbirlerini ötekileştirmesi, insan cinsinin kendi cinsinden olan insanlara olduğu gibi diğer hayvan, bitki ve cansız varlık cinslerini de ötekileştirmesi hep bir sorun olarak varlığını korumuştur.
Hayvanlara, bitkilere, denize, havaya, toprağa, dağa taşa, ormana, ovaya kötü davranmak; onları kötü kullanmak, tabiatı kirletmek, ekolojik dengeyi bozmak da bir ötekileştirmedir ve böyle bir ötekileştirmeyi hem insan doğası hem İslam şiddetle reddeder. Zira böylesine bir ötekileştirme, hayatı yaşanamaz hâle getirmektedir.