Editör – 105. Sayı
Halil Hâlid Bey, Osmanlı Devleti’nin son döneminde yetişmiş ve Cumhuriyet’in ilk yıllarına ulaşmış kıymetli aydınlarımız-dan biridir. Akademisyen, gazeteci, parlamenter ve diplomat olarak yurt içi ve yurt dışında önemli vazifeler üstlenmiş, çok yönlü bir aydın olan Halil Hâlid, Türk düşünce tarihinin unutulmuş ya da en azından hak ettiği değeri görememiş isimlerinden biri olarak dikkat çeker. İnanmış bir fikir ve eylem adamı olan Halil Hâlid, ömrünün sonuna kadar idealist kalmayı başarmış, vatansever ve korkusuz bir Türk aydınıdır.
Siyasi kimliğinin yanı sıra İslam dünyasındaki ilmî yönü ile de tanınan aydın, İngiltere’de öğretmenlik yaptığı dönemlerde, İngiltere’nin Osmanlı Devleti’ne karşı yürüttüğü politikaları şiddetle eleştirmekle birlikte Müslümanları da emperyalist emellere karşı uyarmıştır. O, İngiliz ve diğer Batı yayılmacılığına şiddetle karşı çıkan yazılarında, Afrika ve Asya’daki kolonilerin bağımsızlık mücadeleleri sırasında yaşadıkları zulümleri anlatmış ve antiemperyalist bir entelektüel olarak Batılı araştırmacıların dikkatini çekmiştir. Batılı olmak için sarf edilen çabaların Batılıların saldırılarını önleyemeyeceğini ifade eden yazar, Batı’yı, kontrol altına alınması gereken bir güç olarak görür.
Batı’yı iyi tanıyan ve Batı âlemine karşı özgün bir duruş sergileye-bilen az sayıdaki Osmanlı aydınından biri olan Halil Hâlid, Osmanlı Devleti’nin çöküş sürecinde gerçekleşen birçok gelişmeyi önceden tahmin ederek uyarılarda bulunmaya çalışır; ancak uyarıları yeterince karşılık bulmaz. Savaş sona erdiğinde korumak için çabaladığı birçok değerin yok olduğunu gören Halil Hâlid Bey, hayatının son yıllarını hayal kırıklığı ve kırgınlık içinde geçirir.
Avrupa’nın tutarsız ve gayrimeşru siyaset anlayışı, Avrupa medeniyetine inanan Osmanlı aydınları için genel manada hayal kırık-lığıyla sonuçlanmış ve onlar, Avrupalıların medeniyet söyleminin arkasında, güçlü bir Hristiyan duygunun, Müslümanlara karşı Orta Çağlardan kalma bir ön yargının olduğu sonucuna varmışlardır. Bu düşünceye karşı mücadele etmenin tek yolunun Türk, Kürt, Arap, Çerkes, Boşnak, Arnavut Müslümanlarının Osmanlı şemsiyesinin altında birleşmelerinin gerekli olduğunu belirten Halil Hâlid, aksi durumda Müslüman toplum diye bir topluluğun kalmayacağını; Mekke, Medine, Kudüs, İstanbul, Kosova, Meşhed ve Musul’un birer sömürge toprağı hâline geleceğini altını çizerek vurgulamıştır.
Bir entelektüel olduğu gibi aynı zamanda da büyük bir aksiyon adamı olan aydın, doğru kabul ettiklerini, sonunda şahsına zararı dokunsa da kararlılıkla savunmaktan çekinmeyen, hürriyetine son derece düşkün, değerlerine bağlı ve memleketine âşık bir şahsiyetti.
“Halil Hâlid Bey” konusunu farklı yönleriyle kapsamlı olarak dosya konusu yaptığımız bu özel sayımızda, birbirinden değerli makaleleri siz okuyucularımızla buluşturuyoruz. Konuyla ilgili olarak bu sayımızda, Yazar Dr. Kurtuluş ÖZTÜRK ile bir röportaj gerçekleştirdik. Gençlerin de söz sahibi olduğu dergimizde, konumuzla ilgili olarak her sayıda olduğu gibi onların da fikirlerine yer verdik. “Tarihte Bu Ay Neler Oldu?” köşemizde, tarihin unutulmaya yüz tutmuş olaylarını yeniden gün yüzüne çıkardık. Bu sayımızda da bir film ve kitap tanıtarak sizlere önerilerde bulunduk. Yeni sayımızın düşünce iklimimizi zenginleştirmesini, fikir dünyamıza yeni değerler katmasını ve yol gösterici olmasını temenni eder, sizlere keyifli ve bilinçli okumalar dileriz.