Dr. Kurtuluş ÖZTÜRK
Batı işgal ve özellikle İngiliz sömürgeciliğine karşı Osmanlı Devleti’nin ve Müslüman Doğu toplumlarının hukukunu etkili bir şekilde müdafaa etmiş olan Halil Hâlid Bey; Kıta Avrupa’sı başta olmak üzere İslam dünyasının önemli merkezlerinde farklı dillerde yayınladığı risaleler, kitaplar ve makalelerle Türk düşmanlığı yapan Avrupalı devletlere karşı azimle ve sebatla ama daha önemlisi ilmî ve tarihî referanslarla cevaplar vermiştir. Halil Hâlid Bey, günümüzde Türkiye’de pek tanınmayan bir isim olmasına rağmen Avrupa’nın yanı sıra İslam dünyasında ilmî yönü ve aksiyoner kişiliği ile yaptığı çalışmalarla adından söz ettirmektedir. Akademisyen, gazeteci, parlamenter ve diplomat olarak yurt içi ve yurt dışında önemli vazifeler üstlenmiş çok yönlü bir Osmanlı entelektüeli olan Halil Hâlid Bey konusunu ele aldığımız bu sayımızda Dr. Kurtuluş ÖZTÜRK ile bir röportaj gerçekleştirdik. Öztürk, Halil Hâlid Bey’in hayat öyküsü ve karakteristik özelliği, düşünce yapısı, Batı emperyalizmine karşı çalışmaları, Türkiye Cumhuriyeti ve İslam dünyasına dair görüşleri ve kaleme aldığı “Halil Hâlid Antiemperyalist Bir Osmanlı Aydını” adlı kitap hakkında değerli açıklamalarda bulundu.
Röportaj: Koray TÜMAY
Osmanlı Devleti’nin son döneminde yetişmiş ve Cumhuriyet’in ilk yıllarına ulaşmış aydınlarımızdan Halil Hâlid Bey’in hayat öyküsüne ve karakteristik özelliğine kısaca değinebilir miyiz?
Halil Hâlid Bey, 1869 yılında Çankırı Çerkeş kazasında dünyaya gelmiştir. Büyük dedesi Çerkeşî Mustafa Efendi, döneminin ünlü mutasavvıflarından biridir. Mustafa Efendi’nin çocuklarından bir kısmı tasavvuf yolunu sürdürürken bir kısmı ilmiyeye intisap etmiştir. Dolayısıyla Halil Hâlid Bey hem tasavvuf hem de ilmiye geleneği olan bir ailenin mensubudur. Babasını küçük yaşta kaybettiği için Birinci Osmanlı Mebusan Meclisi’nde mebusluk yapmış olan amcası Mehmed Tevfik Efendi, eğitimini sürdürebilmesi için Halil Hâlid’i İstanbul’a götürmüştür. Küçük Ayasofya Medresesi’ne kaydolan Halil Hâlid, medrese eğitimini tamamlayıp icazet almak üzereyken bir karar değişikliği ile o dönemde yeni açılmış olan modern hukuk mektebine kaydını yaptırmıştır. Hukuk mektebini bitirdikten sonra da Ebuzziyâ Tevfik Bey’in yanında gazetecilik ve yazı hayatına başlamıştır. Gazeteciliğe başlaması, hayatında önemli bir dönüm noktasını da beraberinde getirmiştir. Yabancı gazete muhabirleri ile kurduğu ahbaplık, hafiye takibine uğramasına sebep olmuştur. Bir süre hafiye takibini atlatmak için memleketine döner fakat tekrar İstanbul’a geldiğinde takibatın devam ettiğini görünce 22 Nisan 1894 tarihinde İngiltere’ye giden bir yük gemisi ile ülkeden ayrılır. Ebuzziyâ Tevfik Bey’in yazdığı tavsiye mektubunu, o dönem İngiltere’de diplomat olarak bulunan Abdülhak Hamit Bey’e götürür. Bir süre Avrupa’da çıkan Türk gazetelerinde çalışan Halil Hâlid, 1897 yılında Osmanlı Devleti’nin Londra konsolos yardımcısı olarak atanır. Bu tarihte Sultan II. Abdülhamit’e gönderdiği Basra Raporu, İngilizlerin Orta Doğu planları ile ilgili önemli bir belgedir. Büyükelçi ile anlaşamadığı için bir süre sonra bu görevinden ayrıldı. Halil Hâlid Bey, 1897-1911 yılları arasında Cambridge Üniversitesi’nde Türkçe hocalığı yapmıştır.
Halil Halid Bey’in bilgi birikiminin ve düşünce yapısının şekillenmesine etki eden faktörler nelerdir?
Halil Hâlid Bey’in ilmiyeye mensup bir aileden gelmesi, şüphesiz ilk bilgi birikiminin ve düşünce yapısının şekillenmesinde orada elde ettiği kazanımların etkisini son derece önemli kılmaktadır. Küçük yaşta babasını kaybetmesi sebebiyle, döneminin saygın ilim adamlarından biri olan amcası Mehmed Tevfik Efendi tarafından İslam kültürü ve terbiyesiyle yetiştirilir. Tahsil çağına geldiğinde amcası onu medreseye yönlendirir ve beş yıllık bir medrese eğitiminden sonra dinî konulardaki bilgisini daha da ileri bir seviyeye çıkarır.
Politik konulardaki düşüncelerinin ise hukuk eğitimi aldığı yıllar ile hemen akabindeki dönemde şekillenmeye başladığı söylenebilir. Çünkü bu dönemde devlet mekanizmasıyla tanışmış ve bu mekanizmanın işleyişindeki çarpıklıkları fark etmeye başlamıştır. Fikrî yapısında önemli dönüşümlere sebep olan unsurlardan bir diğeri de Avrupa tecrübesi olmuştur. Avrupa’da bulunduğu sürede Batı siyasetini yakından inceleyen Halil Hâlid, Batılıların Osmanlı Devleti ve İslam dünyasına yönelik emperyalist çalışmalarını fark ettikten sonra emperyalizm karşıtı bir tavır almıştır. Eserlerinin önemli bir kısmını da bu amaçla kaleme almıştır. Müslümanların haklarına yapılan tecavüzlere karşı çalışmalarıyla etkili bir şekilde karşı koymaya çalışan Halil Hâlid, Osmanlı Devleti’nin bekasına özel önem atfetmektedir.
Batı’ya karşı son direnç noktası olarak gördüğü Osmanlı Devleti’nin yaşatılması için çok caba sarf eden Halil Halid Bey’in, bu yöndeki cabaları hakkında neler söylemek istersiniz?
Halil Hâlid Bey her ne kadar ülkesini terk etmek zorunda kalmış olsa da İngiltere’ye gittikten sonra Osmanlı Devleti’nin hukukunu savunmak için çok fazla gayret göstermiştir. O, Osmanlıya karşı girişilen her türlü teşebbüsün karşısında aktif tavır almıştır. Bu bağlamda İngiltere’deki Müslüman sivil toplum kuruluşları üzerinden protestolar gerçekleştirerek, boykot çağrısında bulunarak, gazete yazıları yazarak ve kitaplar yayımlayarak Osmanlının hukukunu müdafaa etmeye çalışmıştır. Gladstone gibi azılı Türk düşmanı İngiliz siyasetçilerle yaptığı mektuplaşmalar arşiv belgeleri arasında yer almaktadır.
Özellikle Birinci Dünya Savaşı yıllarında Avrupa’yı dolaşarak Türk tezlerini müdafaa etmiştir. O, bu konuda katıldığı bütün platformları ülkesinin hukukunu müdafaa zemini olarak görmüştür. 1905’teki Cezayir Şarkiyatçılar Kongresi’nde de, 1919’da Bern şehrinde gerçekleştirilen Sosyalist Enternasyonal’de de ülkesi ile ilgili gerçekleri tüm dünyaya haykırmaya çalışmıştır. Halil Hâlid Bey, Osmanlıyı sadece Batı emperyalizmine karşı savunmakla kalmamış, Batılı kışkırtmaların sonucu başlayan ayrılıkçı hareketleri de önlemek üzere çaba sarf etmiştir. Mesela 1912’de kaleme aldığı Türk ve Arap adlı kitabında böyle bir ayrılığın her iki millet için de esaretle sonuçlanabileceği uyarısında bulunmuştur.