Bir Toplumsal Hareket Olarak Yücelciler
Yeni toplumsal hareketler özellikle postmodern dönemden sonra klasik toplumsal hareketlerden farklılaşarak farklı bir seyir izlemeye başladı. Temel fark, liderlik kültü üzerinden inşa edilirken diğer taraftan ideoloji birliği pek aranmamaya başladı. Fakat klasik toplumsal harekelerin böyle bir derdi yoktu ve liderlik ile birlikte ideolojik yaklaşım, birliktelik bu toplumsal hareketin önemli bileşeniydi. Sanayileşme sonrası başlayan klasik toplumsal hareketin bir diğer niteliği ise üyelerin birbirini tanıması ve iletişimde olmalarıydı. Grup üyeleri arasındaki asabiyet bağı belki kan üzerinde değildi ama toplum, dil ve tarih birlikteliği grup üyeleri için yeterliydi. Klasik toplumsal hareketlerin zaman aralığı ise Sanayi Devrimi’yle başlayıp, 1960’lara kadar devam etti. O yıllarda başlayan postmodernizm akımı birçok somut gerçekliğin karşısında konumlandı ve merkezin konumunu değiştirdi. Dolayısıyla toplumsal hareketlerin temsil ettiği gerçekliğin boyutları revize edildi ve klasik toplumsal hareketler yerlerini yeni toplumsal hareketlere bıraktı. Klasik ve yeni toplumsal hareketler arasındaki bu geçiş başlamadan önce ortaya çıkan ve bir döneme damgasını vuran Yücelciler hareketi ise klasik dönemin en önemli toplumsal hareketleri arasındadır. Yücelciler olarak bilinen hareketin temel öznesi özgürlük ve direniştir. 19. yüzyılın son çeyreğinde özellikle Türkleri tehdit eden gelişmeler oldukça hızlanmakta ve günden güne negatif bağlamda ilerlemekteydi.
Osmanlı, Balkan topraklarından çekilince sahipsiz kalan Türklerin, yaşadığı zorlukların üstesinden gelebilmek için teşkilat kurma çabaları Yücelciler ile gerçekleşti. İsmin sahibi olan Şuayb Aziz, Yücelciler kavramının bir emir kipi olduğunu ve “Yücelmek” eyleminden geldiğini ifade ederken, bunu bir aksiyon parolası olarak tanımlıyordu. Ay ve yıldız gibi değerlerin yüce konumda olduğunu, üst bir makamda yer aldığını ve göğü temsil ettiğini belirten Aziz, oraya ulaşmanın ancak yücelerek gerçekleşebileceğini ifade ettiği için Yücelciler isminin seçildiğini ifade ediyordu. Yücelciler Teşkilatı ise özellikle Ahilik teşkilatı gibi dayanışmaya ve birbirini korumaya odaklanmış, aynı zamanda bir güvenlik merkezi hâline dönüşmüştü.
Yücelcilerin Varlığı ve Amaçları
II. Dünya Savaşı’ndan sonra özellikle Makedonya Türkleri ciddi sorunlar yaşamışlardır. Bu sorunların başında elbette can güvenliği gelmektedir. Makedonya Türkleri, bu sorunları aşabilmek için teşkilatlanmış ve Yücelciler Teşkilatı altında birleşmişlerdir. Bu teşkilatta ismi geçenler Şuayb Aziz, Şerafettin Ferid, Nazmi Ömer, Muzaffer Ahmet, Fettah Süleyman Pasiç ve Mehmet Dalip’tir. Resmî belgelere de yansıdığı kadarıyla bir ara köylere kadar nüfus eden Yücelcilerin sayısı beş yüze ulaşmıştır; ancak faal üyesi elli kadar olduğu belirtilmektedir. Teşkilatın asıl amacı ise, “Türk azınlığı arasında millî şuuru kuvvetlendirmek ve Türk halkının komünizmin aleti“ hâline gelmesini önlemektir. O dönem ülkelere ve özellikle de Yugoslavya üzerinden Balkanlara yayılan komünizm ideolojisini engellemek ana temadır. Tefeyyüz isimli okulun açılması ile birlikte Türk öğrenciler arasındaki asabiyet bağını kuran Yücelciler, aynı zamanda Atatürk’ün Nutuk’u başta olmak üzere; Mehmet Âkif’in Safahat’ı, Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul, Namık Kemal’in eserlerini ve Yahya Kemal Beyatlı’nın şiirlerini okutmuşlardır. Böylece ana vatandan kopukluk yaşanmamış, millî duygular beslenmiştir. Yücel hareketi siyasi bir hareket olmasının ötesinde Balkanlarda Türk millî kültürü, edebiyatı ve sanatının yaşamasını sağlayan entelektüel bir harekettir. Zaten toplumsal hareketlerin temel niteliği de budur. Yücelciler, yeni kuşağın yetişmesinde toplumsal kodları önemsemiş ve bunun üzerinden Türk kimliğini korumuşlardır. Bir nevi okul görevi görülmüş, Balkan topraklarında bir toplumsal harekete hangi görevler düşerse, o görevler hakkıyla yerine getirilmiştir.
Toplumsal Hareketin Niteliği
Yücelciler, bir yandan eğitim bir yandan siyaset ve öte taraftan da edebiyat ve kültür gibi başlıklar ile yakından ilgilenerek, kendi habituslarını sahip oldukları sosyal sermayeler ile düzenli olarak güçlendirmişlerdir. Sosyolojide temel kanaate göre de, diğer hareketlerin oluşum ve gelişim aşamaları takip edilmiş gibidir. Çünkü sosyoloji, olgular arasındaki ilişkileri analiz ederken birbirleri ile olan ana bağları da sürece dâhil etmektedir. Yücelcilerin, kendi teşkilatlarını kurarken farklı toplumsal ağları analiz ettikleri sonucu da buradan çıkmaktadır. Önemli eserlerin okutulması sadece yalın bir ideoloji ile mücadele etmek anlamına gelmez, aynı zamanda ona karşı yeni bir akım da geliştirmenin yolunu açar. Bu bağlamda Yücelciler, her türlü mücadele sürecini entelektüel sahaya yansıtmayı başarabilmişlerdir. Zaten bu sebepledir ki baş edilemeyen süreç; idam, tutukluluk ve sürgünlerle sonlanmıştır.
Bir toplumsal hareket olarak Yücelcilerin, diğer ülkelerdeki toplumsal hareketlerle de benzerlik gösterdiği söylenebilir ama diğer toplumsal hareketler ideolojik zeminden çıkamamıştır ve varoluş süreçlerine silahlı mücadeleyi de dâhil etmişlerdir. Müslüman Kardeşler gibi toplumsal hareketler de bir ideoloji bağlamında mücadelelerini vermişlerdir lakin Yücelcilerin temel farkı, süreç yönetiminde kimlik politikası ile birlikte entelektüel yönü de ön plana çıkarmak olmuştur. Şuayb Aziz’in öncülük ettiği bu hareketin günümüze dair kurgularının kalmamasının ana sebebi ise ülke dışı bir konumlanmadan dolayı, kendilerine karşı alınan sert önlemlerdir.