Şimdi yükleniyor

Azerbaycan’ın Dil ve Fikir Denizi: Bahtiyar Vahapzade

azerbaycanin dil ve fikir denizi bahtiyar vahapzade

Azerbaycan’ın Dil ve Fikir Denizi: Bahtiyar Vahapzade

“Adamlar içinde tek oluram men, uzanır günüm de geç akşam olur / Men tek olan zaman fikirlerimin her biri yanımda bir adam olur” diyen büyük mütefekkir, şair ve muallim Bahtiyar Vahapzade ardında ölmez düşünceler, dilden dile dolaşan şiirler ve eserler bırakarak tam 15 yıl önce 13 Şubat 2009’da Bakü’de vefat etti.

“Ben Bahtiyar değilim; ben milletimin diliyim, milletimin düşüncesiyim.”
Bahtiyar Vahapzade

20. yüzyıl Azerbaycan edebiyatının ve mefkûresinin kilometre taşıydı; büyük bir edebî geleneğin mümessili, bir vatan şairiydi Bahtiyar Vahapzade ve namıdiğer “Bahtiyar Muallim”di. 16 Ağustos 1925’te Azerbaycan’nın kuzeyinde bulunan Şeki’de doğmuştu, sonra bir ırmak gibi yatağından taşarak bir dil ve fikir denizine dönüştü. Azerbaycan’ı düşündü, onu konuştu, onu yazdı. Her yazdığı ve konuştuğu, milletinin şanlı tarihine ve ulu şahsiyetlerine bir özlem ve bir vefa hissiyle; aynı zamanda çağdaşlarına ve gelecek nesillere bir ülküyü miras bırakma hevesiyle doluydu.

Sovyet baskısını doğduğu yıllardan itibaren tüm Azerbaycan Türkleri gibi o da derinden hissediyordu. Bakü’de orta öğrenimini tamamladıktan sonra 1942’de tıp fakültesine kaydoldu, ancak dilce ve fikirce özgür olmak isteyen ruhunu çağının fırtınalarından koruyacak en iyi sığınak sözün, kelimelerin yani Türkçenin limanları olabilirdi. Öyle de oldu, bir süre sonra tıp fakültesinden ayrılarak yüksek öğrenimini Bakü Devlet Üniversitesi Filoloji Fakültesinde tamamladı ve ardından üniversitede asistan olarak çalışmaya başladı. Böylece ömrünü adayacağı dil, düşünce ve edebiyat yolculuğu başlamıştı. Küçük yaştan itibaren şiire ilgi duyan Vahapzade’nin edebiyat kamusunda adının duyulmasını sağlayan ilk şiiri 1944 yılının Eylül ayında Edebiyat gazetesinde yayımlanan “Yeşil Çimen” oldu. Bu şiirle Azerbaycan Yazarlar Birliği’nin başkanı Samed Vurgun’un dikkatini çekti ve yine onun vesilesiyle 1945’te Azerbaycan Yazarlar Birliği’ne kabul edildi. İlk şiir kitabı Menim Dostlarım (1949) oldu ve ardından Bahar (1950) ve Dostluk Nağmesi (1953) eserlerini yazdı. Bu eserleri onun tahkiyeli ve yaşantıya dayanan lirik ve epik tarzının ilk örnekleriydi. Sosyal konular, ahlaki sorunlar, halkının yaşamı ve duygu-düşünce dünyası onun şiirinin ana meseleleriydi. İçindeki en büyük yangın annesi, ana dili ve milletiydi. Onun şiirleri kıvılcımını bu üç ulu ocaktan alıyordu. Yazdıkça yandı ve yandıkça halkının önünde bir meşaleye dönüştü.

1951’de doktor, 1964’te doçent, 1965’te profesör oldu. 1980’de Azerbaycan Millî İlimler Akademisi’ne muhabir üye, 2001’de asli üye seçildi. Vefatına kadar sanatın, ilmin ve siyasetin sahasından ayrılmadı; mücadelesini kalemiyle, diliyle ve yüreğiyle sürdürdü. Sovyet döneminde 1980-1985 ve 1985-1990 yıllarında Azerbaycan Parlamentosu’nda milletvekilliydi. Azerbaycan’ın bağımsızlığına kavuşmasının ardından da ölünceye kadar millî parlamentoda görevini sürdürdü. Akademi ve siyaset onun hayatının önemli meşguliyetleriydi fakat onu Bahtiyar Vahapzade yapan ve hayatına damgasını vuran uğraş edebiyat, bilhassa şiir oldu.

Vatan-millet sevgisi temasında ve duygu-düşünce yoğunluğu baskın olan şiirleri gün geçtikçe onun Azerbaycan halkının kalbindeki yerini sağlamlaştırdı; öyle ki 1958’de yazdığı “Gülüstan Poeması” kendisini milletinin yazan eli, söyleyen dili hâline getirmişti. “Bir kalem asırlık hicran yarattı / Bir halkı yarıya böldü kılıç tek[gibi]” diyerek Gülistan Anlaşması ile Rusya ve İran arasında bölünen ülkesinin acısını ve hürriyet özlemini cesaretle dile getirdi. Çok beğenilen ve dilden dile dolaşan bu şiiri nedeniyle Azerbaycan Komünist Partisi Merkezî Komitesi tarafından sorgulandı ve 2 yıl üniversitedeki görevinden uzaklaştırıldı. Bu yıllarda büyük maddi ve manevi sıkıntılar yaşadı. Şair o günlere dair anlattığı anılarda evinin önünde kimin bıraktığını bilmediği erzak sepetleri ve yardım kutuları bulduğunu söylüyordu. Anlaşılan o ki Azerbaycan halkı şairine sahip çıkmıştı. Özellikle 1960’lı yıllardan itibaren önceleri daha örtük bir şekilde ele aldığı konuları artık daha da açık bir dille yazmaya ve manzumeleriyle millî sorunları anlatmaya aynı zamanda insan, zaman ve hayat üzerine tefekkür dolu mısralarını çoğaltmaya başlamıştı.

Onun edebî faaliyetleri sadece Azerbaycan’la sınırlı değildi; “bir ananın iki oğlu” olarak gördüğü Azerbaycan ve Türkiye arasındaki her türlü birliktelik onu ilgilendiriyordu. Edebî gelişmelerini de yakından takip ettiği Türkiye’de ilk olarak 1972 yılında Saadet Çağatay’ın Türk Lehçeleri Örnekleri kitabındaki üç şiiriyle tanınmıştı. Özellikle Dil açanda ilk defe ‘ana’ söyleyirik biz / ‘Ana dili’ adlanır bizim ilk dersliyimiz” dizeleriyle başlayan “Ana Dili” şiiri onun Türkiye’deki edebiyat okurları arasında en çok ilgi uyandıran şiiri oldu.

        Vahapzade şiirlerinin ardından bir makaleyle daha Türkiye’deki bakışları üzerine çekti. 1973 yılında Varlık dergisinde yayımlanan “Yel Kayadan Ne Aparır?” adlı makalesinde klasik Türk şiirini savunarak ve onun kıymetini takdir ederek “modern edebiyat” adı altında Avrupai tarzda bir edebî anlayışı öne sürenlere bir ihtarda bulunmuştu. Ağaç ancak kökün üstüne yeşerebilirdi ve dolayısıyla gelenekten beslenmeyen bir “yeni”nin muhkem şekilde inşa edilebileceğine ihtimal vermiyordu. Bu yüzden de makalesinde edebiyat ve kültür hattında Fuzulî ve Nesimî gibi büyük klasik şairlere göre yeniden hizalanmayı teklif etmişti.

Onun şairliği ve mütefekkirliği hep kol kola ilerliyordu. Vahapzade özellikle 17 Kasım-4 Aralık 1988 tarihlerinde Karabağ meselesiyle ilgili yaptığı Azatlık Meydanı konuşmalarıyla bir “aksakal” olarak tarihin ona yüklediği sorumluluğu bir kez daha yerine getirdi. Bu konuşmalarıyla Vahapzade, Ermenilerin haksız istekleri ve Rus himayesindeki acımasız saldırıları karşısında halkının isyan eden sesi olmuştu. Bu gelişmelerin üzerine aynı yıl Gelin Açık Danışak (1988) adlı eserini de yayımlamıştı.

Onun ve tüm Azerbaycan’ın en kara günlerinden biri olan Kara Yanvar-Kara Ocak (20 Ocak 1990) şairin muhayyilesine bir kara bulut gibi çökerek yası ve acıyı şiirlerinde daha baskın bir tema hâline getirdi. Rus tanklarının Bakü’ye girişiyle yaşanan katliam sonrasında Azerbaycan Parlamentosu’nu acil toplanmaya çağırarak parlamentoda olay sonrası ilk oturumun başkanlığını üstlendi. Vahapzade yaşananlara ithafen “Şehidler” adlı şiirini ve Türkiye’de de neşredilen Tavşana Kaç Tazıya Tut: Azerbaycan Olaylarının İçyüzü, Moskova’nın Siyaseti (Aktaran: Yasin Aslan, Ankara 1990) adlı kitabını yayımlayarak kanlı Rus siyasetinin iç yüzünü ve bu siyasetin Azerbaycan halkına yaşattıklarını tarihe not düştü.

Sovyet rejiminin politikalarında yaşanan esnemeler ve 1991’de ilan edilen bağımsızlık sonrasında ülkesinin millî ve manevi olarak inşa edilmesinde de üstüne düşen görevi yerine getirdi. Bu dönemde özellikle ana dilin ve millî benliğin önemini ve Türkiye-Azerbaycan kardeşliğini işaret eden çalışmalar yaptı. Daha sonra Azerbaycan’nın bağımsızlık mücadelesinde üstlendiği rolden ötürü 1995’te istiklal nişanına layık görüldü.  

 “Ey vatan oğlu bil ki senindir bu vatan” demişti meşhur Vatan Marşı’nda ve “Ey Azerbaycan’ımız Türk’ün Oğuzlar vatanı / Er oğullar, er yiğitler, kişi kızlar vatanı / Senin hakkındır azatlık, senin aşkındır iman” diye devam etmişti… İstiklal Marşı’mızdaki duygunun öz be öz kardeşi bir duyguydu Vatan Marşı’ndaki bu duygu; çünkü söylediği gibi biz sevinçleri ve acıları; korku ve ümitleri aynı olan bir ananın iki oğluyduk.

Vahapzade şair kişiyi, “başkasını hisseden, etrafını hisseden, etrafının derdiyle yaşayan”  olarak tanımlamıştı. Bu tanım şüphesiz tam olarak onun kendi benliğinde vücut bulmuştu. Azerbaycan’a ve tüm Türk dünyasına birbirinden kıymetli 70’den fazla şiir kitabı, 2 monografi, 9 piyes ve 11 ilmî yayın hediye etmemişti sadece. Yaşadığı topraklarda millî-manevi varlığın ve millî bilincin tehdit altında olduğu yıllarda kalemini bir ok, yüreğini ise kalkan gibi kullanmıştı ve hem çağdaşlarına hem de gelecek nesillere büyük bir örneklik teşkil etmişti.

“Adamlar içinde tek oluram men, uzanır günüm de geç akşam olur / Men tek olan zaman fikirlerimin her biri yanımda bir adam olur” diyen büyük mütefekkir, şair ve muallim Bahtiyar Vahapzade ardında ölmez düşünceler, dilden dile dolaşan şiirler ve eserler bırakarak tam 15 yıl önce 13 Şubat 2009’da Bakü’de vefat etti.

Kendisinden bize kalan Türkiye’de yayımlanan başlıca eserleri ise şu şekilde:

Açılan Baharlara Selâm, Şiirler. (Haz. Yavuz Akpınar). İstanbul: 1979.

Nereye Gidiyor Bu Dünya: İkinci Ses-Feryad. (Haz. Yavuz Bülent Bakiler). Ankara: 1991.

Gün Var Bin Aya Değer. (Haz. Beşâret İsmail). İzmir: 1993.

Ürekdedir Sözün Kökü. (Haz. H. AhmedSchmiede). Ankara: 1993.

Gülüstan: Poemalar. (Haz. Seyfettin Altaylı). Ankara: 1998.

Şiirleri: İnsan ve Zaman (1964), Bir Ürekde Dört Fasıl (1966), Kökler… Budaklar (1968), Deniz, Sahil (1969), Bir Baharın Karanguşu (1971), Tan Yeri (1973), Seçilmiş Eserleri (I-II, 1974-75), Açık Sohbet (1977), Açılan Seherlere Selam (1979), Payız Düşünceleri (1981), Özümle Sohbet (1985), Ahı, Dünya Fırlanır(1987), Lirika (1990), Nağıl-Heyat (1991).

Çeşitli Yazıları: Sanatkâr ve Zaman (1976), Vatan Ocağının İstisi (1982), Derin Katlara Işık (1986), Şenbe Gecesine Giden Yol (1991).

Piyesler: Vicdan, Darağacı, Kızıl Elma, İkinci Ses, Yağışdan Sonra, Yollara İz Düşür, Feryad.

Kaynaklar:

Akpınar, Yavuz. “Bahtiyar Vahapzade: Hayatı, Eserleri, Türkiye’de Tanınması.” Türk Dünyası Dil Ve Edebiyat Dergisi, Sy. 31 (Ağustos 2011).

Akpınar, Yavuz. “Vahapzade, Bahtiyar.” İslam Ansiklopedisi İçinde. İstanbul: TDV İslam Araştırmaları Merkezi, 2012.

Kıllı, Abdullah. “Bahtiyar Vahapzade Anlatılıyor – Gök Kubbemiz”. 6 Haziran 2016, Trt Avaz. Video, 39:27,  47:01. Bahtiyar Vahapzade Anlatılıyor – 1. Kısım – Gök Kubbemiz – Trt Avaz Bahtiyar Vahapzade Anlatılıyor – 2. Kısım – Gök Kubbemiz – Trt Avaz

Seyide, Ruşen. “Bahtiyar Vahapzade’nin Hayatı – Türk Dünyasının Enleri.” 14 Tem 2016, Trt Avaz. Video, 19.41. Bahtiyar Vahapzade’nin Hayatı – Türk Dünyasının Enleri- Trt Avaz

Yıldız, Naciye. “Bahtiyar Vahapzade’nin Hayatı.” Türk Dünyası Dergisi, Sy.3 (Temmuz-Aralık, 2020).

Kaynak: YTB