Ali b. Osmân el-Ûşî
Giriş
Türkler, İslam dinini kabul ettiklerinden günümüze kadar görüşleri ve eserleriyle uzun yıllar İslam âlemine ışık tutan çok sayıda ilim adamı yetiştirmişlerdir. İslam Akaid Sistemi’nin kurulup ve sistemin gelişmesine katkı sağlayan büyük Türk âlimleri arasında Mâtürîdî’yi, Ebü’l-Muîn en-Nesefî’yi, Ömer en-Nesefî’yi, Sirâceddin Ali b. Osmân el-Ûşî’yi saymak mümkündür. Daha sonraki dönemler için Ahmet Yesevî, Yûsuf Has Hâcib ve Mahmud Kaşgâri gibi önemli İslam bilim adamlarını da mütedâhil etmek mümkündür. Türkler, ekseriyetle fıkıhta Hanefîyye, Akaidde Mâtürîdîyye mezhebini benimsemişlerdir.
İslam’ın, Horasan ve Mâverâünnehir olarak da bilinen, Orta Asya coğrafyasında kabul görmesiyle birlikte bu bölgede yaşayan Müslümanlar da ilmî çalışmalarıyla İslam bilim ve düşünce hayatındaki yerlerini almaya başlamışlardır. Müslümanların ilme karşı müspet yaklaşımları sebebiyle İslam âleminde asırlar boyu sayısız ilim insanı yetişmiştir. Ürettikleri fikirler ve kaleme aldıkları eserleriyle İslam düşüncesine, özellikle Hanefî-Mâtürîdî din anlayışına önemli katkı sağlayan âlimlerden birisi de hiç şüphesiz bugünkü Kırgızistan sınırları içerisinde yer alan Oş şehrinin meşhur Hanefî Mâtürîdî âlimlerinden olan Sirâceddin Ali b. Osmân el-Ûşî’dir.
Osmân el-Ûşî’nin Kısaca Hayatı
Osmân el-Ûşî, Fergana Vadisi’nde bugün Kırgızistan toprakları içinde bulunan Oş (Ûş) şehrinde doğdu. Tam adı, Sirâcüddin (Rükneddin) Ebû Muhammed (Ebü’l-Hasen) Ali b. Osmân b. Muhammed b. Süleymân b. Ali el-Ûşî el-Fergânî et-Teymî eş-Şehîdî el-Hanefî el-Mâtürîdî olan Ûşî’nin adı kaynakların birçoğunda Sirâceddin Ali b. Osmân el-Ûşî olarak kaydedilmiştir (İA:517, Sebetov, 2018:111). Kaynaklarda hayatına dair yeterli bilgi yoktur. Ûşî’nin yaşadığı dönemde bölge; Selçuklular, Karahanlılar ve Karahıtaylar arasındaki siyasi mücadelelere sahne oldu. Eserleri günümüze ulaşan ilk Hanefî tabakat müelliflerinden Kureşî ve İbn Kutluboğa, Ûşî’nin sadece kısa isim zincirini kaydedip kelâmla ilgili kasidesini anmakla yetinir.
Oş Şehrinin Önemi
Günümüz Kırgızistan’da ikinci başkent statüsü olarak bilinen Oş şehri, kadim bir şehirdir. Geçtiğimiz 2019 yılı, Türk Dünyası Kültür Başkenti olarak seçilmiştir. Tanıtmak istediğimiz büyük âlim Ûşî’nin en mühim eserlerini Ûş’ta yazdığı ve ihtiyarlık günlerinde de orada yaşadığı görülmektedir. Babür İmparatorluğu’nun kurucusu ve ilk hükümdarı Babür Şah, Ûş şehrini Bâbürnâme adlı hatıratında, “Uş, Endican’ın cenub-i şarkîsindedir. Şarka doğru Endican’dan dört yıgaç mesâfededir.” diye başlayan ayrıntılı bir tasvire rastlamak mümkündür. Bâbürnâme’de anlatılanlara göre Ûş şehri; Taşkent, Celâlâbâd, Nemengân ve Hokand şehirlerinin tam kavşak noktasında bulunan Endican’ın güneydoğusunda ve oraya dört fersah uzaklıktadır. Çok yumuşak baharı, güzel havası ve ovalarını sulayan akarsularıyla Ûş’ün güzelliğini anlatan birçok söylence vardır. Örneğin Oş şehrinin sıfatıyla ilgili “Risale-i Hayrul Buldan” eserinde şöyle geçmektedir: Selmân-ı Fârisî radıyallahu anh rivayet ederler ki: “Allah’ın Peygamberinden işittim, kendi mübarek lafızları ile söylediler: Ol gece beni Mi’rac’a ilettiler. Gökyüzüne çıkınca, yeryüzünde, doğu tarafında Bakıy Mezarlığı’ndaki nura benzer, gökyüzüne kadar çıkan bir nur gördüm. Kardeşim Cebrâil’den ‘Bu nur nedir?’ diye sordum. Cebrâil aleyhisselam şöyle dedi: Ya Muhammed! O nur, Oş şehrinden çıkar ki o şehre ‘Hayru’l-buldan’ derler. Geçmiş zamanda Hazreti Süleyman aleyhisselam o mescidde taât ve ibadet kılıp maksadına erdiler. Her kim oraya varıp iki rekât namaz kılsa, günahtan temizlenir ve o kulun hiç günahı kalmaz. Sevabı öyle olur ki başka yerde kılınan dört yüz rekât gibi olur. Hz. Peygamber Cebrâil’den, ‘Ben o yerde iki rekât namaz kılsam.’ diye arzuladılar. O saatte Allahü Teâla Cebrâil’e emir kılıp, ‘O dağı oradan alıp gel. Habibim Muhammed o dağda, o makamda iki rekât namaz kılsın. Dağı öyle çıkar ki, Oş halkı bilmesin ve hiç kimse görmesin.’ dedi. Cebrâil aleyhisselam, Allah’ın emri ile Oş Dağı’nı alıp çıkardılar. Hazreti Resul-i Ekrem, o mübarek dağda iki rekât namaz kıldılar. Hz. Süleyman aleyhisselam ile o makamda çok ibadet edenler ve geçmiş Peygamberlerin hakkında hayır dua kılıp ve günahkâr ümmetleri için af dileyip o dağı kendi yerine gönderdiler. Oş halkı görmedi.”
Hadis uydurma faaliyetlerinin Orta Çağ’da meydana geldiği bilinmektedir. Yukarıdaki alıntı, buna bir örnek teşkil etmektedir. Fakat ilahiyatçı Hakkı Ünal’ın, şehirlerin faziletiyle ilgili uydurma hadisler ve “Hayru’l-Buldan Risalesi” adlı yazısında, “Şehirlerin faziletleriyle ilgili uydurma ve sahih hadisler kabul edilse bile bu tür haberlerin muhtevası ve söyleniş sebepleri birbirine çok benzemektedir. İçerik yönünden yapılacak bir değerlendirmede sadece isnada bakılarak yapılmış bir sahih ve uydurma ayrımının çok fazla önem taşımadığı görülmektedir.” (Ünal, 2015:78) ifadesine yer verir. Adı geçen Risale’nin tıpkıbasımı, tarafımızca İsveç Lund Üniversitesi Kütüphanesi’nden bulunmuştur.
Ali b. Osmân el-Ûşî, Karahanlılar devletinin son dönemlerinde yaşamış; kelâm, fıkıh ve hadis alanlarında önemli eserler vermiştir. Öne çıkan eserleri arasında îtikâdî açıdan en dikkat çekici olanı Emali Kasidesi’dir. Kaside; kısa, özlü ve veciz üslubuyla kelâm tarihindeki yerini almıştır. Eserin en önemli özelliklerinden bir tanesi Mâtürîdîyye Akaidi alanında yazılan ilk manzum risale olmasıdır.
Onun en önemli özelliği, dönemin ilim adamlarından farklı olarak görüş ve düşüncelerini şiir şeklinde ele almasıdır. Buna örnek olarak onun en meşhur ve yıllarca Osmanlı medreselerinde kullanılan “Bed’ül-Emâlî” isimli eseridir. Bu eser onun Mâtürîdî kelâmına dair yazılmış ilk manzum eserdir. “Bed’ül-Emâlî” eseri, içerik olarak dönemin tartışmalı olan konularına ve inanç esaslarına yer veren manzum bir eserdir (Kırgızbayev, 2019:34).
“Bed’ü’l-Emâlî”
“Bed’ü’l-Emâlî” isimli eserinde ilahiyat, nübüvvât, semiyyât ve tevhîd gibi İslam akaidinin esasını teşkil eden konuları klasik şema çerçevesinde ele alan bir risaledir. Kelâm ilminin temel konusu olan Allah’ın zatı ve sıfatlarının ifade edildiği mısralarla devam eder. Ayrıca “Halku’l-Kur’ân”, “Rü’yetullah”, “İnsan Fiilleri ve Salah-Aslah” gibi mevzular dikkat çekmektedir. Ûşî, bahsi geçen konuları anlatırken Ehl-i Sünnet itikadına muhalif olduğu bilinen fikirleri tenkit etmiştir (Maksutov, 2018:19, Brockelmann, 1986:75). Örneğin, tevhid ile ilgili çok önemli hususa değinmiştir: İhlas Suresi’nde de tevhid, “De ki: O, Allah birdir, Allah sameddir. O, doğurmamış ve doğmamıştır. O’nun hiçbir benzeri yoktur…” (İhlas süresi) şeklinde açıklanmıştır. Ûşî de, buna “İlahım (olan Allah) kadından, kız ve erkek çocuğu (olmaktan) müstağnidir.” sözü ile vurgu yapmıştır. Beyitte geçen “inâs”, kadınlar demektir. Burada, kız çocuğu kastediliyor, ancak bütün kadınlar şâmildir. Bununla maksat, bütün kastedilenler üzerine tafsîldir. Veled, sözlükte ve şer’an kız ve erkek çocukları kapsar. Ûşi bu beyitte, tevhidin manasını bütün açıklığı ile izah eden cümlelere yer vermiştir. Yani Allah’ın ne annesi ne babası ne oğlu ve ne de kızı olmadığını; bunlara ihtiyaçsız olduğunu hatırlatmaktadır. Ayrıca bununla beraber “Mesih, Allah’ın oğludur, Hz. Meryem eşidir.” diyen Nasrani Hristiyanlara; “Melekler, Allah’ın kızlarıdır.” diyen Mekke müşriklerine; “Üzeyir, Allah’ın oğludur.” diyen Yahudilere reddiyede bulunmaktadır (Topaloğlu, 2016:24, Kari, 2015:19).
Eserde birçok bilgiyi özlü bir biçimde ifade etmesi, manzum olduğu için öğrenilmesinin ve ezber edilmesinin kolaylığından dolayıdır. Ayrıca, “Bed’ü’l-Emâlî” medreselerde hemen yaygınlaşmış ve talebelerin temel kitaplarından biri hâline gelmiştir.
Eserin, günümüzde başta Batı ülkeleri; Almanya, Fransa, başta olmak üzere İsveç, Mısır, Hindistan, Türkiye, İngiltere, Türkistan, Rusya ve daha pek çok ülkenin kütüphanelerinde yazma ve matbu nüshaları bulunmaktadır.
Sonuç
İslam toplumlarının tarihinde başlangıcıdan itibaren bir din olarak İslam, hayatın her alanında belirleyici bir rol oynamıştır. Orta Asya Türk toprakları, İslam dünyasında geçmişten günümüze dek önemli bir yere sahiptir. Bunun en bariz örneği ve dönemi Karahanlı Devleti’dir. Bu bölgede bulunan Mâverâünnehir’de meşhur âlimler yetişmiş ve büyük eserleri miras olarak bırakmışlardır.
Tarihî süreç içerisinde çeşitli sebeplerden dolayı Orta Asya Türk âlimleri ve onların kültürel mirası ve eserleri hak ettiği şekilde değerlendirilememiştir. Bunun çeşitli nedenleri var. Bunlardan bir tanesi, kuşkusuz yakın tarihimizde Çarlık Rusya ve akabinde de Sovyet Hükûmeti’nin, Türkistan halkını dinden uzaklaştırma politikasıdır. Dilden, dinden ve kültürden uzaklaştırma konusunda başarılı olmasıdır.
Günümüze gelince, Batı düşüncesinin hâkim olması, teknolojinin hayatımıza girmesiyle yeni neslin bilinçsiz bir şekilde dilimizden, dinimizden ve kültürümüzden koparılmaya çalışılmasıdır. Ayrıca son zamanlarda Çin ve Rus politikasının Orta Asya Türk Cumhuriyetlerindeki etkisi, şüphesiz istikbalimizin şekillenmesi konusunda önemli olduğunu belirtmek isteriz. Bu bağlamda Türk dünyası olarak ortak kültüre, tarihe, mirasa ve istikbale sahip olmanın birlik ve beraberlik yolundan geçeceğinin altını çizmek isteriz.
Kaynakça:
Aliyyu’l-Kari, (2015). “Dav’u’l-meâlî şerhu bed’i’l-emâlî”, (tahk. Abdulhamid et-Türkmeni)
Darul-Feth Yayınevi, Ürdün.
Brockelmann, C. (1986).“Ûşî”, İslam Ansiklopedisi, İstanbul, s. 75.
Kırgızbayev, N. (2019). “Maturidi Düşünce Geleneği”, Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enst., (Yüksek lisans tezi), Bişkek.
Cumagulov, Ç. (2001). “Ûş Şehrinin Epigrafik Anıtları”, A.K.M yayınevi, Ankara.
Maksutov, M. (2018). “Osman Bin Uşi’nin Kelam Görüşü”, Erciyes Üniversitesi, Kelam Bilim Dalı, (Yüksek lisans tezi), Kayseri.
Sebetov, C. (2015) “Siracüddin Ali b. Osman el-Ûşî’nin Hayatı, İlmî Kişiliği ve Eserleri”, Uluslararası Ali b. Osman el-Ûşî Sempozyumu Bildirileri, Bişkek. ss. 111-124.
Topaloğlu, B. (2018). “Mâtürîdiyye Akaidi” On Altıncı Baskı, M.Ü.İ.F Yayını, İstanbul.
Ünal, H. (2015). “Şehirlerin Faziletleriyle İlgili Uydurma Hadisler ve Hayru’l-Buldan Risalesi”, Oş Devlet Üniversitesi İlahiyat Dergisi, ss.315-320.
Kısaltma:
İA: İslam Ansiklopedisi