Bağımsızlık Karakterinin Oluşmasında Manas Destanı’nın Rolü
Kırgızistan’ın bağımsızlığının 30. yılında, Türk vatandaşları olarak kardeş ülkelerin çağdaş bir ülke konumuna erişme çabalarını sevinerek ve övünerek izliyoruz.
Geçtiğimiz bu 30 yıllık zaman süreci içinde; Kırgızistan’ın onurunu, özgürlüğünü, bağımsızlığını ve devletçiliklerini kararlılıkla koruduklarını, bunları bir devlet politikası olarak devam ettirdiklerini görüyoruz. Köklü bir tarihî mirasa sahip olan Kırgızistan’ın, öncelikle demokrasiyi benimsemiş olarak, hukukun üstünlüğünü geliştirmedeki olağanüstü gayretlerini, ifade özgürlüğü ile insan haklarını oluşturmadaki kararlılıklarını takdirle ve memnuniyetle takip etmekteyiz.
31 Ağustos 1991 tarihinden bu yana ülkedeki çağdaş, kültürel düzeyin gelişmesi, ekonomik refahın ve kalkınmanın giderek artırılması, sosyal alandaki olumlu ilerleme ve piyasa ekonomisini kalkınma modeli olarak tercih etmeleri çok olumlu bir durumdur. Gerçekten de Kırgızistan’a yaptığımız seyahatlerde bu açık gelişmeyi görmenin mutluluğunu yaşamaktayız.
Kırgızistan halkı, egemenlik haklarını hiçbir kuruma, şahsa, birliğe, oluşuma devredilmesine izin vermeyecek kadar şuurludur. Halkın, toprak bütünlüğünün sağlanmasında, ulusal çıkarların korunmasında ve barışçı bir politika içinde bulunulmasındaki hassasiyetine şahsen hayranlık derecesinde tanık olmaktayım. Çünkü şu anda 125 ülke ile diplomatik ilişkisi olan Kırgızistan, 124 uluslararası örgüte üyedir ve olumlu iş birliği içindedir. Kırgızistan halkının hem toprak bütünlüğü hem ulusal çıkarları hem de bağımsızlık konusundaki ruh yüceliği, onların millî ve manevi değerlerine sıkı sıkıya bağlılıklarının bir sonucudur.
Kırgızların millî ve manevi değerlerinden en önemlisi Manas Destanı’dır. Bu destan, dünyanın en uzun ve geniş anlatısı olarak 1000 yıldan fazla bir geçmişi olan ve günümüze kadar gelebilmiş ilk ve büyük bir destandır. Destanda bir özgürlük mücadelesi ve yeni bağımsız devlet olma ülküsü ön plandadır. Ayrıca destan, neredeyse beş yüz bin mısraya ulaşmakta ve varyantlarının her birinde; Kırgızların gelenekleri-görenekleri, ahlak ve karakterleri, aile hayatları, kahramanlık yapıları, doğayla olan iç içe yaşamları, doğaya karşı mücadeleleri ve kazanımları, çocuk yetiştirmeleri, dünya ve hayat görüşleri yer almaktadır.
Özellikle Türk milletine mensup olan, Türkçe konuşan her Türk soylu devletlerin gelenek-göreneği, örf-âdetleri ve inanış sistemleri olmuştur. Bu geleneksel görüntüler manevi ve millî değerleri besler. Toplumun gelişmesi ve milletin maneviyatının evriminde bu değerler mutlaka bir değişim, yenilenme ve gelişim sağlamaktadır. Kırgızların devlet kurma nizamında tarihten getirdikleri bu gelenek-görenekler, binlerce yıllık geçmişe sahip Kırgız ahlakı ve töresi, genlerinde vardır.
Gerek Kırgız tarihi gerekse Türk tarihi çeşitli olumlu ya da olumsuz evreler geçirse de devam eden tarih kültürünün her zaman bir parçası olmuşlardır. Kısaca Kırgızlar, tarihin her döneminde töresine, devlet kurma nizamına ve becerisine sahip olduklarından, gerek askerî ve gerekse kültürel zenginliği ile her zaman ön planda olmuşlardır. Şurası bir gerçek ki Manas Destanı, yeniden devlet kurma kültürünün en önemli kaynağıdır.
Manas Destanı’nın bir yerinde Alp Manas, Kırgızlara şöyle seslenmektedir: “Düşman önünden korkup kaçmakla onun önünde baş eğip el pençe durmak arasında fark yoktur. İki hareket de alçaklıktır. Zafer savaşla elde edilir. Düşmana yenilsek de hiç olmazsa onurumuzla ölürüz. Ölüm nasıl olsa gelecektir. Gök Tanrı nasıl isterse öyle olur. Kırgız vatanını ve halkını düşman elinde görmektense ben Manas’ın canı çıksın daha iyidir.”
Bugün de Kırgızlara vatan sevgisi, kahramanlık karakteri, çalışkanlık ve azim gücü veren işte Manas Destanı’nın sağladığı bu yüksek ruh hâlidir.
Kırgızistan hiç kuşku yok ki bu ruh hâliyle daha yüzlerce yıl bağımsız olarak dünya üzerinde devlet olarak yaşayacaktır.
Kırgız kardeşlerimizin ulu devletinin bağımsızlığının 30. yılını bu duygularla kutluyor, dünya durdukça sonsuza kadar var olmalarını gönülden diliyorum.