Batı Dünyası ve Ötekileştirme Anlayışı
Yabancı terimi, belli bir topluluk içinde ikamet eden, ancak bu topluluğun gerçek anlamda tam üyesi olarak kabul edilmeyenler için kullanılır (Türkyılmaz, 2001: 477). Öteki kavramı ise bir kültür üstünlüğü duygusu ile dışlanarak, farklılaştırılmaya işaret eder.
Ötekileştirme çoğu zaman, eğitim sisteminin de etkisiyle, kendini yüceltme amaçlı; kendinden olmayanı ayırmak, ayrıma tabi tutulanı olumsuzlamak, aşağılamak ve dışlamak maksatlı olarak uygulanıyor. Bu anlamda etnosantrizm, kişinin kendini, etnik grubunu üstün görmesi yanında, diğerlerini küçük görme ve aşağılama eğilimini taşıyor ve bu daha sonra diğerini haklarından mahrum etmeye ve mağdur etmeye kendinde hak bulmaya dönüşüyor.
Bir anlamda toplumu ayakta tutmak için öteki kavramına ihtiyaç duyulur ve bu suretle ötekine karşı bir korunma gereksinimi yaratılır. Belirli bir kimlik, var olmak için farklılığa gereksinim duyar ve kesinliğini güvence altına almak için bu farklılığı “ötekiliğe” dönüştürür. Buradaki asıl çelişki ise bir yandan ötekileştirmeye karşıymış gibi gözüküp, insan hakları kavramlarına öncülük ederken; öbür yandan ötekileştirme etkinliğinin bizzat içinde olmaktır.
“Batı” ve “Doğu” kelimeleri esasen yön adlarını ifade ederken, tarih boyunca buna siyasi, kültürel ve ideolojik amaçlarla, başka anlamlar yüklemeye çalışıldığı görülür. Böylece, bunun üzerinden bir üstünlük duygusu yaratma ve bu suretle toplumu bir arada tutma amacı gerçekleştirilmeye çalışılır. Antik Yunan’dan başlayarak ortaya atılan ve daha sonraları daha da yaygın kullanılan bu kavramın altında, bir noktada kavramı yaratan “Batı”nın kendini gerçekte, medeniyet bakımından “Doğu” medeniyetine göre daha geride ve aşağıda görme duygusunun olduğu söylenebilir. Bunun nedeni ise “Batı” medeniyetinin, “Doğu” medeniyetine göre çok daha sonraları oluşmasıdır.