Cengiz Aytmatov’un Eserlerinde Mankurtlaştırma Teması
Coğrafya kaderindir sözü, yaşanılan bölgenin şartlarının insanların hayatı üzerinde etkisini ortaya koyan ve İbn-i Haldun’a atfedilen bir sözdür. Cengiz Aytmatov’un doğduğu topraklarda yaşayan Kırgız halkı da yaşadığı coğrafyanın zorlukları ile karşı karşıya kalmıştır. Kırgız erkekleri, Birinci Dünya Savaşı’nda amansız Türk düşmanlığı ile cephe gerisinde çalıştırılmak üzere askere alınmış ve üzerlerine düşen yükün ağırlığı nedeniyle çıkarttıkları ayaklanma Türkistan’a yayılınca, Çarlık idaresi tarafından katliamlara başvurulmuştur. Rus askerleriyle baş edemeyeceklerini anlayan Kırgızlar, Çin’e doğru kaçmışlardır. Hükûmet görevlileri, ayaklanmadan sonra geride kalan Kırgızları Çu ve Isık Göl vadilerinden dağlara sürerek 4 milyon hektar topraklarına el koymuş ve halkı açlığa mahkûm etmişlerdir. Bu olaylar sırasında binlerce insan ölmüş, açlık ve yoksullukla mücadele etmek zorunda kalmıştır. Çarlık idaresinden hoşnut olmayan Kırgızlar, 1917 Bolşevik İhtilali’ni sevinçle karşılamışlar, ancak sonuç umdukları gibi olmamıştır. İç savaş, Basmacı İsyanı, kolhozlaştırma (tüm köylüleri kolektif çiftlik işletmelerine dâhil etme projesi) ve Stalin döneminde uygulanan zulüm sebebiyle yüz binlerce insan hayatını kaybetmiş ya da topraklarından sürgün edilmiştir.
Millî benliği gelecek kuşaklara aktarabilecek eğitimli ve aydın insanların katledildiği Stalin döneminde, Cengiz Aytmatov’un babası Törökul da bu zulme uğrayanlar arasında yer aldı. 1937 yılında kurşuna dizilmiş olan babasının öldüğünü ancak 1956 yılında öğrenebilen Aytmatov, halk düşmanının çocuğu damgasını yemiş olmasına rağmen, annesi Nagihan Hanım’ın gayretiyle aldığı eğitim sayesinde âdeta insanların kaderi olarak görülen coğrafyanın sınırlarını aşarak dünyaca tanınmış bir romancı ve yazar oldu.
Aytmatov romanlarında özellikle mankurtlaşma kavramı üzerinden rejime yönelttiği eleştiriler ile dikkat çekti. Kırgız halkının Ruslaştırılmasına olan itirazı, edebî alanda yayınladığı eserlerine yansıdı. Zengin Kırgız kültürünün mitolojik ve folklorik ürünlerinden yararlanarak elde ettiği birikimi, edebî alanda başarı ile kullandı. Onun ortaya koyduğu düşünceler çok sayıda insanın algısını şekillendirdi. İlk olarak Beyaz Gemi adlı eserinde mankurtlaştırmaya itirazını dile getirdi. Gün Olur Asra Bedel, Cengiz Han’a Küsen Bulut ve Dişi Kurdun Rüyaları, mankurtlaşma ile ilgili görüşlerini ortaya koyduğu belli başlı eserleri idi. Bu eserlerinde mankurtlaştırmayı çağın en büyük felaketlerinden birisi olarak nitelendirdi. Sadece Kırgız toplumuna değil bütün insanlığa yönelik tehdit olarak algıladığı mankurtlaştırmanın önüne geçmek için eserlerinde çeşitli tiplemelerle çözüm önerileri ortaya koydu.