Şimdi yükleniyor

Cumhuriyete Giden Süreçte Önemli Bir Dönüm Noktası: 24 Temmuz 1908

110sayiK 4

Cumhuriyete Giden Süreçte Önemli Bir Dönüm Noktası: 24 Temmuz 1908

Cumhuriyete giden süreçte en önemli dönüm noktalarından biri, 24 Temmuz 1908’de İttihat ve Terakki’nin isteği sonucunda II. Abdülhamid tarafından ilan edilen Meşrutiyet’tir. Bu süreç Osmanlı Devleti’nin ilk defa karşılaştığı bir durum değildir. 23 Aralık 1876’da aynı padişah tarafından Meşrutiyet yürürlüğe konmuştur. Ancak 93 Harbi olarak tarihe geçen 1877 Osmanlı- Rus Harbi sebebiyle 14 Şubat 1878’de Kânûn-ı Esâsî’nin tatil edildiği bildirilir. Toplanan son Meclis-i Mebusan’da bu durum, Meclis’in görevini yerine getiremeyecek durumda olmasıyla açıklanmıştır. Bu tatil yaklaşık otuz sene sürmüştür. Yaşanan sosyal ve siyasi olayların sonucunda Meşrutiyet tekrardan yürürlüğe girmiştir. Tarihe “II. Meşrutiyet” olarak yansıyan bu olay, aslında tatil edilen Meşrutiyet’in tekrardan yürürlüğe konmasıdır. Bu bağlamda “II. Meşrutiyet” ifadesinin doğruluğu tartışma konusudur. Çünkü “I. Meşrutiyet” olarak bilinen süreçte, Meşrutiyet’in ilgası değil tatili söz konusudur. Meclis’in tatile girmeden önceki son celsesinde yer alan “meclisimizin tatili” ve “meclisin tatili” gibi ifadeler ile resmî ilanda bulunan “(…) Heyet-i Ayanü Mebusan’ın bugünden itibaren tatili” ifadesi bahsedilen yargıya kanıt niteliği taşımaktadır.

24 Temmuz 1908’de yürürlüğe tekrardan konulan Meşrutiyet, herkes tarafından sevinçle karşılanmıştır. Halkın her kesimi Meşrutiyet’i âdeta kurtuluş ile özdeşleştirmiştir. Enver Paşa’nın Meşrutiyet’in ilanından sonra çektiği bir telgrafta “hastayı tedavi ettik” ifadesini kullanması, onun Meşrutiyet’e yüklediği anlamı açık bir şekilde göstermektedir. Benzer bir şekilde Paşa’nın halka hitap ederken Meşrutiyet’le önemli bir engelin ortadan kalktığını ve artık Müslim, gayrimüslim demeden herkesin birlik içerisinde Osmanlı Devleti’nin bekası için çalışacağına dair söylediği sözler onun Meşrutiyet algısına delildir.

Enver Paşa’da olan bu olumlu algı devrin aydınlarında da mevcuttur. Tevfik Fikret, Ali Ekrem, Faik Âli ve Abdülhak Hâmid Tarhan gibi önemli isimlerin Meşrutiyet’i alkışlarken yaşanacak süreçleri düşünmediği ve âna odaklandıkları anlaşılmaktadır. Bu isimlerin yazdığı metinlere bakıldığında hamasi söylem kolaylıkla görülmektedir. Onlar için Meşrutiyet, kurtuluş ile özdeşleştirilmiştir. Yalnızca Meşrutiyet ile her şey halledilecektir. Bu romantik bakış açısına dâhil olmayan ve süreci gerçekçi bir tarzda tahlil eden ender aydınlardan biri Mehmet Âkif Ersoy’dur. Onun kaleme aldığı “Süleymaniye Kürsüsü’nde” manzumesi sürecin halk ve aydınlar nezdinde nasıl karşılandığını ortaya koymaktadır. Manzumede yer alan “Galeyan geldi mi mantık savuşurmuş… Doğru” mısraı bahsedilen romantik tavrı ifade etmesi bakımından kıymetlidir.

1908’de Meşrutiyet’in tekrardan yürürlüğe konması yurt dışında da ilgiyle karşılanmıştır. Eylül 1908’de Fransa’da yayımlanan L’abou Naddara mecmuasının Meşrutiyet’in yürürlüğe girmesi dolayısıyla sayı çıkarması bu bağlamda değerlidir. Mecmuanın içinde sürecin tarihî seyrini anlatan yazılarla beraber edebî ürünler de bulunmaktadır. Ayrıca bir sayfa da Arapça yazı vardır. Bu örnekten hareketle yurt dışında Meşrutiyet’in yarattığı algı rahatlıkla anlaşılmaktadır.

Meşrutiyet, yalnızca yurt dışında değil ülkenin birçok yerinde sevinçle karşılanmıştır. Samsun, Erzurum, Selanik, Halep, İstanbul ve İzmir başta olmak üzere birçok şehirde kutlamalar yapılmıştır. Gazete ve dergi neşredilerek yaşanan sevincin boyutu gösterilmeye çalışılmıştır.

Türk aydınında ve yöneticisinde bulunan romantik tavır, devrin Osmanlı matbuatına da sirayet etmiştir. Osmanlı Arşivi’nde yapılan taramada, Meşrutiyet’in tekrardan yürürlüğe girmesine bağlı olarak aynı tarihlerde açılma talebinde bulunulmuş beş farklı gazete ile karşılaşılmıştır. Aynı süreçte birkaç sayı yayımlanıp kapanan dergi/ gazete sayısının oldukça fazla olduğu görüldüğünde, matbuatın 1908’e romantik bir tavır sergileyerek karşılık verdiği anlaşılmaktadır. Arşivde bulunan ve şimdiye kadar yayımlanmamış beş belge ile 1908 Meşrutiyet’in yeniden ilanının basındaki karşılığı, arşiv belgeleri ışığında gösterilecektir. Ayrıca belgelerde Rumca ve Ermenice mecmuanın yayımlanacağının söylenmesi, azınlıkların da Meşrutiyet’i nasıl karşıladığını göstermektedir.

Arşivde tespit edilen beş belge üç kategoride incelenebilir: Türkçe gazeteler, Ermenice gazeteler ve Rumca gazeteler. Bu tasnif de gösteriyor ki 1908 hem azınlıkları hem de Türkleri heyecanlandıran bir olgu olarak görülmüştür. Bu da matbuata yansımıştır.

1.Türkçe Gazeteler

24 Temmuz 1908 sonrasında en çok gazete neşretme talebinde bulunan grup Türklerdir. Türklerin gazete neşretme talebinde, özellikle yaşanan siyasi ortamın etkisi söz konusudur. II. Abdülhamid’den sıkılan ve âdeta “istibdat” olarak isimlendirilen dönemle özdeşleşen padişahın, İttihat ve Terakki’nin ısrarlı tepkileri sonucunda Meşrutiyet’i yürürülüğe koyması, halkta heyecana sebebiyet vermiştir. Bu da basın dünyasını canlandıran önemli bir etken olmuştur.

Türkçe gazetelerin bazıları Ermeni harfleriyle yayımlanmıştır. Umumiyetle Ermeni harfleriyle Türkçe ve Ermenice yayın beraber yapılmıştır. Bundan dolayı Ermenice yayınlar da Türkçe gazetelerin içerisinde değerlendirilmiştir.

Meşrutiyet-i İdare/Simos

Meşrutiyet’in yürürlüğe girmesinden yaklaşık beş ay sonra Dava Vekili Bostancıoğlu İbraklı Efendi’nin Matbuat-ı Dâhiliye’ye İzmir’de gazete çıkarmak için ruhsat başvurusunda bulunduğu görülmektedir. 15 Aralık 1908 tarihinde Matbuat-ı Dâhiliye Müdürü’nün gönderdiği yazıda İbraklı Efendi’nin ruhsat talebinin uygun bulunduğu ve gerekli ödemelerin yapılması talebinin kendisine bildirilmesi gerektiği belirtilir (BOA. DH. MKT, 2690-1/1).

Aydın Vilayet-i Celilesi’nden yazılan 23 Aralık 1908 tarihli belgedeyse İbraklı Efendi’nin talebinin Matbuat-ı Dâhiliye tarafından uygun bulunduğu belirtilerek, İbraklı Efendi’nin gereken ödemeleri bir an önce gerçekleştirmesi istenir (BOA. DH. MKT, 2690-1/2). Böylece gazete çıkarmasında herhangi bir engel kalmaz.

Bu başvuruda mühim olan nokta, İbraklı Efendi’nin biri Rumca biri Türkçe iki gazete başvurusunda bulunmasıdır. Türklere yönelik olarak Meşrutiyet-i İdare ve Rumlara yönelik Simos gazetesinin yayımlanması düşünülmektedir. Gazetelerin özelliği ise günlük olması ve “siyasi ve fennî ve ilmî” konuları ihtiva etmesidir. Şimdiye kadar adından bahsedilmeyen ve kataloglarda yer almayan Meşrutiyet-i İdare ve Simos mecmuaları, Meşrutiyet’in halk nezdinde nasıl yankılandığını göstermesi adına kıymetli olması muhtemeldir. Çünkü gazetelerde işlenecek konuların gerek siyasi olayları gerek de ilim ve fennî kapsaması bahsedilen yargıyı kanıtlar niteliktedir.

Ceride-i Meşrutiyet

Dava Vekillerinden Pirsisliyan Efendi’nin İzmir’de neşretmek üzere, Meşrutiyet’in yürürlüğe girmesinden yaklaşık üç ay sonra yazdığı yazıda, Ermeni harfleriyle Türkçe ve Ermenice bir gazete yayınlama talebinde bulunur (BOA. DH. MKT, 1280-13/1). Aydın Vilayet-i Celilesi’ne gönderilen yazıda imtiyaz sahibinin talebinin kabul edildiği belirtilerek gerekli harç ödemelerini yaptıktan sonra ruhsatın kendisine verileceği ve işlemlerin tamamlanacağı belirtilir (BOA. DH. MKT, 1280-13/2).

Gazetenin Ermeni harfleriyle Türkçe çıkması oldukça önemlidir. Bu da o dönemde yazılan her Ermeni harfli metnin Ermenice sanılmaması gerektiği, Türkçe metinlerin de Ermeni harfleriyle yazıldığını göstermesi adına oldukça önemlidir.

Ceride-i Meşrutiyet adıyla resimli yayımlanması talep edilen gazetenin günlük yayımlanacağı söylenip siyasi, ilmî ve ticari konuları ele alacağı belirtilmiştir. Bu da gazetenin edebiyattan ziyade politik ve ekonomik bir hüviyet kazanacağını göstermektedir. Gazetenin Pirsisliyan Efendi tarafından yayımlanması da ticari yönünün ağır basacağına bir delil olabilir. Bu da Meşrutiyet ile birlikte “Meşrutiyet” ismini taşıyan gazetelerde yalnızca edebî ya da siyasi konuların ele alınmadığını, geniş bir perspektifle olaylara bakıldığını göstermektedir. Ceride-i Meşrutiyet adını taşıyan gazetenin ticari konulara ağırlık vermesi de bu bağlamda kıymetlidir.

Meşrutiyet

6 Ekim 1908 tarihinde gazete çıkarmak için izin istemiyle Dâhiliye Nezareti’ne başvuran Umur-ı Şehbenderi Kalemi Müdür Muavin-i Evveli İsmail Hakkı Bey, beklediği izni almıştır. İsmail Hakkı Bey’in başvurusundan bir gün sonra gereken işlemlerin başlatıldığına dair Dâhiliye Nezareti’ne yazı yazılmış tır (BOA. ZB, 324-111).

İsmail Hakkı Bey, Meşrutiyet adıyla bir gazete çıkarmak istemektedir. Gazete, resimli ve günlük neşredilecek ve edebiyat, siyaset ile ilim/bilim konularına yer verecektir. Bu da Meşrutiyet’in tekrardan yürürlüğe girmesinin matbuat hayatına hemen yansıdığı görüşünü kuvvetlendirmektedir. Gazetenin, siyasetten edebiyata birçok farklı konularda yazılara yer vermesi, Meşrutiyet ismini taşıması ve devlet kademesinde bulunan birinin neşretme talebinde bulunması oldukça kıymetlidir. Türkçe gazetelerden hareketle söylenebilir ki Türkler, Meşrutiyet’in tekrardan uygulanmaya başlamasını büyük bir sevinç ve gururla karşılamıştır. Buna bağlı olarak birkaç sayı neşredilip kapanan birçok gazete ve dergi ile karşılaşılmıştır. Yukarıda şimdiye kadar bilinmeyen mecmualardan da anlaşıldığı üzere ilgili dönemde birçok süreli yayın yayımlanmış ve âdeta duygusal bir patlama matbuat yoluyla karşılık bulmuştur.

2. Rumca Gazeteler

Meşrutiyet’in yürürlüğe girmesinden sonra Türkçe ve Ermenice haricinde Rumca gazetelerin sayısında da artış görülmüştür. Meşrutiyet adıyla Rumca mecmualar da yayımlanmıştır. Bu durum Meşrutiyet’in halk nezdindeki karşılığını göstermektedir. Ancak mühim olan temel nokta azınlıklar ile Türkler arasındaki bakış açısıdır. Rumca gazeteler genellikle ticari konulara yönelmiş ve kendi çıkarlarını ön plana almıştır.

Meşrutiyet

İzmir’de Meşrutiyet adıyla Rumca bir gazete çıkarılmak istenmektedir. Bu da Meşrutiyet’in Rumlar arasında da karşılık bulduğunu göstermektedir. Karşıyaka’da Kuşadası Metropolithane Başkatibi Kostaki Efendi tarafından resimli ve günlük olarak neşredilmesi talep edilen gazetenin siyasi ve ticari konuları ele alacağı bildirilmektedir. Matbuat- ı Dâhiliye Müdürü, gerekli kontrollerin yapıldığını bildirerek Kostaki Efendi’ye gazete izninin verilmesi gerektiğini belirtir (BOA. DH. MKT, 1276-78/1). Bu yazıdan bir gün sonra Aydın Vilayet- i Aliyyesi’ne yazılan yazıda da Kostaki Efendi’ye Meşrutiyet namında bir gazete neşretme izninin verildiği belirtilerek gereken harç ücretini yatırması gerektiği belirtilir (BOA. DH. MKT, 1276- 78/2).

Meşrutiyet namıyla Rumca yayımlanan gazetede de edebî konulardan ziyade siyasi ve ticari konulara yer verilmesi, azınlıkların Meşrutiyet’e ticari boyuttan baktığını ve Türkler gibi romantik yaklaşmadıklarına bir delil olabilir.

Sonuç olarak söylenebilir ki Cumhuriyete giden süreçte 24 Temmuz 1908 önemli bir dönüm noktasıdır. İttihat ve Terakki’nin talebi sonucunda II. Abdülhamid tarafından tekrardan yürürlüğe konulan Meşrutiyet, halk nezdinde büyük bir ilgiyle karşılanmıştır. Bu süreç gerek azınlık gerekse de Türk matbuatına yansımıştır. Şimdiye kadar bu konu belgeler ışığında yeterince çalışılmamıştır. Belgeleri merkeze alarak yapılacak bir matbuat tarihi çalışması oldukça önemlidir ve bilinmeyen noktaları aydınlatacaktır. Burada örnek olarak alınan ve umumiyetle İzmir’de neşredilen gazeteleri kapsayan yazıdan da anlaşıldığı üzere, Osmanlı Arşivi’nde matbuat tarihi ile ilgili oldukça kıymetli belgeler mevcuttur. Meşrutiyet’in yürürlüğe girmesinden sonra azınlıkların çıkardığı mecmuaların umumiyetle ticari konulara yöneldiği dikkat çekmektedir. “Siyasi ve ticari” ibaresinin gazetede yer alması, azınlıkların bakış açısını göstermektedir. Türkler ise azınlıklar kadar olaylara gerçekçi bakmaktan ziyade romantik bir bakış açısıyla olayları değerlendirmişlerdir. Meşrutiyet ile her şeyin düzeleceğini düşünerek büyük bir hata işlemişlerdir. Netice itibarıyla Meşrutiyet, her şeyi çözmediği gibi Osmanlı Devleti’nin geldiği vahim tabloyu göstermiştir. Bu bağlamda yapılacak gerek tarih sahasında gerekse de edebiyat sahasındaki çalışmalar süreci çok boyutlu ve ayrıntılı bir şekilde aydınlatacaktır.