Davranış Bozuklukları
Özet:
- yüzyılda psikiyatristler ve psikologlar, akıl hastalıklarını sınıflandırırken bazı istismarcı türleri tanımladılar ve yeni terimler getirdiler. Bunlar arasında; psikopatlar, sosyopatlar, narsistler, pikaperler, istismarcılar vb. bulunur. Halk arasında bu terimler, anlamı tam olarak iyi bilinmeden günlük yaşamda yaygın hâlde kullanılmaya başlandı.
Bu makale, psikopat ve sosyopat terimlerinin anlamını ve gelişimlerini etkileyen genetik ve sosyal ögeleri açıklamaktadır. Ayrıca psikopatik ve sosyopatik davranışın belirtilerini ve toplum için tehlike derecesini karşılaştırmaktadır. Makaledeki terimler, psikiyatri ve psikoloji bilimi açısından ele alınmıştır.
Giriş:
İnsanların benzer şekilde düşündüğü ve davrandığı zamanlar vardır, ancak herkes benzersiz değildir. Aynı koşullarda büyüyen tek yumurta ikizleri bazen farklı tepkiler verirken, biyolojik ebeveynleri ve geçmişleri farklı olanlar, bir damla su gibi aynı şekilde düşünür ve hissedebilirler. Bunlar, bizi tanımlayan kişilik özelliklerimizin yanı sıra eyleme verdiğimiz tepkinin psikolojik ve zihinsel gelişimine de bağlıdır.
Yüksek ve verimli iletişim kurabilmek için insan ve toplum psikolojisinin özelliklerini bilmekle beraber antisosyal kişilik bozuklukları hakkında da bilgi sahibi olmamız gerekir. Ya karşımıza psikopat veya sosyopat biri çıkarsa?
Antisosyal Kişilik Bozukluğu:
Antisosyal kişilik bozukluğu, bu duruma sahip olan kişilerin birinci derece akrabaları (ebeveynler, kardeşler ve çocuklar) arasında genel nüfusa göre daha yaygındır. Antisosyal kişilik bozukluğu olan ebeveynlerin hem biyolojik çocuklarında hem de sonradan edindikleri evlatlarında bu bozukluğu geliştirme riskleri artar. Yani genler ve çevresel faktörler, antisosyal kişilik bozukluğunun gelişimine katkıda bulunur.
Çocuklarda, 10 yaşından önce davranış bozukluğu ve dikkat eksikliği/hiperaktivite bozukluğu gelişirse, yetişkinlikte antisosyal kişilik bozukluğunun gelişme olasılığı da artar. Davranış bozukluğu, başkalarının temel haklarını ve/veya yaşa uygun davranışları ihlal eden, tekrarlayan davranış örüntüsüdür. Ebeveynlerin çocuğu dövmesi, çocukla ilgilenmemesi, disiplin önlemleri veya tutarsızlık göstermesi (Örneğin sıcak tutum ve destekten soğukluğa ve eleştiriye geçilmesi.), antisosyal kişilik bozukluğunun gelişimini artırabilir.
Geç ergenlik dönemindeki antisosyal davranışlar, erken çocukluk döneminde yaşanan başka insanların acılarına duyulan kayıtsızlıkla ilişkili olabilir.
Teşhis
Doktorlar genellikle Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından yayınlanan Mental Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı 5. Baskıda (DSM-5) belirtilen kriterlere dayanarak kişilik bozuklukları teşhis ederler.
Antisosyal kişilik bozukluğu, sadece 18 yaş ve üstü kişilerde teşhis edilebilir.
Psikopat ve Sosyopat:
Zihinsel bozukluklar, üç ana özelliğin denge kaybıyla karakterize edilir; zihinsel, duygusal ve davranışsal bozukluklar.
Bir sosyopat ile psikopat arasındaki farklara bakmadan önce oluşumlarının temelinde ne olduğuna bakmalıyız. Herhangi bir davranış, iki temel bileşenin etkileşiminin sonucudur. Birincisi, kalıtsal, genetik kod veya doğuştan gelen özellikler; ikincisi, kişinin büyüdüğü sosyal çevresidir. Kişisel gelişim doğumdan ergenliğe kadar sürer.
Psychopath, Yunanca “zihin, bilinç, davranış” anlamına gelen “psycho” ve “hastalık, acı, duygu” anlamına gelen “path” kelimelerinden oluşmaktadır. Psikopatinin temel belirleyicisi genetiktir.
Sociopath, “toplum” anlamına gelen “socio” ve “hastalık, ıstırap” anlamına gelen “path” kelimelerinden oluşmaktadır. Sosyopatın temel belirleyicisi, olumsuz sosyal çevredir. Erken yaşlarda yaşanan aile içi şiddet veya akran baskısı ile ilgilidir. Temel uyaranlardaki farklılıklara bağlı olarak düşünce, duygu ve davranış aralığında belirtiler farklılık gösterir.
Genel Özellikleri:
Düşünce: Başkalarını yönetmeye eğilimlilerdir. Onlara göre çevrelerindekiler sadece onların ihtiyaç ve arzularını tatmin etmek için vardır. Başkalarının arzularını, ihtiyaçlarını ve acılarını anlamazlar.
Duygu: Empati kuramazlar. Bu yüzden başkalarının duygularını hissetmez ve anlamazlar.
Davranış: Hukuk ve düzeni göz ardı ederler. İstekleri karşılanmazsa saldırgan davranışlar sergiler ve sorumluluk almazlar.
Kendileri hakkında yüksek fikirlere sahip olma eğilimindelerdir, çok seçicilerdir, inatçı ve kibirli olabilirler.
Psikopatlar ve Sosyopatlar Arasındaki Fark
Psikopatlar, daha çok genetik temellidir. Dolayısıyla davranışları daha belirgindir. Duygular alanında sosyopatlar biraz duygusal olabilirler. Fakat psikopatlar da olumlu duyguları taklit etme yeteneğine sahiplerdir. Bunu, kendi ihtiyaçlarını karşılamak için yaparlar.
Poligraf (Yalan Makinesi) Sonuçlarının Mahkemede Kanıt Olarak Kullanılması:
Yalan makinesi, ilk kez İtalyan bir suç araştırmacısı olan Lombroso tarafından 1895 yılında keşfedildi. Lombroso, insanların yalan söylediğinde psikolojilerinde bir değişiklik olduğunu fark etti. Onun ardından Amerikalı bir bilim adamı olan Munsterberg, yalan söylemenin kardiyovasküler sistemi ve cildi etkileyebileceğini öğrendi.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 74. madde 1. fıkrası uyarınca şüphelinin akıl sağlığı, uzman bir hekim tarafından resmî bir sağlık kurumunda gözlem altına alınarak izlenir ve uzmanların vardığı sonuçlara göre gerekli şartları karşılayıp karşılamadığı belirlenir.
ABD Yüksek Mahkemesi için yalan makinesinin güvenilirliği şüphelidir. İngiltere ve Galler’deki kolluk kuvvetleri, cinsel istismardan mahkûm olanları ve ceza evinden zamanından önce çıkanları yalan makinesi kullanarak analiz eder. Ancak mahkemede kanıt olarak kullanılmaz. 1954’te Alman Anayasası uyarınca mahkeme kararıyla soruşturma ve yargılamalarda yalan makinesinin kullanılması yasaklanmıştır.
Dünyanın birçok ülkesinde, yalan makinesi kullanılarak elde edilen veriler mahkemede doğrudan kanıt olarak kabul edilmez. Bunun nedeni, cihazın pratikte düşük kanıt değerine sahip olduğunun kanıtlanmış olmasıdır. Çünkü psikopatlar, hayatlarını tehdit eden konular hakkında endişelenmezler. Onların kan basıncı, kalp atış hızı, solunum hızı ve cilt nemi değişmez. Bu sonuçlar, yalnızca ek bilgi bültenleri üretmek için bir fırsat olarak değerlendirilir.
Hangisi Daha Tehlikeli, Sosyopat mı Yoksa Psikopat mı?
Söz konusu suçsa, bir psikopatın toplumda yaşaması daha tehlikelidir. Psikopatlar önceden planlar ve en düşük riske sahip yolu akıllıca seçerler. Onlarda korku ya da utanç duygusu olmadığı için bir sınırları da yoktur.
Sosyopatlar, olumsuz sosyal etkilerle şekillendiğinden, çoğu zaman daha antisosyal bir yaşam tarzı sürerler. Sosyopatlar suç işlerken kendi güvenliklerini dikkate almazlar. Ayrıca dürtüsel, beklenmedik davranışları nedeniyle plansız suç işleme olasılıkları psikopatlardan daha yüksektir.
Sonuç
İstatistiksel çalışmalara göre, psikopat ve sosyopat oranının topluma kıyasla erkeklerde dört kat daha yaygın olduğu yönündedir. Araştırmalar, toplam nüfusun %0,2’sinde (500’de 1) görüldüğünü göstermektedir. Bu da 10 milyonluk bir ülkenin 20.000’i ya psikopat ya da sosyopat anlamına gelmektedir. Daha büyük yaş gruplarında bu sayı azalmaktadır. Bu veriler, insanların zamanla davranışlarını değiştirmeyi öğrenebildiklerini göstermektedir.
Psikopatlar, büyüdükleri koşullara bağlı olarak sosyal açıdan yararlı üyeler olabilirler. Belirli sosyal normları takip ederlerse, özellikle kolluk kuvvetlerinde ve tıpta başarılı olabiliyorlar. Çünkü kısa sürede akıllıca ve cesurca kararlar verme yeteneğine sahiplerdir.
Yukarıdakileri desteklemek için California Üniversitesi’nde, Psikiyatri ve İnsan Davranışı Profesörü olan ünlü Sinirbilimci James Fallon’un bir hikâyesini ele alalım:
Kendisi, 2005 yılında Alzheimer hastalığı üzerine bir araştırma yaparken karşılaştırma yapmak için sağlıklı akrabaların beyin taramalarını kullanmış. Paralel olarak, psikopat katillerin fMRI sonuçlarını da incelemiş. Katillerden birinin beyin görüntüsünün “sağlıklı” olanlar arasında olduğu ortaya çıkmış. Resimler isimsiz olarak işaretlendiğinden, profesör asistanından yanlışlıkla başka bir yığına düşen beyin görüntüsünü doğru yerleştirmek için psikopatın dosyasını açmasını istemiş. Sonucu öğrendiğinde kodu tekrar kontrol etmiş ama hata yokmuş. O görüntü, profesörün kendi beyninin görüntüsüymüş.
Profesör, beyninin bir psikopatın beyni gibi olduğunu öğrendikten sonra soyağacını incelemeye başlamış. Davranışlarının kendisiyle ilgili fikirlerle tutarlı olup olmadığını öğrenmek için uzmanlar, meslektaşları, akrabaları ve arkadaşlarıyla görüşmüş. Onu, tehlikeli suçlulardan ayıran sınırın, düşündüğünden çok daha az somut olduğunu fark etmiş. Bu sürece dair ayrıntıları “İçimdeki Psikopat” adlı kitabında paylaşmıştır.
Psikopatları inceleyen bir profesör, semptomları ezbere bilmesine rağmen beyin görüntüsü olmadan kendine teşhis koyamamıştır. Kendisine teşhis koymadan önce insanların, %80’inin genler tarafından ve %20’sinin çevreleri tarafından belirlendiğinden emindi. Kendisinin psikopat olduğunu öğrendikten sonra başka bir versiyonun destekçisi oldu.
Yetiştirilme, genlerden daha önemli rol oynar. Beynin limbik sistemindeki anormallikler en aza indirilebilir, yani psikopat mutlaka bir suçlu veya katil olmaz. Ancak kayıtsızlık ve empati eksikliğinin kalıcılığını unutmamalıyız.
Kaynakça:
https://en.wikipedia.org/wiki/DSM-5
https://en.wikipedia.org/wiki/Robert_D.Hare https://en.wikipedia.org/wiki/Psychopathy_Checklist https://ru.wikipedia.org/wiki/Психопатия(синдром)
https://ru.wikipedia.org/wiki/Категория:Возрастная_психология
https://28.xn--b1aew.xn--p1ai/document/7062632
https://zakon.ru/blog/2019/11/8/issledovanie_na_poligrafe_dokument_veroyatnostnogo_haraktera_samostoyatelnoe_dokazatelstvo_ili_prost
https://www.youtube.com/watch?v=gUrzwG2WLJE
https://www.b17.ru/blog/37723/
http://ub.life/p/11871
https://www.uia.gov.mn/uploads/trans/attach/201434.pdf
https://www.bbc.com/russian/uk/2012/07/120720_england_lie_detectors