Şimdi yükleniyor

65. Sayı

65. Sayı

20,00

Stokta yok

Kategoriler:

Açıklama

Felsefi düşüncenin evrensel temsilcilerinden biri ve İslam felsefesinin kurucusu olan Fârâbî’yi hesaba katmaksızın doğru ve kuşatıcı bir beşerî düşünce tarihi yazmak herhâlde mümkün olmayacaktır. Doğu’da ve Batı’da Fârâbî üzerine yapılan çalışmalar, onu felsefe tarihinin altın bir halkası olarak karşımıza çıkarmaktadır. Her şeyden önce şu tarihî hakikati ifade etmek gerekir ki, kadim medeniyetlerin Grekler üzerinden taşınıp gelen felsefi mirası onun çalışmalarıyla İslam kültür coğrafyasının ayrılmaz bir parçası hâline gelmiştir.

O, bilimsel tavır ve fikirleriyle yüzyıllardır insanlığı aydınlatmaya ve felsefe öğrencilerine yol göstermeye devam etmektedir. Yaşadığı asırdan itibaren Doğu ve Batı’da pek çok takipçi bulan Fârâbî, Yahudi ve Hristiyan skolastiklerini etkilemiştir. Mantık, felsefe, tıp ve müzik alanlarındaki çalışmaları, aradan geçen asırlara rağmen hâlâ bilimsel araştırmalara konu olmakta ve çeşitli dillere tercüme edilmektedir. Hatta özel Fârâbî bibliyografya çalışmaları alanı bile oluşturulmuştur.

Fârâbî, İslam felsefesinin Meşşâî (peripatetic) akımının kurucu âlimidir. İslamiyet’in o dönemdeki önemli kültür ve medeniyetlerle yüzleşmesi, kendine özgü bir bilgi-bilim tasavvuru kurgulaması ve ilimler tasnifi yapması onun Muallim-i Sânî olarak nitelendirilmesine neden olmuştur. Aristo’yu “ilk muallim” olarak kabul eden geleneğin kendisine uygun gördüğü “ikinci muallim” unvanı, Fârâbî’nin felsefe tarihindeki özel yerine işaret etmektedir. Hatta pek çok takipçisi olduğu için bazı felsefe tarihçilerine göre bir Fârâbî okulundan dahi söz edilebilir. Ayrıca akademik duyarlılığını daima ön planda tutan Fârâbî, metafizik meselelerde İbn Sina üzerinden İslam düşüncesini, mantık ve epistemolojiye ilişkin meselelerde de İbn Rüşd üzerinden Batı düşüncesini derinden etkilemiştir.

Maddiyata önem vermeyen, şöhret ve gösterişten nefret eden Fârâbî, ruhun ve ahlakın temizliğinin her şeyden üstün olduğunu düşünmektedir. İlim ve sanat adamlarına büyük değer veren Fârâbî, hayatı boyunca yalnız bir hayat yaşadı, hiç evlenmedi ve mal-mülk edinmedi. Uğraştığı ilimlerin her birinde, en az bir ihtisas sahibi kadar liyakat gösteren Fârâbî’ye bir âlim demekten fazla bir akademi demek daha doğru olur.

Büyük İslam filozofu Fârâbî’yi farklı yönleriyle kapsamlı olarak dosya konusu yaptığımız bu özel sayımızda, El-Farabi Kazak Millî Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Galım MUTANOV ile bir röportaj gerçekleştirdik. Her ay farklı bir ili tanıttığımız dergimizde bu ay da “Dünya Başkenti İstanbul”a konuk olduk. Gençlerin de söz sahibi olduğu dergimizde, konumuzla ilgili olarak onların da fikirlerini aldık. “Tarihte Bu Ay Neler Oldu?” köşemizde, tarihin unutulmaya yüz tutmuş olaylarını yeniden gün yüzüne çıkardık. Bu sayımızda da bir film ve kitap tanıtarak sizlere önerilerde bulunduk. Yeni sayımızın düşünce iklimimizi zenginleştirmesini, fikir dünyamıza yeni değerler katmasını ve yol gösterici olmasını temenni eder, sizlere keyifli ve bilinçli okumalar dileriz.