Editör – 92. Sayı
Şiddet, sahip olunan gücün bir diğer insana, canlıya ya da topluluğa karşı sarf edilmesi ve bunun neticesinde şiddet gören tarafta fiziksel ya da psikolojik hasara yol açma veya açma olasılığı olarak ifade edilmektedir. İnsanlık tarihiyle birlikte ortaya çıkmış olan şiddet olgusu, birçok bireysel ve toplumsal öğe ile birlikte karmaşık bir yapı ortaya koymaktadır. Bu nedenle şiddet olgusunu tanımlamak ve ortaya çıkarmak da kolay olmamaktadır.
Şiddet olgusu, günümüzde toplumsal yaşamın her alanında görülmektedir. Bu olgu, bireyleri umutsuzluğa/mutsuzluğa sevk etmekte ve bu negatif duyguların sonucunda insanları karamsarlığa itmektedir. Toplumların gelişmişlik düzeyi ile birlikte azalması beklenen şiddetin, geçmişten günümüze devam ettiği gözlenmektedir. Özellikle farklı bilim dalları tarafından inceleme konusu olan şiddet, günümüz toplumlarının bilim, hukuk, sanat, ekonomi gibi alanlardaki gelişmelerine rağmen azalmak yerine, gün geçtikçe daha da yakıcı ve yıkıcı sonuçlarıyla sosyal bir problem olarak varlığını sürdürmektedir.
Günümüzde toplumda her ne kadar kadına yönelik şiddet vakalarına yaygın olarak rastlansa da çocuğa, sağlık çalışanlarına, hayvana veya herhangi bir canlıya uygulanan şiddet de acı bir toplumsal gerçekliktir. Bu nedenle insanlığın bir türlü çözüm bulamadığı şiddet, modern dönemin ilkel bir yıkım aracı olarak mevcudiyetini korumaktadır.
Eskiden şiddet, sadece fiziksel olarak algılanırken günümüzde; sözlü şiddet, psikolojik şiddet, cinsel şiddet, toplumsal şiddet gibi kavramlarla belleklerimizde yer ediniyor. Toplumumuzda şiddeti azaltabilmek için ilk durağımız aile olmalıdır. Şiddet, öğrenilen bir davranıştır. Bu sebeple çocuklarımız, şiddetin bu denli çok konuşulduğu ve hissedildiği bir toplumda büyümek zorunda kalınca, ilerleyen safhalarda şiddete eğilimli bir nesil yetiştirmiş oluyoruz. Şiddetin azaltılmasında toplumda aileler dışında tüm birimlere sorumluluklar düşmektedir. Eğitim sektörü, medya, güvenlik ve sağlık kuruluşları bu organların başında yer almaktadır. Ancak burada asıl temel nokta, aile yapılarının güçlendirilmesi ve aile içi şiddetin sonlandırılması konusundaki etkinliklerin yoğunlaştırılmasıdır. Özellikle aile koşullarının ve ortamlarının iyileştirilmesi, şiddet davranışı ile mücadelede son derece önem teşkil etmektedir. Son olarak, birey ve toplum olarak huzurlu yaşayabilmek adına şiddet eylemine yol açan her türlü rahatsızlığın tedavi edilmesi için çalışmalar yapılmalı ve sağlıklı bireylerden oluşan bir toplum düzeni inşa edilmelidir.
“Şiddet” konusunu farklı yönleriyle kapsamlı olarak dosya konusu yaptığımız bu özel sayımızda, birbirinden değerli makaleleri siz okuyucularımızla buluşturuyoruz. Konuyla ilgili olarak bu sayımızda, Sosyolog Prof. Dr. İsmail DOĞAN ile bir röportaj gerçekleştirdik. Gençlerin de söz sahibi olduğu dergimizde, konumuzla ilgili olarak her sayıda olduğu gibi onların da fikirlerine yer verdik. “Tarihte Bu Ay Neler Oldu?” köşemizde, tarihin unutulmaya yüz tutmuş olaylarını yeniden gün yüzüne çıkardık. Bu sayımızda da bir film ve kitap tanıtarak sizlere önerilerde bulunduk. Yeni sayımızın düşünce iklimimizi zenginleştirmesini, fikir dünyamıza yeni değerler katmasını ve yol gösterici olmasını temenni eder, sizlere keyifli ve bilinçli okumalar dileriz.