85. Sayı Editör
Her ölüm elbet acı verir geride kalana, hüzne boğar sevdiklerini ama bazılarının aramızdan ayrılışı daha bir hüznümüzü artırır, yalnızlık duygusunu daha bir yoğun hâle getirir. Türk şiirinin üstadı Sezai Karakoç, 88 yaşında hayata gözlerini yumdu. Şiirlerinde çokça tekrar edildiği gibi “dünya sürgünü” sona erdi. Karakoç, Türk-İslam düşüncesine yeni bir soluk getiren şahsiyetlerden biri olmasının yanında; asrın idrakine uygun bir İslami anlayış geliştirmek isteyen Mehmet Âkif gibi İslami kimliğiyle de tanınan büyük bir mütefekkirdir.
Karakoç’un İslami kimliği, “Diriliş” kavramı ekseninde döner. Karakoç için diriliş hareketi bir ülkü hâline gelmiş, hayatının her alanında ve anında bunun takipçisi olmuştur. Diriliş hareketi, İslam medeniyetinin hakikatine layık bireyler yetiştirerek, İslam’ın altın çağına yeniden kavuşmasını amaç edinmiştir. “Diriliş”, aslında kadim bir çağrının günümüzdeki karşılığıdır. İnsanlığın ilk devirlerinden beri yapılagelen bu çağrı, insanı hakikat ile tanıştırmak, buluşturmak amacına yöneliktir.
Karakoç, geniş bir çevreden beslenmiştir. O, İmâm-ı Rabbânî, Muhyiddin-i Arabî, Mevlânâ, Yunus Emre gibi tasavvuf erenlerinin yanında yine birçok eser vermiş olan Cumhuriyet Dönemi yazar-şairlerinden Mehmet Âkif, Necip Fazıl ve Yahya Kemal gibi düşünce dünyasında derin tesirler bırakmış birçok sanatçıdan etkilenmiştir. Eserlerinde de bu şahsiyetlerin etkisinde kalarak, onlardan aldığı ilhamı okuyucularına yansıtmıştır.
Karakoç, yozlaştırmadan ve Batı taklitçiliğiyle ruhları zedelemeden kendi medeniyet ve kültürümüze sıkı sıkı sarılmayı Müslüman’ın şiarı olarak görür. Ona göre İslam medeniyeti, dünyanın sorunlarına çözüm olabilecek tek çıkış yoludur. İşte tam da bu noktada ortaya çıkan Diriliş düşüncesini başta şiirleri olmak üzere bütün eserlerinde yer vermiş, İslam dini ve medeniyetini tarihsel bir şuurla yeniden dirilterek tarihsel belleğimizi canlı tutmuştur. Batılılaşmayı, Türk toplumunun kendisine gelmesi konusunda “çıkmaz bir sokak” olarak niteleyen Karakoç, Yahya Kemal gibi Türk toplumunun geleceğini, “mazideki ati”de görmüştür.
Karakoç, en nihayetinde bir sürgün olarak gördüğü mekândan asli mekâna tebdil-i mekân eyledi. Bir bakıma “sürgününü geri çağıran” asıl sevgiliye kavuşmuş oldu. Yakın tarihimizin bu büyük mütefekkiri; yetiştirdiği nesiller, kaleme aldığı eserler sayesinde yaşamaya devam edecektir. Ruhu şad, mekânı cennet olsun.
“Sezai Karakoç” konusunu farklı yönleriyle kapsamlı olarak dosya konusu yaptığımız bu özel sayımızda, birbirinden değerli makaleleri siz okuyucularımızla buluşturuyoruz. Yine konuyla ilgili olarak bu sayımızda, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Alim Yıldız ile bir röportaj gerçekleştirdik. Gençlerin de söz sahibi olduğu dergimizde, konumuzla ilgili olarak her sayıda olduğu gibi onların da fikirlerine yer verdik. Bu sayımızda da bir film ve kitap tanıtarak sizlere önerilerde bulunduk. Yeni sayımızın düşünce iklimimizi zenginleştirmesini, fikir dünyamıza yeni değerler katmasını ve yol gösterici olmasını temenni eder, sizlere keyifli ve bilinçli okumalar dileriz.