Gençlere Sorduk
Balkanlarda Doğmak ve Yaşamak Nasıl Bir His?
Balkanlar, Doğu’nun Batı’yla tanıştığı, buluştuğu yerdir. Birçok kültür, küçük bir coğrafyayı paylaşıyor burada. Hem aynıyız, aynı zamanda çok da farklı. Balkanlarda yaşamak demek; üst kattaki Makedon komşuna zdravo, alt kattaki Arnavut komşuna perşendetye ve karşıdaki Türk’e merhaba ile selam vermektir. Farklı dillerde selamlaşmalarının renkliliği çok güzel bir melodi oluşturuyor. Mahalleler şimdiki zamanda ne kadar ayrı olsa da, eski zamanlardan kalan bir komşuluğu hiçbir siyasi hareket kopartamıyor. Bu halkların dili ve etnik kökeni farklı olsa da geçmişleri aynı kanla örtülmüştür. Hepsinin kolektif bilinç dışı aynıdır ve aynı acıları çekmişlerdir.
Bunun farkına neden varamadıklarını anlamak epey meşakkatlidir ama tek bir nedende durmak gerekiyorsa kuşkusuz bu ekonomidir. Balkanlarda, finansal olarak alt sınıf egemendir, insanlar ekmek derdindedir. Fakirlik sadece şiirlerde romantiktir ve sadece şiirlerde yıldızlarla süslenir. Gerçek hayatta yoksulluk, kafa yapısını geride tutar. Bu nedenle tüm belgesellerde gösterilen yeşilliğin, doğanın güzelliğinin, efsane yemeklerinin, güler yüzlülüğün, eğlencelerin arkasında romantik olmayan ve kuşaktan kuşağa aktarılan bir hüzün var Balkanlarda. Bu hüznün kokusunu alır almaz gençler hemen Batı’ya yöneliyorlar. Kimisi inşaat işçisi, kimi garson, kimi ise hemşire ve doktor olarak çalışmaya gidiyor. Bu toprakların göç ile sürekli bir imtihanı olmuştur.
Söylediklerim siyasetle ilgili asla değildir. Kocaman dağların kuşları bile bildikleri hâlde, durmadan soruyorlar Kosovalılar nerede, neden dönmüyorlar; Karadağlılar neden kaçıyorlar… Vardar Nehri’nin kenarında, karıncalar tenine yapışıyorlar gitme dercesine… Balkanlarda yaşamak böyle bir his… Hüzün ile idare etmeyi öğreniyorsun. Hüznü kemiğinde hissedip, onunla bir oluyorsun. Ah deyip yürüyüşe devam ediyorsun. Balkanlardan sevgi dolu selamlarım olsun…
Sumea RAMADANİ
Hacettepe Üniversitesi
Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bölümü
Devamı Beklenen Birliktelik
Balkan bölgesinden bahsederken, bu bölgede Müslümanların ve gayrimüslimlerin yüzyıllardır yan yana yaşadıklarını vurgulamalıyız. Osmanlı Devleti’nin; kültür, sanat, mimari ve altyapı başta olmak üzere bu toprakların toplumu üzerindeki etkisi muhteşem olmuştur. Etkisi bugün bile, özellikle dilde, sanatta ve genel olarak da günlük yaşamda açıkça görülmektedir. Ancak 500 yıllık bu birliktelik dönemi sadece yerel halkı etkilemekle kalmamış, Osmanlılar da Balkanlardan gündelik hayatın birçok farklı alanında etkilenmişlerdir.
Bugüne kadar Türkiye ile Arnavutluk arasında ilişkiler çok güçlü olmuştur. Arnavutlar, Osmanlı İmparatorluğu döneminde her zaman prestijli mevkilere sahip olmuş ve çeşitli alanlarda yetenekli ve çalışkan insanlar olarak bilinmişlerdir. Bu sebeple Türkler tarafından da en sevilen halklardan biri olarak söylenebilir.
Nada DOSTİ
Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi
Sosyal Medya Çalışmaları
Düşman Değiliz, Kardeşiz
Balkan bölgesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin Avrupa kısmı da dâhil olmak üzere 11 ülkeden oluşmaktadır. Bu nedenle Türkiye’nin, Balkanların ayrılmaz bir parçası olduğunu söylüyoruz. Ortak tarih, Türkiye’nin Balkan ülkeleriyle siyasi ilişkilerde çok önemli bir role sahip olmasını sağlıyor. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Türkiye, Balkanlarda çok güçlü bir ülke olarak sunuldu ve bugün bile böyle tanınmaya devam ediyor. Çok büyük olmayan, ancak Balkanlarda önemli bir rolü olan ülke Arnavutluk’tur. Yunanistan, Karadağ, Kosova ve Kuzey Makedonya ile sınırları olsa da, “Türkler bizim kardeşlerimizdir.” demekten geri durmamıştır.
Arnavutluk, her zaman, Osmanlı İmparatorluğu döneminden miras aldığı zengin bir kültüre ve güçlü bir siyasi istikrara sahip bir ülke olarak sunulmaktadır. Türkiye ve Arnavutluk, iki ülkeye yardımcı olan birçok önemli bildirge ve anlaşmaya imza attı. Türkiye, Arnavutluk’u hem bir dost hem de doğal bir müttefik olarak görmektedir. Arnavutluk’ta artan refah ve istikrarın tüm bölgede barış ve huzura hizmet edeceğine inanmaktadır. Bu bağlamda Türkiye, dost ve kardeş Arnavutluk’un kalkınmasına ve güvenliğine her zaman en derin ve en samimi duygularla destek vermiş ve desteğini sürdürmeye kararlıdır. Bu iradenin bir sonucu olarak Arnavutluk, Balkanlarda Türkiye’nin en istikrarlı ve olumlu ilişkilere sahip olduğu ülkelerden biri hâline gelmiştir. Türk dış politikasının, “Üst Düzey Siyasi Diyalog” ilkesi çerçevesinde Arnavutluk ile ilişkiler her yıl çeşitlenmekte ve derinleşmektedir. Türkler, bizim kardeşlerimizdir ve bizi birbirimize bağlayan barış köprüsüdür. Bu ifade çerçevesinde Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Barış Hastanesi adını verdiği bir hastane inşa ederek Arnavutluk’ta yatırım yapmıştır.
Katerina MUÇO
İstanbul Medeniyet Üniversitesi – Uluslararası İlişkiler
Balkanların İncisi Karadağ
Türkiye ve Karadağ, Balkanların ve Akdeniz havzasının tüm güzellikleri, cömertlikleri, fiziki ve insani çeşitliliği ile bezenmiştir. Türkiye ve Karadağ, ortak tarihleri sayesinde ortak kültürel değerleri ve güçlü insani bağları miras almaktadır. Türkiye ile Karadağ arasındaki tarihî ve kültürel bağlar 14. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Tüm Balkan ülkelerinde olduğu gibi Karadağ ile de ortak tarihin seyrinde inişler ve çıkışlar oldu. 1878’deki Berlin Kongresi’nden sonra Osmanlı İmparatorluğu, Karadağ’ın bağımsızlığını ilk tanıyanlar arasındaydı. 1879’da ilk ikili büyükelçiler atandı ve iki ülke arasındaki ilişkilerin kurulmasından bu yana 143 yıl geçti.
Günümüzde ise TİKA, bugüne kadar Karadağ kurumlarıyla iş birliği içinde ortak kültürel mirasımızı temsil eden birçok önemli yapıyı restore ve dekore etmiştir. Podgorica’da Osman Ağa Camii ve Saat Kulesi, Tuzi’de Nizam Camii ve Şehitler Mezarlığı, Pljevlja’da Hüseyin Paşa Camii, Bar’da Selimiye Camii ve Kültür Merkezi bunlardan öne çıkanlarıdır.
Öte yandan 2006 yılında yapılan bağımsızlık referandumu sonrasında, yani Karadağ’ın Sırbistan’dan ayrılmasının ardından Türkiye, Karadağ’ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülkeler arasında yer aldı. Bağımsızlığın başlangıcından itibaren ilişkiler her geçen gün daha da yoğunlaşmıştır. Bugün iki ülke ortaklık ve ittifak ilişkilerini konuşuyor ve sınırdaş olmasalar da birbirlerini yakın komşu olarak görüyorlar.
Karadağ, Türkiye’nin dost ve müttefik ülkesi olmasının yanı sıra Balkanlarda barış ve istikrarın tesis edilmesinde en önemli aktörlerden biridir. Çeşitli tarihsel çatışmaların coğrafyasında kırılgan bölünme çizgilerini tetiklediği Balkanlarda Karadağ, mozaik yapısını farklı etnik ve dinî gruplarla çok uyumlu bir şekilde sürdürüyor. Karadağ, komşularıyla kurduğu dostane ve yapıcı ilişkiler, uluslararası ve bölgesel kurumlarda oynadığı etkin rol ile de örnek bir ülkedir. Tüm bunların sonucunda, NATO üyeliğinden sonra Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinin hızı ve başarısı ayrı bir memnuniyet yaratmaktadır. Aslında Türkiye ve Karadağ, iyi komşuluk ilişkilerine ve siyasi, askerî, ekonomik ve kültürel iş birliğinin geliştirilmesine dayanan dış politika konusunda ortak bir vizyona sahiptir.
İkili ilişkilerimizde iki ülke arasındaki en önemli köprü, hiç şüphesiz Karadağ nüfusunun yaklaşık %20’sini oluşturan Boşnaklar, Müslümanlar ve Arnavutlar tarafından temsil edilmesidir. Ayrıca, ikili ilişkilerin gelişmesinde özel bir unsur, Türkiye’deki Karadağ diasporası ve bugün Karadağ’da yaşayan akrabalarıdır. Bugün Türkiye’de yaklaşık 200.000 Karadağ asıllı Türk vatandaşının yaşadığı ve farklı dönemlerde Karadağ’dan Türkiye’ye geldiği tahmin edilmektedir.
Son olarak Türkiye bursları hakkında da bir şeyler söylemek istiyorum. Türkiye, dünyanın her yerinden öğrencilere kapılarını açmıştır. Birçok Karadağlı öğrenci, benzer kültür ve ortak tarih nedeniyle eğitimlerine Türkiye’de devam etmek istemektedir. Bugüne kadar 444 Karadağ vatandaşı, Türkiye bursu aldı. Bugün Türkiye’deki Karadağlı öğrenciler; tıp, mühendislik, hukuk, siyaset bilimi, kamu yönetimi vb. bölümler okuyorlar. Türkiye’de okuyanlar; Türk dilini öğrendiler, Türk kültürünü tanıdılar…
Erna TOPALOVİĆ
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi
Tıp Fakültesi