II. Abdülhamid’i Atsız’ca Savunmak
Sultan II. Abdülhamid, Osmanlı padişahları arasında en çok tartışılagelen, hakkında olumlu ve olumsuz birçok görüş bildirilen tarihî kişiliktir. Şahsıyla ve dönemiyle ilgili çalışmaların devam etmesi ve birçok araştırma eserinin piyasaya çıkması, romanlara ve televizyon dizilerine konu olması günümüzde dahi II. Abdülhamid’in popülerliğini yitirmediğini göstermektedir. Sultan Hamid’in bu kadar gündeme gelmesi, onun 33 yıla varan saltanatı ve döneminde gelişen siyasi ve sosyal olayların uzun vadeli sonuçlarıyla yakından alakalıdır. 1876’dan 1909’a varan iktidarı sürecinde yaşananların etkisi Cumhuriyet dönemine de sirayet ettiğinden Sultan Hamid tarihî bir simge olmuştur. Türk tarihinde modern siyasi grup olan Jön Türklerin II. Abdülhamid’e karşı başlattıkları muhalefet hareketi de padişahın bu kadar çok gündeme gelmesinin başlıca sebeplerinden birisidir.
Jön Türklerin II. Abdülhamid’i tahttan indirebilmek adına yürüttükleri muhalefette, basın ve yayın faaliyetlerini güçlü bir araç olarak kullanmışlardır. Matbuatlarının içeriği ise propaganda ağırlıklı bir söylem tarzıyla şekillenmiştir. Propagandanın siyasi alandaki etkili gücüyle II. Abdülhamid algısı, olumsuz mahiyette bir padişah olarak gelişmiştir. Jön Türk gazeteleri, II. Abdülhamid’in gerek şahsını gerekse iktidar anlayışını ve politikalarını hemen her yönden ağır şekilde eleştirmiştir. Bu dönemde 1890’lı yıllar boyunca süren Ermeni Meselesi nedeniyle Batı’da ortaya çıkan Kızıl Sultan nitelemesi, Jön Türklerin propaganda çalışmalarıyla birlikte II. Abdülhamid’in olumsuz bir imaja büründürülmesine neden olmuştur. 27 Nisan 1909’da tahttan indirilmesinden sonra ise II. Abdülhamid, artık siyasi bir mağlup olarak görülerek hakkındaki olumsuz imaj artarak devam etmiş ve bu algı Cumhuriyet’in erken dönemlerinde resmî tarih anlayışına da yerleşmiştir. II. Abdülhamid, Osmanlı devrinin geri kalmışlığını göstermek adına yeni rejimin kullanabileceği bir siyasi simge hâline dönüştürülerek tarihî kişiliğinden koparılmıştır. Müstebit ve mürteci Kızıl Sultan olarak tarih ders kitaplarına ve edebiyat eserlerine geçmiştir. Böylece Jön Türklerle birlikte başlayan olumsuz II. Abdülhamid imajı, Cumhuriyet döneminde de sürmüştür.
II. Abdülhamid hakkında yaratılan olumsuz imajın değişiminde ise Nihal Atsız’ın (1905-1975) önemli bir rolü olmuştur. Atsız, Türk siyasi düşünce ve fikir akımları yanında tarih, dil ve edebiyat alanlarındaki yetkinliğiyle de tanınan bir isimdir. Osmanlı Devleti’nin yıkılışına ve Cumhuriyet döneminin gelişimine tanıklık etmesi, kendisinin Türk milliyetçisi bir aydın olarak meselelere yaklaşımına katkı sağlamıştır. Atsız’ın, II. Abdülhamid’le ilgili görüşleri de bu minvalde şekillenmiş ve Türkiye’de II. Abdülhamid imajının değişiminde kırılma noktasını meydana getirmiştir.
Kızıl Sultan’dan Gök Sultan’a
Nihal Atsız, o zamanki adıyla Darülfünun olan İstanbul Üniversitesi’nde, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nde asistanken I. Türk Tarih Kongresi’ndeki tartışmalarda hocası Zeki Velidî Togan’ı desteklediği için sonradan Millî Eğitim Bakanlığı’ndan gelen emirle görevinden alınmıştır. Atsız’ın, kongrede kabul edilen resmî tarih tezine karşı oluşu, onun Tek Parti Dönemi’ndeki anlayışa muhalefet etmesinin de ilk örneğini oluşturmuştur. Geçmişle bağları koparıp Cumhuriyet’i başlangıç noktası alan ve Osmanlı dönemini eleştiren tarih yaklaşımı Atsız tarafından şiddetle eleştirilmiştir. Bununla birlikte 1930’lu yıllarda Atsız’ın, II. Abdülhamid’le ilgili düşünceleri olumsuz seyir izlemiştir. Bu yıllarda yazdığı makalelerde onunla ilgili doğrudan bir değerlendirmede bulunmasa da, Sultan Hamid’in ülkeyi istibdatla yönettiği ve zulüm yaptığı şeklinde düşünceye sahip olduğu anlaşılmaktadır. Resmî tarih yazımındaki Osmanlı karşıtlığına tepki göstermesi ve bütüncül tarih yaklaşımını desteklemesine karşın Atsız’ın, II. Abdülhamid aleyhinde olumsuz bir algıya sahip olması, Jön Türklerin yarattığı II. Abdülhamid imajının toplumda uzun vadede etki sağladığının göstergesidir. Bununla birlikte çok geçmeden Atsız’ın, Sultan Hamid’le ilgili düşünceleri, fikrî gelişimine bağlı olarak farklılaşmaya başlamıştır.
Atsız’ın 1942 yılında milliyetçi bir yayın olan Tanrıdağ dergisinin 10 ve 11 numaralı sayılarında yazdığı Osmanlı Padişahları isimli makalesinde, II. Abdülhamid’e yönelik algısının değişmeye başladığı görülmektedir. Makalede, en fazla yer ayırdığı Sultan Hamid hakkında Jön Türklerin yarattığı olumsuz imaja dikkat çekmekte ve onun aleyhinde yazmanın âdeta bir moda olduğunu söyleyerek, tarihî bir eleştiriden geçirilmeden hükme varıldığına vurgu yapmaktadır. Atsız’a göre II. Abdülhamid’in yanlışları bulunsa bile devlet ve millet lehine yaptıklarıyla daha ön plana çıkması gereken bir kişiliktir. Sultan Hamid orduya ve donanmaya yeterli önemi vermemiş olsa da, devletin bekasını korumak adına Meclis-i Mebusan’ı kapatması ve azınlıkların, Osmanlı Devleti aleyhindeki faaliyetlerine set çekmeye çalışması onun değerini gösteren özellikleriydi. Atsız’ın anlayışında II. Abdülhamid; kendisine yönelik yapılan planlar karşısında gafilce davranmayan, biçare olmayan ve Türklük bilincine sahip bir padişahtır. Bu şekilde Atsız’ın Türk milliyetçisi fikir sisteminde, Sultan Hamid de millî yönden ağır basan tarihî bir şahsiyet olarak yer edinmektedir. 1947 yılında yazdığı başka bir makalede de, II. Abdülhamid’in propaganda çalışmalarıyla şahsının haksız şekilde küçültüldüğü ve müstebit, zalim, hain gibi ithamlarla ifade edildiği görüşündedir. Hâlbuki II. Abdülhamid büyük bir adam, şuurlu bir iktidar sahibidir. Tarihî şahsiyetlerin propaganda söylemleriyle değil, ancak ilmî araştırmaların değerlendirilmesiyle tarihteki yerleri belirlenmelidir. Dolayısıyla Atsız’ın görüşüne göre muhaliflerinin iddiaları doğrultusunda hükme varılmayıp II. Abdülhamid’le ilgili tarafsız şekilde kaleme alınan tarih çalışmalarının nispeti boyutunda gerçekler açığa çıkacaktır.
Atsız’ın, olumlu II. Abdülhamid imajını Tek Parti Dönemi’nde dile getirmesi önemli bir adımdır. Resmî tarih anlayışının sürdüğü ve II. Abdülhamid aleyhindeki algının devam ettiği bir sırada Atsız’ın bu çıkışı, Türkiye’deki olumsuz II. Abdülhamid imajının değişimi noktasında kırılma noktasını teşkil etmiştir. II. Abdülhamid iktidarında ya da Cumhuriyet devrinde bir siyasi kimliğe sahip olmadığından Atsız’ın salt tarafgirlik ya da karşıtlık noktasında hareket etmek zorunda kalmayışı ve olayları tarafsızca değerlendirme imkânına sahip bulunması, onun bu konudaki görüşlerini değerli kılmaktadır. Zira Türk milliyetçisi kimliğiyle Atsız’ın Sultan Hamid’i müdafaa edişi, İslamcı çevrelerde de karşılık bulmuştur. Aralık 1949 tarihinde, Atsız’ın Osmanlı Padişahları makalesinin II. Abdülhamid’le ilgili kısmı Necip Fazıl Kısakürek’in sahibi olduğu Büyük Doğu dergisinde bir kez daha yayımlanmıştır. 1950’de Demokrat Parti’nin iktidara gelişiyle de yeni bir resmî tarih anlayışının şekillenmeye başlaması üzerine II. Abdülhamid imajı değişime uğramıştır. Ancak bu dönüşümün temelini, anlaşılacağı gibi çok daha erken bir dönemde Tek Parti iktidarı sırasında Atsız atmıştır.
Atsız’ın, idealize edilmiş bir hükümdar şeklinde ortaya koyduğu II. Abdülhamid imajı ise, Gök Sultan tabirini ilk kez kullandığı makalesinde yayımlanmıştır. II. Abdülhamid’in kızı Ayşe Osmanoğlu’nun, babasıyla ilgili hatıralarını Babam Sultan Abdülhamid adıyla 1956 yılında Hayat dergisinde Atsız’ın ve Yılmaz Öztuna’nın yardımlarıyla tefrika etmeye başlaması, akabinde birtakım tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Aralarında Peyami Safa’nın da olduğu bazı isimler, Ayşe Osmanoğlu’na babası üzerinden ağır ithamlarda bulunmuştur. Bunun üzerine tefrikanın yayını bir süre sonra durmak zorunda kalmıştır. Basın çevrelerinde II. Abdülhamid aleyhinde ateşli tartışmaların yaşandığı sırada Atsız, Mayıs 1956’da Ocak gazetesinde Abdülhamid Han (Gök Sultan) başlıklı bir makale kaleme alarak Peyami Safa başta olmak üzere Sultan Hamid aleyhinde görüş bildirenlere karşı toptan cevap vermiştir. Atsız’ın, makalede dile getirdikleriyse günümüzdeki olumlu II. Abdülhamid imajını oluşturan görüşleri ihtiva etmiştir.
Atsız, Gök Sultan makalesinde II. Abdülhamid’le ilgili katil, kanlı, müstebit, Kızıl Sultan, cahil ve korkak gibi söylemlerin muhalifleri tarafından propaganda yoluyla gündeme getirildiğine bir kez daha vurgu yapmaktadır. Yerli muhaliflerin Ermeni, Rum ve Yahudi azınlıklarla beraber kendisini tahttan indirme amaçlarına karşı II. Abdülhamid, tek başına mücadele vermiştir. Atsız, temel olarak II. Abdülhamid’i yine Türklük bilinci yönünden değerlendirmekte ve onun kurmuş olduğu otoriter yönetim anlayışının Osmanlıda Türklerin devlet üzerindeki hâkimiyetini devam ettirebilmek için zaruretten kaynaklandığının altını çizmektedir. Böylece II. Abdülhamid’i, iç ve dış düşmanlara karşı devletin bekasını ve Türklüğü koruyan bir hükümdar konumuna getirmektedir. Devletin ve Türklüğün devamlılığını sağlama dışında eğitim ve imar konularındaki faaliyetleri, orduyu modernize etmesi ve daha birçok siyasi yeteneği ile II. Abdülhamid, Atsız için her bakımdan ideal bir yönetici olarak görülmektedir. Bu nedenle makalesinin sonunda, “Sultan Hamid, Kızıl değil bir Gök Sultan’dır […] Merhum ve mağfur, cennetmekân ‘Gök Sultan’ bütün hayatında bir ülkü için ‘devleti ayakta tutmak ve hazırlamak’ için yaşadı.” demektedir. Bu şekilde Kızıl Sultan tabiri yerine Atsız tarafından olumlu II. Abdülhamid algısını besleyen Gök Sultan nitelemesi gündeme getirilerek kullanıma sokulmuştur.
Sonuç
Yakın dönem Türk tarihinin önemli şahsiyetlerinden biri olan Sultan II. Abdülhamid, tahta çıktığı günden bu yana adından söz ettirmektedir. Genel itibariyle bakıldığında onunla ilgili algı, olumsuzdan olumluya doğru gitmektedir. Bunda, Osmanlının son döneminde ve Cumhuriyet devrinde siyasi iktidarların II. Abdülhamid ismini ideolojik bir simge hâline getirip kullanmaları önemli bir etkendir. Sultan Hamid, mağlup siyasetçi kategorisine yerleştirilip tarihî kişiliğinden uzaklaştırılırken siyasi bir propaganda argümanı olarak resmî tarih yazımına da sokulmuştur. Tarihî bir hesaplaşma ve ideolojik çarpışma alanı gören anlayış neticesinde olumsuz II. Abdülhamid imajı, etkisini bu süreçte devam ettirmiştir. II. Abdülhamid algısının değişimi her ne kadar Demokrat Parti’nin iktidara gelişine bağlanmışsa da aslında daha Tek Parti Dönemi’nde bunun altyapısını hazırlayanın Nihal Atsız olduğu anlaşılmaktadır. Atsız’ın gerek Türk milliyetçisi kimliği gerekse tarihçi yönünün etkisiyle kaleme aldığı makaleler sayesinde o zamana kadar siyasi iktidarlarca yerleştirilmeye çalışılan olumsuz II. Abdülhamid imajı yıkıma uğramaya başlamıştır. Atsız’ın kendi zihnî çerçevesinde II. Abdülhamid’i yeniden yorumlayışı ve onun tarihî kişilik olarak değerini ortaya koymaya çalışması, Kızıl Sultan algısını Gök Sultan’a çevirmeyi sağlamıştır. Atsız’ın yarattığı bu kırılmanın çatlakları zamanla genişleyerek, kendisinden sonraki II. Abdülhamid çalışmaları için uygun bir fikrî ortamın hazırlanmasına neden olmuştur. Necip Fazıl da, 1965 yılında yayımlanmasının ardından büyük ses getiren Ulu Hakan Abdülhamid Han eserini, gazete tefrikalarından kitaba dönüştürülmesi sürecini bu ortamdan faydalanarak tamamlamıştır. Günümüzde ise II. Abdülhamid algısı üst seviyede bir olumlu imajla hem akademik araştırmalarda hem de edebiyat ve medyada popülaritesini sürdürmeye devam etmektedir.