Kırgızistan Notları
Türkiye ve Kırgızistan… Ortak bir coğrafya, ortak bir tarih, ortak bir kültürde filizlenen, kadim geçmişi, şanlı tarihiyle dünya sahnesinde bir anıt gibi duran, şimdi ise başı sonsuz göğe yükselen kocaman bir çınarın iki ayrı dalı, aynı gövdeye bağlı iki kardeş ülke…
Dili, dini, tarihi, kültürü bir olan kardeş iki ülkenin ayrı olması zaten düşünülemez.
Geçmiş asırlarda, jeopolitik ve bölgesel gelişmeler sonucunda, Ata yurdumuz olan Asya’nın ortalarına dek uzanan Türk yurtlarında yaşayan kardeşlerimizle aramıza duvarlar örülmüştü. Türk devletlerinin bağımsızlığını kazanması ile bu özlem artık sona ermiş, tarih sahnesinde destanlar yazan, insanlığa büyük eserler armağan eden kardeş ülkeler aynı ruh, aynı bilinçle insanlık adına yeni sayfalar açmaya, yeni hikâyeler yazmaya başlamıştır.
Aynı manevi, kültürel ve tarihî kaynaktan beslenen kardeşliğimizin pekiştirilmesi, güç birliği oluşturulması, ortak çıkarlarımızın korunması açısından iki ülke arasındaki ilişkiler büyük önem arz etmektedir. Bize düşen, bu birlikteliğin çok daha fazla güçlendirilmesi ile medeniyetimizin ve halklarımızın güçlü geleceğini hep birlikte inşa etmek olmalıdır.
Bu amaçla hükûmetlerimiz, kardeş iki ülke arasındaki iş birliğini ve dayanışmayı artırmak amacıyla yoğun çaba içerisindedir. Omuz omuza güçlü yarınlarımızı inşa etmek için bu çabayı sadece hükûmetlerimize bırakmadan; iş dünyamız, STK’larımız ve her bir vatandaşımız kendisini gönül elçisi olarak görüp, her bir fert üzerine düşen vazifeyi yerine getirmelidir.
Ben de TBMM Türkiye-Kırgızistan Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı olarak, her fırsatta kardeş ülke, Ata diyarı Kırgızistan’a gelmeye, Kırgız kardeşlerimizle buluşmaya gayret ediyorum.
Daha önce başkanlığını yaptığım heyetimiz ile birlikte, dost ve kardeş Kırgızistan’ın davetine icabetle, 25-30 Temmuz 2019 tarihleri arasında Kırgızistan’a resmî bir ziyaret gerçekleştirmiş olup, dönemin Kırgız Cumhuriyeti Jogorku Keneş (Parlamento) Başkanı Dastanbek Cumabekov tarafından kabul edilmiş, ayrıca dönemin Kırgızistan-Türkiye Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı Milletvekili Almazbek Baatırbekov ve grup üyeleri ile bir araya gelmiştik. Bu unutulmaz ziyarette, muhteşem bir ülke olan Kırgızistan’ı ve Kırgız kardeşlerimi yakından tanıma fırsatı buldum.
Yine 4-5 Ekim 2020 tarihlerinde gerçekleştirilen “Parlamento Seçimlerinde”, gözlemci olarak geldiğim Kırgızistan’da temaslarda bulunduk. O ziyarette, TÜRKPA heyetine başkanlık eden İstanbul Milletvekilimiz İsmet Uçma Abi’mizdi. Kısa süre önce aramızdan ayrılan, seyahat boyunca sohbeti, analizleri, bilgeliği ve babacanlığıyla hepimizde çok güzel hatıralar bırakan İsmet Abi’yi rahmetle anıyorum.
Ve son olarak Kırgızistan Cumhuriyeti’nin daveti üzerine, Kırgızistan’ın bağımsızlığının 30. yılında, Oş–Üzgen kentinde, 17 Eylül 2021 tarihinde düzenlenen Üzgen-Munara-2021 Uluslararası Etno-Folklor Festivali’ne katıldık. Festival vesilesiyle 16-18 Eylül tarihlerinde yaptığımız geziye dair çok güzel izlenimler edindik. Bunların bir kısmını paylaşmak isterim:
Kırgızistan’a geldiğimiz ilk gün, Bişkek Büyükelçiliğimizi ziyaretin ardından Büyükelçimiz Ahmet Sadık Doğan Bey’le beraber Cengiz Aytmatov Müzesi’ne gittik. Müzeye girişler, resmî güvenlik görevlilerince kontrol ediliyor. Heyetimizi, Aytmatov’un gelini Sabira Hanım karşıladı. Müze, Cengiz Aytmatov’un yaşadığı iki katlı bina ve çevresinde geniş yeşil alan, içinde meyve ağaçları, fıskiyeli havuzlar, heykellerin bulunduğu geniş bir bahçeden oluşuyor. Müzede, büyük yazarın çocukluğundan ölümüne kadar fotoğrafları, el yazıları, kullandığı bazı eşyalar, aldığı ödüller, yağlı boya tabloları, kitapları sergileniyor. Müze ev olan mekânda, Aytmatov’un misafirlerini ağırladığı salonu, kullandığı mobilyalar, çalışma odası, yazı masası, daktilosu, kitaplığı aynen muhafaza ediliyor. Aytmatov’un eserlerinin, değişik dillerde yayımlanmış örneklerinden oluşan ayrı bir kitaplık var. Gelen ziyaretçiler için çalışma masasına konulan kıymetli bir anı defteri de var. Yazmak bize de nasip oldu. Duvarlarda siyah beyaz anılar, fotoğraflar… Kimler yok ki: Şair Louis Aragon, Manas Destancısı Sayakbay Karalaev, Vladimir Putin, Recep Tayyip Erdoğan… En çok da bir film afişi etkiliyor bizi: Aytmatov’un eserinden uyarlanıp ülkemizde Kadir İnanır ile Türkan Şoray’ın oynadığı “Selvi Boylum Al Yazmalım” filminin afişi. Galiba Aytmatov’un her eserinde olduğu gibi bu filmde de aşk, acı, sevinç, ayrılık, kısacası insana dair ne varsa tüm duygular en etkili şekilde anlatıldığı için izleyen herkesi etkisi altına alıyor. Önünde hatıra fotoğrafı çektiriyoruz.
Aytmatov Müzesi’nin bahçesindeki elma ağaçları dikkatimizi çekiyor. Tam da mevsiminde gelmişiz. İzin alıp dalından üç elma kopardım. Bu elmalar, Aytmatov’un meşhur Kızıl Elma eserinin duygu dolu hikâyesinden burada kalmış gibi etkileyici. Sonra arkadaşlarla bir kurt heykeli önüne geçiyoruz. Aytmatov’un küçük torunu Süleyman selam vererek yanımıza geliyor. Fotoğraf çektiriyoruz. Burada her canlı, her nesne, her varlık, Büyük Yazar Cengiz Aytmatov’un hatırası önünde bir kez daha saygıyla eğilmemizi sağlıyor.
Ertesi gün Bişkek’ten uçakla Oş’a gidiyoruz. Asya’nın âdeta çatısı gibi duran Tanrı Dağları muhteşem. Uçaktan, gün doğumuna şahitlik ediyoruz. Tanrı Dağları’nın karlı tepelerini, güneş ışıklarının, dağların yamaçlarında oluşturduğu ışık gölge oyunlarını bir belgesel gibi izleyip “güneyin başkenti” denilen Oş şehrine iniyoruz. Oş, Kırgızistan’ın en büyük ikinci şehri. Geçmişte İpek Yolu kervanlarının geçtiği, çok eski çağlarda kurulmuş tarihî, kadim bir şehir. Pirinci, üzümü, cevizi gibi pek çok daha lezzetli ürünleri var. Oş pazarları meşhur. Şehrin cadde ve sokaklarından, yapılarından, insan manzaralarından geçmiş tarihi, kültürü görmek mümkün. Hem iklimi hem insanı sıcak. Buralar hem dünüyle hem de bugünüyle mümbit topraklar.
Buradan, Üzgen şehrine geçiyoruz. Uluslararası Üzgen Teknoloji ve Eğitim Kurumu’nu ziyaret ettik. Bizleri; yağda kızarmış hamur tatlısı, tereyağı ve bal tattırarak karşılıyorlar. Samimi misafirperverlik, tüm Kırgızistan’da karşımıza çıkıyor.
Sonra Prof. Dr. Cevat Akşit Hoca’mızla İmam Serahsî Camii ve Türbesi’ni ziyarete gidiyoruz. İmam Serahsî, İslam Hukuku üzerine bin yıl önce yazılmış 31 ciltlik “Mebsut” isimli eserin sahibi. Cevat Akşit Hoca, bu eseri 14 yılda tercüme ederek ilim dünyasına kazandırıyor. Sonra Üzgen şehrini bir ziyareti sırasında Serahsî’nin kabrini buluyor. Türkiye Diyanet Vakfı da oraya muhteşem bir cami ve türbenin olduğu güzel bir külliye kazandırıyor. İşte biz de heyetimizle burayı ziyaret ettik. Atalarımızı yâd ettik, onlara dualar ettik. Cevat Akşit Hoca, duygusal bir konuşma yaptı. Cami avlusu dolup taşmış durumda. Kırgız başlıklı, Özbek takkeli amcalar, yaşlı yüzler, tarihin derin izlerini taşıyor. Pür dikkat dinliyorlar. Gözler nemleniyor. Sanki bin yıllık hasretin gözyaşları. Asırların özlemi, hasreti… Türkiye’den her ziyaret ayrı bir anlam taşıyor. Ataların topraklarında her buluşma, dikilen her taş, yapılan her eser çok kıymetli. İşte bu yüzden akan yaşlar; tarihe, kimliğe, kardeşliğe hasretle kavuşmanın sevinç gözyaşları…
Üzgen Munara Etno Kasabası’nı ziyaret ediyoruz. Üzgen, tarihte ilk Müslüman devlet olan Karahanlıların yaşadığı şehirlerden. Bu dönemden kalan eserler var. Burada önce tarihî minare, cami, medrese ve türbelerin bulunduğu alanı geziyoruz. Yapıldığında 44 metre olduğu söylenen tarihî minare şu an 27,4 metre kalmış. Kırmızı tuğladan yapılmış kule restorasyon görmüş. Bu tarihî alan içinde pek çok eserden kalıntılar var. İnsan, yitip giden eserlere üzülüyor. İçinde Karahanlı hükümdarların kabrinin olduğu türbe, üç bölümden oluşan muhteşem bir mimari eser.
Festivalin yapılacağı alanda, Kırgız tarihini, kültürünü yansıtan eserler açık havada sergilenmiş. El değirmeni, tahta kaşık kepçe, ahşaptan havan, tarihî elek, mutfak eşyaları, deri ürünleri, avcı kartal, meşhur taygan köpeği ve daha tarihî nice eşya… Tüm bu gezinin ardından Kırgız çadırında kısa bir dinlenme… Ve Ata yurdunun zengin mutfağının, cömert kültürünün tadı damağımızda kalan sofrası…
Akşam Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sayın Sadır Caparov’un da teşrif ettiği festivalin gala ve konserine katılıyoruz. Işık gösterileri, tiyatro oyunları, danslar, konuşmalar… Ve Manasçılar, kopuz eşliğinde Manas Destanı’ndan hem söylüyor hem çalıyorlar. Program elverip bıraksalar, günlerce çalıp söyleyecek gibiler. Çünkü destan okumak, onlar için yaşamak gibi… Kırgızistan’da Manas Destanı’nı okuyan binlerce “Manasçı” var. Bu ozanlar, anlattıkları destanı âdeta yaşar gibi kopuz eşliğinde söylüyorlar. Kırgızistan, sözlü destan geleneğinin yaşatıldığı en önemli ülkelerden. Manas Destanı, beş yüz binden fazla dizeden oluşuyor. Ve dilden dile bugüne kadar aktarılmış. Şu an UNESCO dünya miras listesinde.
Burada muhteşem bir organizasyonla Ata yurdumuzda, binlerce yıllık kültürümüzün izlerini görmek, bizi biz yapan değerlerin yaşatıldığına şahit olmak bizleri derinden etkiledi ve çok memnun olduk. Özellikle Kırgızistan Parlamentosu Türkiye Dostluk Grubu Başkanı kardeşim Meerimbek Koycumanov’un yakın ilgisi, gerçekleştirilen bu muhteşem festivalin ve diğer temaslarımızın çok daha anlamlı ve verimli olmasına vesile olmuştur. Kendisine ve bizleri misafirperverlikleri ile bağrına basan tüm dostlarımıza tekrar teşekkür ediyorum.