Şimdi yükleniyor

Maymun Uykusu

sukru alniacik 104

Maymun Uykusu

Bundan 250 yıl kadar önce İngiliz Kraliyet Bilimler Akademisi’nden üç kafadar, “Ne yaparız da dünyanın geride kalanı, kendisini söz dinleyen çaresiz şempanze ve şebek yavruları olarak görürken biz, kraliçenin hizmetindeki şanslı goriller olarak ormana hâkim oluruz?”un planını yapmaya başladılar!
Kraliçe, akademiyi boşuna kurmamıştı. Mademki Anglikan kilisesinin başıydı, o da Papa’nın bin yıldır inançla, uhrevi vaatlerle yaptığı işleri; bilimle, bilgiyle, dünyevi menfaat vaadiyle yapabilirdi.

Malthus, “Besin kaynakları yetmeyecek!” diye söze başladı. Ona göre besin kaynakları aritmetik, nüfus geometrik artıyordu. Dolayısıyla böyle giderse birkaç yüzyıl sonra dünya açlıktan kırılacaktı!..
Darwin, “no problem” diye söze girdi. Galapagos Adaları’nda gördüğü kadarıyla, tabiatta sürekli bir evrim, ekolojik denge ve doğal eliminasyon vardı. Büyük balık küçük balığı yutuyordu.

“Güçlü ırklar, güçsüz ırkları yok eder, böylece kaynaklar yerinde kalır.” dedi. Hatta “Bakın, düne kadar dünyayı kasıp kavuran Türkler, Rusların elinde nasıl da perişan durumdalar!” demeyi de ihmal etmedi.
Sohbete kulak misafiri olan Lord Gladstone, kraliçeye giderek, o zamana kadar lordu “Tanrı”; devleti de “baba” olarak görme eğiliminde olan halkın artık kendi hâline bırakılmasını ve başının çaresine bakmasını tavsiye etti.

Tam rekabetçi piyasa ekonomisi çok daha sonra Keynes ve Adam Smith gibi Yeni Dünya teorisyenleri tarafından konuşulacak olsa da Başbakan Glasdtone, devletçilikten, toplumculuktan ve halkçılıktan uzaklaşan tutumuyla İngiliz liberalizminin temellerine ilk çiviyi çakmış oluyordu.

Bugün dünyada bir yandan “üstün ırklar”, saray mutfağının artistik inceliklerini geride bırakan master chief ürünleriyle beslenirken “orta ırklar”, onları taklit etmeye çalışıyor ve “aşağı ırklar” da açlıktan kırılıyorsa işte bu tabloyu, İngiliz Kraliyet Bilimler Akademisi’nde yapılan o sohbete borçluyuz!

Elbette bu üç isim aynı anda yan yana gelerek şeytani bir planı aynı akşam yapıp da ertesi gün uygulamaya koymadılar. Ancak İngiliz akademisinde bir bilimsel devamlılık, İngiliz siyasetinde de bir akademiden yararlanma geleneği vardır.

Bu yüzden Malthus, Darwin’le; Gladstone ise Malthus’la hiç bir araya gelmemiş olsa da olay, anlattığım şekilde gelişmiştir.

Gözüm ara sıra TV’deki Amerikan kanallarında yapılan “lokanta-yemek-gurme” programlarına takılıyor, bazen de “yerli” bir kanalımızdaki “Master Chief Türkiye” programını izliyorum.

Bu uluslararası turizm-gıda sektörel rekabetinde, bizdeki mutfak düzeninin gelişmesinin ve şef kalitesinin yükselmesinin millî yararına inandığım için TV 8’e bir eleştiri getirmiyorum. Bilakis, Mehmet Şef’in babacan karakteri, jürinin umumi dürüstlüğü ve usta çırak geleneğinin devam ettirilmesi bana faydalı da görünüyor.
Zaten israf ve züppelik olmadığı sürece bunlar tüketimin; makul, mantıklı, bilimsel ve helal kısmı. Tüketim toplumu başlığı altında tabii ki bunu konuşmayacağız; ama söz yemekten açılınca işte böyle uzuyor.
Zaten Malthus, 19. yüzyılın başında “açlık kaçınılmaz” dediği için konu buraya kadar uzadı.

resim