Müzeler Hakkında Röportaj
Devletlerin ve milletlerin hafızasını yaratan ve hatta tarihselliğini oluşturan mekânlar olan müzeler; insanlara, medeniyetlere ait eserleri bir arada sunarak, onlar arasındaki ilişkiyi sorgulamalarına ve o değerleri fark etmelerine yardımcı olur. Müzeler konusunu ele aldığımız bu özel sayımızda biz de Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdür Yardımcısı Yahya COŞKUN ile bir röportaj gerçekleştirdik. Coşkun, müzeciliğin geçmişten günümüze seyri, müzecilik ve eğitim ilişkisi, müzeciliğin toplumsal diyaloğa ve barışa katkısı, müze turizmi ve dijital müzecilik gibi konularda dergimize değerli açıklamalarda bulundu.
Türk müzeciliğinin ortaya çıkışı, Osmanlı Devleti’nde ve Türkiye Cumhuriyeti’nde müzecilik çalışmaları hakkında genel bir bilgi alabilir miyiz?
Gerçek anlamda Türk müzeciliğinin temeli 19. yy ortalarına dayanmaktadır. Padişah Abdülmecid döneminde 1845’te Yalova’dan İstanbul’a naklettirilen yazıtlı taşlar, Aya İrini’de toplatılmaya başlanmış; akabinde Aya İrini, 1869’da Müze-i Hümâyûn adıyla Osmanlı Devleti’nin ilk müzesi olarak düzenlenmiş; ardından koleksiyon, 1880’de Çinili Köşk’e taşınmıştır. Müze müdürü Anton Dethier’in 1881’de vefatının ardından bu göreve Türk müzecilik tarihinde önemli bir yeri olan Osman Hamdi Bey atanmıştır.
Osman Hamdi Bey, arkeolojik kazılarla ortaya çıkardığı eserlerin yanı sıra müzenin diğer koleksiyonunun sergileneceği yeni bir müze binası planlamıştır. Mimarı Alexandır Valuriy olan ve bugün İstanbul Arkeoloji Müzeleri adıyla bildiğimiz bu yapı, ülkemizde, müze olarak tasarlanan ilk binadır ve Müze-i Hümâyûn adıyla 1891’de açılmıştır. 1903 ve 1907’de ise müzenin ek binaları yapılmıştır. 1900’lerin ilk çeyreğinde İstanbul dışında Konya ve Bursa’da da yeni müzeler kurulmuştur.
Cumhuriyet dönemi öncesinde Gazi Mustafa Kemal’in talimatıyla ve üstelik Kurtuluş Savaşı henüz devam ederken 1921’de Ankara Kalesi’nde bugünkü Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin temelini oluşturan arkeoloji müzesi kurulmuştur. 1924’te Topkapı Sarayı, mevcut koleksiyonu ile müzeye dönüştürülmüştür. Cumhuriyet döneminde yapılan ilk müze binası Ankara Etnografya Müzesi; ilk sanat müzesi ise 1937’de kurulan İstanbul Resim ve Heykel Müzesi olmuştur. Cumhuriyet’in ilk yıllarında bu müzeler dışında, Anadolu’nun birçok şehrinde müzeler açılmıştır.
Cumhuriyet’in ilanından sonra atılan akılcı adımlarla müzeciliğimiz günümüze kadar gelişim göstermiş; 1980’lerden itibaren yaygınlaşmaya başlayan özel müzelerle, müzelerimizin sayısı hızla artmıştır.
Ülkemizde müze sayısını artırmak, çeşitlendirmek ve müzelerimizi yenilemek amacı ile yürütülen çalışmalar çerçevesinde son yıllarda Hatay Arkeoloji Müzesi, Zeugma Mozaik Müzesi, Van Müzesi, Şanlıurfa Müzesi gibi birçok yeni müze binası inşa edilmiş, var olan müzelerin bakımı, onarımı yapılıp teşhir tanzimi yenilenmiştir. Birçoğunun ise yenilenmesine devam edilmektedir.
Müze mekânının tespiti, planlanması, düzenlenmesi, yapı ve yapılar bileşkesi nasıl oluşturulmaktadır?
İlgili meslek gruplarının katılımı ile disiplinler arası çalışma olarak gerçekleştirilen tüm müze projelerinde; coğrafi, tarihî, kültürel ve sosyolojik verileri müze mimarisinin şekillenmesinde etkili olmaktadır.
Müze konsepti, iç mimari tasarımı, sergileme konsepti ve kurgusu, sergileme elemanları ve mekân yerleştirme tasarımı projelendirilmektedir. Müze Müdürlüğü uzmanları ile birlikte sergilenecek eserlerin gruplandırılması ve envanter bilgileri alınarak müze senaryosu ve kurgusu oluşturulmaktadır. Müzenin ruhunu yansıtacak olan sergi alanları, ziyaretçinin odaklanmasını sağlayacak şekilde bazen kronolojik bazen de tematik anlayışla kurgulanmaktadır.
Artık yaşayan müze konseptinde tasarlanan müzelerimizde, sürekliliğin sağlanmasına yönelik olarak kalıcı ve geçici sergi mekânlarına yer verilmektedir. Müzenin sahip olduğu koleksiyonlar belirli dönemlerde farklılaştırılarak, sergilemeye canlılık kazandırılmaya çalışılmaktadır. Müzeler, günümüzde çeşitli fonksiyonlara hizmet eden donanımları ile kompleks yapılar hâline gelmiştir. Müzelerimizde artık ziyaretçiye ve personele yönelik olarak eğitim alanları, çocuk atölyeleri, çalışma mekânları, çok amaçlı salonlar, kafe ve restoranlar, restorasyon atölyeleri ve laboratuvarlar yer almaktadır.
Verimli bir müze ziyareti nasıl gerçekleştirilir? Müzede gezerken ziyaretçi neleri dikkate almalı, hangi bilinçle eserleri gezmeli?
Müzeleri ve ören yerlerini gezmeden önce ön bir hazırlık yapılması ziyareti verimli kılar. Dünyadaki çoğu kurum, kendi sitesi üzerinden müze ve ören yerleri için bilet satışı yapmaktadır. Büyük ve turistik bir şehre gidiyorsanız öncelikle bir şehir kartı edinilmesinde yarar vardır. Bu kart kentteki belirli, önemli devlet müzeleri ile özel müzeleri gezmeniz için ekonomik bir seçim olacaktır. Ülkemizdeki müze ve ören yerlerine, https://muze.gov.tr/ adresinden e-bilet alınabilmektedir. Ayrıca, “Müze Kart Basım İstasyonları”ndan temin edinilebilen Müze Kart ile Bakanlığımıza ve Millî Saraylara bağlı 300’den fazla müze ve ören yerini bir yıl boyunca sınırsız ziyaret edebilirsiniz. Satın alındığı günden itibaren bir yıl boyunca geçerli olan Müze Kart’ın fiyatı Türk vatandaşları için 60 TL’dir.
Müze gezisini gerçekleştirmeden önce www.turkishmuseums.com adresimizden, müze ziyaret gün ve saatleri hakkında bilgi edinmek ve müzelerin internet sitelerinden müze broşürleri temin ederek müzelere gidilmesi daha verimli bir gezi planı oluşturulmasında faydalı olacaktır. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’müze bağlı müze ve ören yerleri broşürleri https://kvmgm.ktb.gov.tr/ adresimizden indirebilmektedir. Müze broşürlerinde yer alan kısa ve öz bilgiler, ziyaret gün ve saatleri, kat ve teşhir planları, önemli eserler gibi veriler, müze ve ören yerlerinin gezilmesinde ziyaretçilerimize rehberlik edecek önemli bir araç olacaktır.
Müze ve ören yeri ziyaretinde fotoğraf makinası, not almak isteyenler için defter kalem gibi araçlar ile ören yeri ziyaretlerinde coğrafi koşullara uygun olarak şapka, güneş gözlüğü gibi ihtiyaçların ziyaretçilerin yanında bulundurulması; ziyaretçilerin gezi güzergâhlarına ve yönlendirme levhalarına uygun gezmeleri, bilgilendirme panolarını okumaları ziyareti daha verimli hâle getirecektir. Müze gezisinde müze, kronolojik olarak gezebilir, müzelerde görevli uzman ve rehberlerden yardım alabilir, müzenin tarihi, koleksiyonu hakkında bilgi alınabilir. Ayrıca müzelerde eserler hakkında teşhirde bilgi etiketlerini okuyarak bilgi sahibi olunabileceği gibi müzede sesli rehber hizmeti var ise, sesli rehber sisteminden de faydalanılabilir.
Müze ve ören yeri ziyareti esnasında müze kafelerinde veya müze bahçelerinde, ziyaretçilerimiz gezilerine mola verebilirler. Ayrıca müze mağazalarından hatıra, hediyelik eşyalar ile arkeoloji, sanat tarihi, etnografya ve tarih alanında yayımlanmış kitaplara da ulaşabilirler. Ziyaretçilerimiz, müze mağazalarında özel tasarımlara sahip takı, kupa, çanta ve t-shirt gibi hediyelik ürünleri bulabilir, müzenin koleksiyonunda sergilenen eserlerden esinlenerek ortaya çıkarılan ürünleri keşfedebilirler.
Müzelerin barışın inşasına, demokrasiye ve toplumsal diyaloğa katkısı hakkında neler söylenebilir?
Toplumun kimliğinin oluşmasında önemli bir role sahip müzeler, geçmişe ilişkin her türlü bilgi, belge ve eseri korumak, sergilemek ve tanıtmak amacı ile oluşturulmuş “eğitim-bilim” kurumlarıdır.
Müzeler, tüm topluma seslenen ve bu sebeple toplumsal bağların, sosyal dayanışmanın, vatandaşlık bilincinin gelişmesinde ve toplumsal kimliğin yansıtılmasında önemli görevleri olan kamusal alanlardır. Aynı zamanda müzeler, toplumların ve bulundukları bölgelerin yaşam kalitesini artıran yenilikçi projeler ile turizm ekonomisine katkı sağlayan kurumlardır. 21. yüzyılda demokratik, topluma açık ve toplum katılımına olanak sağlayan, toplum için ve toplumla birlikte var olmayı amaçlayan müzelerin amaç ve işlevlerini toplumsal çalışmalar doğrultusunda geliştirme çabaları birbirini izlemektedir. Bu bağlamda müzelerden beklenen, toplumsal gelişmelere ayna tutan ve ilerlemeyi teşvik eden araçlar hâline gelmeleridir. Müze ve toplum etkileşiminde 21. yüzyılla birlikte müzeler açısından kimlik, kültürlerarası etkileşim, kültürel çeşitlilik, kültürel miras yönetimi, entelektüel çeşitlilik, yerellik, ulusal ve uluslararası sosyal kaynaklar, katılım, kaynaştırma, uzlaşı gibi konularda müzelerin oynayacağı bütünleştirici role odaklanılmaktadır.
Öte yandan ülkelerin çağdaşlığının ölçütü olarak kabul edebileceğimiz müzeler, geçmişte yaşanan savaşların yıkıcı etkisini en derinden hissetmemizi sağlayarak barışın ne kadar kıymetli olduğunu anlamamıza da yardımcı olmaktadır.
Müzedeki teşhirlerin ziyaretçiye ne tür bir duygu, fikir veya Türk kültürü ile ilgili bilgi vermesi amaçlanmaktadır?
Yapılan araştırmalar, öğrenmenin kitapla ve dersliklerle sınırlı olmadığı, yaşam boyu öğrenmenin gerçekleştiği müzelerde bireylerin gözlem, mantık, yaratıcılık, hayal gücü ve beğeni duygusunun oluştuğu ve geliştiği, programlı bir müze ziyareti ile müzede öğrenmenin daha heyecan verici olduğu ve etkin bir öğrenmenin gerçekleştiğini göstermektedir.
Müzelerimizde, ziyaretçilerin bir zaman yolcuğuna çıkması amaçlanmaktadır. Ziyaretçilerin, bu yolculuk sonucunda Anadolu’da yaşamış medeniyetleri tanıyıp benimseyerek, bir aidiyet duygusu hissetmesi sağlanmaya çalışılmaktadır. Bu sayede kültürel mirasımızı koruma konusunda insanların bilinçlenmesi hedeflenmektedir.
Atatürk Evleri, Cumhuriyet Müzesi, Balıkesir Kuva-yi Milliye Müzesi, Edirne Hıdırlık Tabya Balkan Tarihi Müzesi, Kafkas Cephesi Harp Tarihi Müzesi gibi müzelerimiz ile ziyaretçilerin, ülkemizin hangi zorlu şartlar altında kurulduğunu birincil kaynakları yakından görerek hissetmeleri amaçlanmaktadır. Ayrıca etnografya müzelerimiz ile ziyaretçilerimizin, geçmişten günümüze Anadolu topraklarındaki Türk kültürünün ve gündelik hayatının değişim ve dönüşümünü gözlemlemeleri hedeflenmektedir.
Ziyaretçinin devamını sağlamak için ne tür çalışmalar yapılmaktadır? Yine bu bağlamda müzelerdeki farklı zevk anlayışına vurgu yapan ve farklı kitleleri müzeye çeken tutumlar nelerdir?
Topluma kültür, sanat ve tarih bilincini inşa etme ve farklı kültür, din, dil ve sanat anlayışlarına sahip uygarlıklar ile tanışma ve fikir edinme ortamları sunan müzeler için ziyaretçi potansiyelini artırma ve ziyaretçi sürdürülebilirliği önemlidir. Bu doğrultuda müzelerimizde ziyaretçi kapasitesini artırma ve sürdürülebilirlik için çeşitli uygulamalara gidilmektedir.
Yeni inşa edilen müzelerimizde 21. yüzyıl modern toplumunun değişen yapısının ihtiyaçlarına, ilgi ve isteklerine uygun yenilik ve tasarımlara yer verildiği ifade edilebilir. Müzelerimizin lokasyon, mimari tasarım, iç ve dış mekân düzenlemeleri, sergi tasarımları gibi hususlarda ziyaretçi kapasitesini artırma ve sürdürülebilirlik adına yeniliklere yer verilmiştir. Örneğin halkın müzeye kolaylıkla erişimi adına, müze binalarının toplu ulaşım ve bireysel ulaşıma imkân tanıyan merkezî lokasyonlarda yer alması, kafe-restoran, hediyelik eşya birimleri, sinevizyon odaları, eğitim ve konferans salonları, çocuklu aileler için bebek bakım odaları, mescit ve dış mekânlarda geniş park alanları ve bireysel taşıtları olanlar için otopark alanı gibi birçok uygulama ile günümüz toplumunun müze kompleksi içerisinde her türlü ihtiyacına yönelik hizmet alabileceği birimler oluşturulmuştur.
Bir diğer husus olarak sergi salonlarının ziyaretçi ihtiyaçlarına ve ilgisine yönelik dizaynı gösterilebilir. Ziyaretçilere ferah, geniş sergi salonlarında, ilgi duydukları objeleri inceleme, bilgi panoları, sergi etiketleri ve eserin ayrıntılı çizimi gibi birçok uygulama ile bilgi edinme fırsatları sunulmaktadır. Birçok müzede canlandırma, dokunmatik ve sesli ekranlar, sesli dinleme cihazları gibi teknolojik ekipmanlar ile ziyaretçilere eserleri daha iyi tanıma ve anlama fırsatı sağlanmaktadır. Ayrıca iç mekânlarda yer alan dinlenme alanlarında birbirleri ile sosyal etkileşime girme, fikir alışverişinde bulunma gibi sosyo-kültürel öğrenme ortamları yaratılmaktadır.
Bunların dışında farklı sunum teknikleriyle farklı konularda geçici sergiler vasıtasıyla ziyaretçilere tekrar müzeyi ziyaret etme sebepleri verilmekte, müzik severlere belirli periyodlarda müzelerde konser etkinliklerine katılma fırsatı sağlanmaktadır.
Çocuklara ve gençlere gerek kendi müfredatlarındaki dersleri destekleme amaçlı eğitim gerekse geleneksel el sanatları veya antik dönemde “ne nasıl yapılır” gibi farklı konularda serbest seçim öğrenme olanakları sağlanmaktadır. Okul öncesi ve ilkokul öğrencileri için ince motor becerilerini geliştirme amaçlı atölye çalışmaları müzelerimizde sıklıkla gerçekleşen etkinliklere bir diğer örnek olarak gösterilebilir. Deneysel arkeolojik kazı alanları ve eğitsel oyunlar ile çocukların müzeyi sevmesi, müzede keyifli ve eğitici zaman geçirmesi planlanmaktadır. Ayrıca tüm bu faaliyetlerle çocuklarda müzeyi, kültür ve sanat eserini tanıma, müzenin önemini anlama ve bunları koruma bilinci oluşturması hedeflenmektedir.
Müzelerimizde çeşitli branşlarda akademisyenler ve alanında yetkili uzmanlar tarafından genel katılımcıya yönelik sanat, tarih, kültür, arkeoloji ve sanat objeleri gibi konularda konferanslar ve seminerler düzenlenmekte, yetişkin eğitimi için fırsatlar oluşturulmaktadır. Tüm bu etkinlikler, her yaş grubundan farklı eğitim geçmişine sahip bireyleri, müzeleri ziyaret etmeye teşvik etmesi ve sanat, kültür ve eğitim ile meşgul olma fırsatları sunması bakımından dikkate değer uygulamalar olarak ele alınabilir.
Medeniyetlerin buluşma noktası olan ve uluslararası arenada boy gösteren Türkiye’nin, uluslararası arenadaki yeri ve müze turizmi hakkında neler söylenebilir?
Kültür turizminin turizm sektörü içerisindeki önemi hem ülkemizde hem de dünyada her geçen gün artmaktadır. Kültür turizminin bir alt öğesi olan müze turizmi açısından ülkemiz, uluslararası arenada önemli bir potansiyele sahiptir. Yapılan araştırmalara göre müzeler, gidilen yabancı ülkelerde birincil çekim unsurlarından biridir. Bu durum müzelerin turizm ve turist açısından önemini ortaya koymaktadır.
Türkiye müzelerini, dünyadaki örnekleri ile eş düzeye getirmek amacıyla, Bakanlığımız tarafından son yıllarda önemli atılımlar gerçekleştirilmiş, birçok yeni müze inşa edilmiş ve var olan müzelerin bakımı, onarımı yapılıp teşhir tanzimi yenilenmiştir. Yaşanan bu değişim ve dönüşüm ile birlikte ülkemiz, bugün itibarıyla çağdaş müzeler konusunda dünyaya örnek teşkil edecek müzelere ev sahipliği yapmakta ve müzeler, bulundukları bölgede yarattıkları cazibe ile müze turizmine ve aynı zamanda o kentin marka değerine katkıda bulunarak yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekmektedir.
Müze ziyaret etme alışkanlığının son yıllarda gelişmesi ve turizmde yaşanan yükseliş ile birlikte müze ve ören yerlerimizin yerli ve yabancı ziyaretçi sayısında her geçen gün artış yaşanmaktadır. Öyle ki 2019 yılı, 51 milyonun üzerinde müze ziyaretçisi ile tüm zamanların ziyaretçi rekorunu kırdığımız yıl olmuştur. Önümüzdeki yıllarda pandeminin sona ermesi ile birlikte tüm dünyada ve ülkemizde müze turizminin ivme kazanarak artması beklenmektedir.
n Çağdaş müzecilik anlamında müze, eğitim işlevini yerine getiriyor mu? Çocuk ve gençlerimizi müzelere gitmek gibi kültürel pratiklerin edinilmesinde devlet tarafından ne gibi teşvikler verilebilir?
Müze eğitimi, müzelerin kendisi kadar eskiye giden bir geçmişe sahiptir. Müzelerin eğitim rolü, modern müzelerin varlığına uzanan tarihî geçmişine rağmen Avrupa’da II. Dünya Savaşı’ndan itibaren bir meslek olarak kabul görmüştür. 19. yüzyılın başlarından beri doğası gereği bir eğitim kurumu olarak kabul gören müzeler, günümüzde Avrupa’da olduğu gibi ülkemizde de bu alanda artan literatürün varlığı, alan ile ilgili lisansüstü programları, müzelerde müze eğitimcileri için açılan pozisyonlar, müze eğitimine ithafen dergiler ve akademik yayınlar gibi birçok unsurun varlığı ile profesyonel bir eğitim kimliği kazanmıştır.
Günümüzde müzeleri, içe dönük koleksiyonlarına odaklanan kurumlar olmaktan ziyade bireylerin yaşamlarına sağlayabilecekleri olumlu katkılardan emin olan dışa dönük organizasyonlar olarak değerlendirmek yerinde olacaktır. Çünkü günümüzde bilgiye duyulan ihtiyacın artması, ekonomik ve toplumsal kalkınmanın bilgi ile ilişkilendirilmesi, iletişim okuryazarlığı, problem çözme becerisi, eleştirel düşünme, disiplinler arası iş birlikçi çalışma, uyarlanabilirlik ve çoklu görev gibi 21. yüzyıl becerileri denilen kavramlar, eğitimin ömür boyu süren bir arayış olduğu anlamını doğurmuştur. Bu hususta müzelerimizde okul öncesi öğrenci gruplarından başlayarak, öğrencilere ve yetişkin bireylere kadar her yaş grubundan katılımcıya ilgi ve ihtiyaçları doğrultusunda öğrenme fırsatları verilmektedir.
Eğitim ve öğretim çalışmaları kapsamında diğer kurum ve kuruluşlar ile iş birlikçi yaklaşımların benimsenmesi, ortak proje ve protokollerin hazırlanması gibi çalışmalar yapılmaktadır. Örneğin, Millî Eğitim Bakanlığı ile resmî eğitimdeki öğrencilerin müzeleri ve sanat eserlerini tanıması, sevmesi, tarih ve kültür bilinci edinmeleri için yürütülen ortak projeler bu hususta dikkate değer çalışmalardır.
nTürkiye’den kültürel miras kategorisinde UNESCO Dünya Miras Listesi’ne giren son miras alanı olan Arslantepe (Malatya) ve yine Göbeklitepe sadece Türkiye’nin değil dünyanın ortak mirasına katkı yapan çalışmalardır. Bu tür çalışmalar ve Bakanlık olarak verilen destekler hakkında neler söylemek istersiniz?
Evet, belirttiğiniz gibi ülkemizden UNESCO Dünya Miras Listesi’ne son kaydedilen varlığımız, 2021 yılında Arslantepe (Malatya)’dir. Dünya Miras Listesi’ne yönelik çalışmalarımız, 1983 yılında taraf olduğumuz “1972 Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunması Sözleşmesi” ve alt mevzuatına göre yürütülmektedir. Sorunuzda belirttiğiniz “dünyanın ortak mirası” kavramı, tam anlamıyla anılan sözleşme ile hayata geçirilmiştir. Kısaca Dünya Mirası Sözleşmesi olarak ifade ettiğimiz bu hukuki metinde, kültürel ve doğal varlıklar bütün insanlığın ortak mirası olarak tanımlanmakta ve gelecek kuşaklara korunarak aktarılmasında taraf devletlere sorumluluk yüklemektedir. Bakanlığımızca yürütülen çalışmalar neticesinde, şimdiye kadar 19 varlığımız UNESCO Dünya Miras Listesi’ne kaydedilmiştir. Bu sayıyla listede varlığı bulunan 167 taraf devlet içinde ülkemiz 16. sırada yer almaktadır. İçinde bulunduğumuz 2022 yılının Haziran ayında, Rusya’nın Kazan şehrinde düzenlenmesi planlanan 45. Dünya Miras Komitesi toplantısında, Gordion (Ankara)’un adaylık dosyası görüşülerek karara bağlanacaktır.
2018 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne kabul edilen Göbeklitepe, anıtsal yapı kalıntılarıyla olduğu kadar tarih öncesinin sembolik dünyasını yansıtan eşişiz kalıntıları ile de tüm dünyanın ilgisini Türkiye’ye çekmiştir.
1963 yılında Türk-Amerikan ortak yüzey araştırmalarıyla tespit edilmiştir. Söz konusu ören yerinde Şanlıurfa Müzesi Müdürlüğü Başkanlığı’nda ve Alman Arkeoloji Enstitüsü adına Prof. Dr. Klaus SCHMIDT’in katılımıyla 1995-2006 yılları arasında kazı çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Göbeklitepe ören yeri kazı çalışmaları, 2007 yılından itibaren Bakanlığımız ve Alman Arkeoloji Enstitüsü adına Prof. Dr. Klaus SCHMIDT başkanlığında gerçekleştirilmiş, 2014 tarihinde Prof. Dr. Klaus SCHMIDT’in ani vefatı nedeniyle Alman Arkeoloji Enstitüsü’nden Lee CLARE ve ekibi tarafından sürdürülmüştür. 2014 yılından itibaren Şanlıurfa Müzesi Müdürlüğü başkanlığında yapılan çalışmalar, bölgede çalışmış olan ve bu döneme ilişkin çalışmaları bulunan kişilerden oluşan bir “Bilim Komisyonu” danışmanlığında yürütülmüştür. Bilim Komisyonu’nda; İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mehmet ÖZDOĞAN ve Prof. Dr. Necmi KARUL, Batman Üniversitesi’nden Prof. Dr. Gülriz KOZBE ve Alman Arkeoloji Enstitüsü’nden Dr. Lee CLARE yer almıştır. 2020 yılında ise Göbeklitepe ve Karahantepe kazıları, tek bir kazı başkanlığı çatısı altında birleştirilmiştir. Bu tarihten itibaren Bakanlığımız ve İstanbul Üniversitesi adına Prof. Dr. Necmi KARUL başkanlığında 01.06.2020 tarih ve 2587 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile Karahantepe ve Göbeklitepe’de kazı çalışmaları yürütülmektedir. UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne kabul edilen Göbeklitepe’nin önemini ve adını herkese ve her kesime duyurmak adına 2019 yılı “Göbeklitepe Yılı” olarak ilan edilmiştir.
Dijitalleşme ve yeni teknolojilerin müzeler üzerinde ne gibi dönüşümler yapacağını düşünüyorsunuz? Bu konuda kurumunuz adına ne tür adımlar atılacak?
Bakanlığımızca son yıllarda açılan ve yenilenen müzelerde, çağın gereği olarak sergi tasarımlarında teknolojinin bütün olanaklarından faydalanılmakta; dijital sunum teknikleri ile hem ziyaretçiler interaktif olarak bilgilendirilmekte hem de kültürel miras konusunda farkındalık oluşturulmaya çalışılmaktadır.
Günümüz müzeciliğinde, artık ziyaretçilerin sergilemede sunulan bilgiye geleneksel yöntemler yanında teknolojik araçları da kullanarak ulaşması büyük önem kazanmış durumdadır. Müzelerde teknolojinin kullanılması, ziyaretçiler ile eserler arasında etkileşimin artmasına ve sergilenen eserin daha fazla algılanmasına/anlamlandırılmasına olanak sağlamaktadır.
Bu bağlamda, Türkiye’de yeni ve yenilenen birçok müzede, toplumun tüm kesimlerini kucaklayan tanıtım ve bilgilendirme amaçlı olarak görsel ve işitsel materyaller ile desteklenmiş; belgesel film, interaktif sunum, kiosk, dijital canlandırma, video projeksiyon haritalama, yüksek çözünürlüklü dijital ekranlar, 3D animasyonlar, sanal gerçeklik (WR), artırılmış gerçeklik (AR), karma gerçeklik (MR) ve hologram gibi dijital teknolojiler kullanılmıştır.
Müzelerimizde kullanılan dijital teknolojiler ile ziyaretçilerin sıkılmadan, iletilmek istenen mesajı almaları ve anlatılan hikâyeye odaklanmaları amaçlanmaktadır. Ayrıca kullanılan dijital uygulamaların, öğretirken eğlendirmesi sayesinde daha fazla ziyaretçinin müzeye gelmesi mümkün olmaktadır.
Bilgi çağının kaçınılmaz sonucu olarak gittikçe dijitalleşen dünyada, müze koleksiyonlarını sayısallaştırarak çevrimiçi sunmak, ziyaretçilerin müzedeki ögeleri keşfetmesine olanak sağlamak ve özellikle genç nesilleri müzelerle buluşturmak amacı ile 25.03.2020 tarihinden itibaren Bakanlığımız tarafından “Sanal Müze” başlatılmıştır. Hâlihazırda 46 müze ve ören yeri ile 1 serginin sanal tur ile gezilmesine olanak tanınmıştır. Bu sayının önümüzdeki günlerde daha da artırılmasına yönelik çalışmalar sürdürülmektedir.
Pandemi sürecinde tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de müzeleri sanal tur ile gezenlerin sayısında büyük bir artış yaşanmış olup, www.sanalmuze.gov.tr web sayfası yaklaşık 25 milyon kez ziyaret edilmiştir. Gerek sosyal medya gerekse yerel ve ulusal basından sanal müzelerimizin yoğun ilgi gördüğü bilinmekte olup, bu doğrultuda müze ve ören yerleri ile geçici sergilerin sayısının artırılması planlanmaktadır.
Tarihî eserlerimizi bir rant kapısı olarak algılayıp onlardan maddi bir çıkar gözetenlere karşı ne tür önlemler alınmaktadır? Yurt dışına çıkarılan eserlerin tekrardan ülkemize getirilmesi sürecinde ne gibi adımlar atılmaktadır?
Öncelikle belirtmek gerekir ki; ortak kültürel mirasımız olan kültür varlıkları ülkemizde devlet malı niteliğinde olup tarihî eserlerimiz kanunlar ve kamu kurumları eliyle devletin koruması altındadır. Bu nedenle tarihî eserlerimizi bir rant kapısı olarak algılayıp onlardan maddi bir çıkar gözetenlere karşı mücadele etmek, Bakanlığımızın yoğun bir şekilde üzerinde durduğu konulardan biridir.
Aslında tarihî eserlerimizin korunması ve gelecek kuşaklara güvenle aktarılması; kültür varlıklarının bilimsel yöntemlerle ortaya çıkartılması ve çeşitli müzecilik faaliyetleriyle koruma altına alınarak toplumumuzun geniş bir kesimiyle buluşturulmasının yanı sıra kültür varlığı kaçakçılığıyla mücadeleyi de içeren kapsamlı ve bütüncül bir çalışmadır. Bu bağlamda Bakanlık olarak merkez ve taşra teşkilatımızla birlikte ülke genelinde kaçak kazıların ve kültür varlığı kaçakçılığının önlenmesi için iç ve dış paydaşlarımızla koordineli ve çok yönlü çalışmalar yürütmekteyiz. Kaçak kazı ve kültür varlığı kaçakçılığına dair birimimize ulaşan ihbar ve bildirimler ivedilikle değerlendirmeye alınarak kolluk birimlerine yönlendirilmekte, bu suretle de pek çok olaya erken müdahale edilmesi sağlanmaktadır.
Kültür varlığı kaçakçılığıyla mücadele kapsamında kolluk birimleri tarafından yapılan çalışma ve operasyonlara teknik destek verilmektedir. Son iki yılda bu tür operasyonlarda yakalanan toplamda 546.197 adet kültür varlığı ve obje müzelerimize getirilmiş, ilgili mevzuata uygun olarak incelenen bu varlıklar müzelerimizde muhafaza altına alınmışlardır. Diğer taraftan, internet ortamında karşılaşılan yasa dışı kültür varlığı satışları ile kaçak kazılara veya izinsiz define aramalarına ilişkin sosyal medyada yapılan paylaşımlar da sürekli olarak takip edilmekte ve sorumlular hakkında işlem başlatılması sağlanmaktadır. Bu yayınlardan özendirici niteliği olabileceği değerlendirilenlerin erişimlerinin engellenmesi için de gerekli girişimlerde bulunulmaktadır.
Kültür varlıklarımızın korunması ve onlara karşı işlenecek suçların önlenmesi konusunda kurumlar arasındaki koordinasyon, iş birliği ve bilgi akışının öneminden hareketle özellikle mahalle ve köy muhtarlarının kendi sorumluluk alanlarında kaçak kazı ve izinsiz define aranması eylemlerine karşı teyakkuz hâlinde olmaları, bu tür olaylara ilişkin ivedilikle kolluk birimlerine bilgi vermeleri ve bulundukları bölgedeki Bakanlığımıza bağlı müze müdürlükleriyle irtibat hâlinde bulunmaları için Bakanlığımız ve İçişleri Bakanlığı uyum içinde hareket etmektedir.
Ayrıca Bakanlık olarak ülke genelinde gerçekleşen kaçak kazı olaylarına ilişkin istatistikler tutarak bu veriler üzerinden riskli alanların tespitine yönelik çalışmalar da yürütülmekte, risk altında olduğu değerlendirilen alanlarda güvenlik önlemlerinin artırılması ve ek önlemler alınması sağlanmaktadır.
Bu çalışmalar kapsamında özellikle kaçak kazıların yoğunlaştığı alanlarda yaygın eğitim faaliyetleri düzenlenmektedir. Bu alanların fiziki şartlarına en uygun güvenlik yönteminin belirlenmesi (fotokapan, kamera, bekçi vb.) ve doğru eğitim içeriklerinin doğru hedef kitleye ulaştırılması gibi pek çok planlama da söz konusu çalışmalar doğrultusunda yapılmaktadır.
Yurt dışında bulunan ülkemiz kökenli kültür varlıklarının tespit edilmesi, yurt dışındaki müzeler ile sanat ticaretiyle uğraşan kurum ve kuruluşların internet sayfalarının, yayınlarının incelenmesi, bazı durumlarda yerinde inceleme yapılması, akademik yayınların taranması ve konuyla ilgili olarak akademisyen ve vatandaşlardan gelen bildirimlerin değerlendirilmesi suretiyle Bakanlığımız uzmanları tarafından yapılmaktadır. Yasa dışı yollarla yurt dışına çıkarıldığı / kaçırıldığı tespit edilen eserlerle ilgili olarak, öncelikle yurt dışına çıkarılma zamanı ve şekli araştırılarak, dönemin ilgili kanunları da göz önünde bulundurulmak suretiyle pek çok farklı kıstas çerçevesinde yapılan değerlendirmeler sonucunda ülkemize iadelerine yönelik girişimde bulunulmakta ve bu çalışmalar titizlikle yürütülmektedir.
Bu kapsamda, ülkemiz kökenli olduğu ve yasa dışı yollardan yurt dışına çıkarıldığı tespit edilen kültür varlıklarımızın iadesine yönelik çalışmalar, çoğunlukla diplomatik girişimler, gereken hâllerde ise ilgili ülkelerde hukuki yollara başvurulmak suretiyle yürütülmektedir.
Bakanlığımız, yurt dışındaki ülkemiz kökenli kültür varlıklarının diplomatik müzakereler vasıtasıyla iade edilmesi için İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve diğer paydaş kurumlarla koordineli olarak çalışmalar yürütmekte olup müzakere süreçlerinde daha çok ikili anlaşmalar, etik değerler ve uluslararası sözleşmeler araç olarak kullanılmaktadır.
Yurt dışında bulunan eserlerimizin iadesi kapsamında ilgili kurum ve kuruluşlarla koordineli olarak yürütülen çalışmalar doğrultusunda 2002-2022 yılları arasında; Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Avusturya, Avusturalya, Birleşik Arap Emirlikleri, Bulgaristan, Fransa, Hırvatistan, İngiltere, İsviçre, İskoçya, Sırbistan Macaristan’ın da aralarında bulunduğu ülkelerden toplam 7972 adet kültür varlığının ülkemize iadesi sağlanmıştır.
Röportaj: Koray TÜMAY