Müzelik Kıvanç ve Utancımız
Henüz ilkokul birinci sınıfa giden torunum Tarık ile Araba Müzesi’ni geziyoruz. Kuruluşu 6 Ekim 1926 tarihini gösteren Kayseri Uçak Fabrikası fotoğraflarının önüne gelince Tarık durdu ve heyecanla sordu:
- Dede, yüz yıl önce uçak fabrikası kurmuşuz, 160 uçak üretmişiz; doğru mu?
- Evet, oğlum; doğrudur… Niye şaşırdın ki?..
- İlk defa duydum da ondan.
- İstiklal Savaşı’ndan zaferle çıkan, genç Cumhuriyet’in kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk bir daha Kurtuluş Savaşı vermemek, var olmak, güçlü bir şekilde ayakta kalmak için siyasi bağımsızlığımızı ekonomik zaferle taçlandırmamız gerektiğine inanıyordu. Askerî üstünlük de bu mücadelenin bir parçasıydı. Kendi uçağımızı kendimiz yaparsak, önemli bir üstünlük elde etmiş olacaktık. Sanayileşmiş batı ülkelerinden savaş artığı, devrini tamamlamış çöp uçaklar almak yerine; yerli üretim daha akıllı bir millî çözümdü. Tayyare ve Motor Türk Anonim Şirketi (TOMTAŞ) ve Kayseri Uçak Fabrikası bunun için kurulmuştur.
Hava Kuvvetleri mensubu Osman Yalçın’ın verdiği bilgiye göre: “1927 yılında Türk Hava Kuvvetleri envanterinde bulunan A-20, F-13 ve G-23 uçaklarının bakım ve onarım–revizyon kabiliyeti başlamıştır. Fabrika kısa süre içinde yaşanan olumsuz gelişmeler sonucu iflas etmiş ve kapanmıştır. 1931 yılında Kayseri Tayyare Fabrikası adı ile yeniden açılmıştır. 1939 yılına kadar yaklaşık 200 civarında uçak üretilmiştir. Burada üretilen uçaklardan biri Atatürk’ün emri ile İran’a hediye edilmiştir. Fabrika, 1939’dan bugüne bakım onarım faaliyetlerini sürdürmektedir. Hv.K.K.lığı Hava Lojistik bağlısı bir askerî fabrikadır.” - Peki, dede, neden uçak yapmaya devam etmedik?
- Bütün dünyayı sarsan ekonomik krizler bizi de vurdu. ABD ile yapılan yardım anlaşmaları da kolayımıza gitti. “Uçak üreteceğinize, önce açlarınızı doyurun.” dediler, biz de inandık, aldandık… Fakat geç de olsa, şimdi uyandık: Kendi uçağımızı, kendi silahımızı, dış güçlere dayanmadan, güvenmeden kendimiz yapıyoruz, yapacağız. Soğan fiyatları cebimizi yaksa da sabredeceğiz, dayanacağız. Türkiye düşmanlarına karşı güçlü olacağız…
- Dede, Vecihi Hürkuş’u görünce Şener Şen’i hatırladım… İçimden gülmek geldi.
- Bak yavrum, ilk uçağı üreten Pilot Astsubay Vecihi Hürkuş, havacılık tarihimiz açısından çok önemli bir isimdir. Tayyare Mektebi’nden mezun olmuştur. (Eskiden uçak yerine tayyare derdik.) İzmir Seydiköy Hava Mektebi’nde 1924’te Yunanlılardan ele geçirilen motorlardan yararlanarak “Vecihi K-VI” adını verdiği ilk Türk uçağını üretti. İlk sivil havacılık okulu, Vecihi Sivil Tayyare Mektebi’ni kurdu. Bu mektepte İlk Türk kadın pilot Bedriye Gökmen ile birlikte 12 pilot yetiştirdi. Vecihi Hürkuş, güleceğimiz değil; örnek alacağımız bir isimdir. Kereste fabrikasında, uçak yapan dahi pilot diye bilinir. “Bir Tayyarecinin Anıları” kitabını bulup okuyabilirsen, onu daha iyi anlayacaksın.
- Dede, Nuri Demirağ da çok büyük adammış, değil mi?
- Evet, oğlum… Aynı zamanda hemşehriniz sayılır. Tokat’a komşu vilayet Sivas’ın Divriği kasabasında doğmuştur. 1886 yılında doğduğuna göre Atatürk’ten kaç yaş küçüktür?
- Dede, bunu bilebilmek için okula gitmeye bile gerek yok! Atatürk ondan beş yaş büyük…