Nihal Atsız Ata’nın Hayalleri ve Türk Devletleri Teşkilatı’nın Mimarı Atam Nursultan Nazarbayev
Geçtiğimiz günlerde Türk Devletleri Teşkilatı kuruldu. Bu günler, bizler için hayaldi elbet; lakin ömrünü Türk dünyası birliğine harcayarak yaşamış ve bu güzellikleri göremeden bu dünyadan göç etmiş önden gidenlerin belki de en yüce ideali, yolu ve ülküsüydü. Hayalleri, sözleri, hayat duruşları ile bizler devraldık o güzel bayrakları, yine onların açtığı ülkü yolunda hiç yılmadık, hiç azmimizi kaybetmedik bu uğurda. Ve yine onların sağlam inanç ve duruşlarında olduğu gibi sarıldık davamıza, çok çalıştık bu uğurda, onlar kadar olmasa da bir emek sarf ettik yine bu uğurda ve bu günlere ulaştık. Bugün daha çok mutluyuz ve çok daha umutluyuz; her şey bitti mi, bitmedi elbette. Hatta daha yeni başladı, daha Türk dünyasının büyük birliğine şahit olacağız. Türk dilini konuşan, aynı tarihî kimlikle bugünlere ulaşan ve aynı Atalar desturlarıyla (Ata kültürleri) var olan kardeşlerimizle her alanda sosyo-ekonomik, kültürel ve siyasi birliğin var olduğu günleri göreceğiz. Bugünleri ülküsü yapıp bize armağan edenleri, mirasları bildiğimiz gönüllerini, hatta bu uğurda vakfettikleri örnek hayatlarını anarak, onları şükranla yâd ederek, her manada kurulmuş Türk Birliği’ni kutlayacağız. İşte o zaman gerçekten nefes alacağız ve işte biz olduk diyeceğiz.
Hüseyin Nihal Atsız; ülküsü, idealleri ve hayallerini anlattığı çeşitli makalelerinde, “…Bir milletin yürütücü kuvvetine ‘ülkü’ denir. Toplumlardaki kişileri birbirine bağlayan nesne, sadece kök birliği, çıkar ve ihtiyaç değil; bunlarla birlikte ve aynı zamanda ülküdür. Ülküsüz topluluk yerinde sayan; ülkülü topluluk yürüyen bir yığındır. Sözlük anlamı ‘and’ ve ‘uzak hedef’ demek olan ‘ülkü’, topluluğu aynı yolda yürüten bir kuvvettir ki, bu uğurda insanlar birbirlerine karşı içten sözleşmiş gibidirler. Ülkü, ilk önce, insanların gönüllerinde, gönüllerinin derinliğinde, şuur altlarında, hayallerinde doğar ve kendini önce destanlarda gösterir. Sonra şuura geçer, büyük kılavuzlar tarafından açıklanır. Daha sonra da büyük kahramanlar, onu gerçekleştirmek için büyük hamleler yapar. Bu hamle sırasında da ülkülü millet, kahramanların ardından gönül isteği ile koşar. Bütün bu uğraşmalar arasında da millet yürür; önce manen, sonra maddeten ilerler, olgunlaşır, erginleşir. Türk destanlarından çıkan anlamlara göre, Türklerin ülküsü, fetihler sonunda büyük ve üstün bir devlet kurarak bu devletin içinde bolluğa ve mutluluğa kavuşmaktır…” diye bahsederek; sadece bir devrin değil, ülküsü uğruna yaşayacak olan bir milletin yüreğinde, yolunda destanlaşmış bir isimdir.
Türk tarihi ve kültürü, Orta Asya’dan Anadolu’ya uzanan zaman diliminde gelenek, görenek, millî değerler çerçevesinde toplumun yaşam süzgecinden geçerek oluşmuş ve medeniyetler silsilesi içerisinde kendisine önemli bir yer bulmuştur. Türk edebiyatı tarihi boyunca da edebiyatçılarımız, bu köklü toplumsal hafıza unsurlarına yapıtlarında atıflar yaparak, eserlerini zengin bir zemine oturtmuş, böylelikle yaşanan olaylara ve kıymetlere dikkat çekmeye çalışmışlardır. Eserlerinde Türk medeniyet unsurlarına en çok yer veren isimlerden birisi de Hüseyin Nihal Atsız’dır.
Türk tarihi, kültürü ve edebiyatı ile harman olmuş bir isim olan Atsız, aynı zamanda yine Türk tarihi, kültürü ve edebiyatı üzerinde çeşitli araştırma ve çalışmalar yapmış, analizlerde bulunmuş ve bunları değerlendirmiştir. Atsız Ata’nın şiirlerinde, bu medeniyetin en önemli yapı taşlarından olan tarihî mekânların ne ölçüde tezahür ettiğini ortaya koymak, onun hayal dünyasını daha iyi anlayabilmek adına önem teşkil etmektedir. Sonuçta Atsız’ın, yaşadığı dönemden daha çok ölümünden sonra bugünlere kadar adı; hayalleri, ülküsü ve hedefleri ile anılagelmiş, genç yüreklerde bayraklaşmıştır.
Türk Devletleri Teşkilatı’nın kurulması heyecanının yaşandığı bugünlerde, bugünleri hayal edip, yine bu hedef doğrultusunda bir ömür harcayarak yaşayanlar içinde, “Bugünleri görseydi…” diye anılanların neredeyse başında gelen Atsız Ata, gönüllerdeki yerini hep koruyacak inancındayım.
Atam Nursultan Nazarbayev ile tanışmam, 1995 yılında eğitim için gittiğim Kazakistan’da, Türk Dünyası’nın Manevi Başkenti Türkistan’da oldu. Öğrenciydim, bizden büyüklerin ve onların da örnek aldığı Atsız Ataların Kızıl Elma’sı, bizim yurdumuz olmuştu öğrencilik yıllarımızda. Türkiye-Kazakistan kardeşlik bağının sembolü olarak kurulmuş ve adını; dili, tarihi, Ataları bir olan, Türkçe konuşan bütün milletlerin, akraba topluluklarının ortak atası olan Ahmet Yesevî’den alan Ahmet Yesevî Üniversitesi’ne, Elbaşımız Nazarbayev’in verdiği kıymeti gözümde farklı bir yere koyarken, ilerleyen zaman içinde yine bizleri sık sık ziyarete gelmesi, yaptığı konuşmalardaki Türkistan ve Türk Birliği vurgusu, daha o yıllarda çok sıra dışıydı.
Nursultan Nazarbayev, bir Cumhurbaşkanı olarak bağımsızlığını yeni kazanmış bir ülke için çok yoğun mesai harcarken, bir yandan da sanki geleceğin yapı taşlarını üst üste koymaya çalışıyor; bunu, sonraki yıllarda farklı boyutlara, toplantılara, diğer Türk devletlerine yaptığı bu yoldaki çağrılara dönüştürüyordu. Yıllar içinde bizzat şahitlik ettiğimiz çağrıları olgunlaştırıp, Türkistan denilen o otağın etrafında bir araya getiriyordu.
Artık o yıllar geride kalmış, 92’de bağımsız olan Ata yurdum Kazakistan, bugün her yönüyle gelecek vadeden, Türk dünyasının parlayan bir yıldızı hâline gelmişti. Türk dünyasının bilge büyüğü, töre ağası Nursultan Nazarbayev de, “Türk Birliği” ülküsü yolunda söylemlerinden sonra hedeflerini de bir bir hayata geçirmeye başlamıştı. Teklifleriyle önce Türk Dili Konuşan Ülkeler adıyla bir araya gelen Türk dünyası ülkeleri, bu süreçten sonra istişareler yapmaya başladı. Olgunlaşan bu girişimlerin neticesinde ise, sözlü telkin ve teklifleri can bulmaya başladı ve ilk resmî birliktelikler hayata geçmiş oldu. 3 Ekim 2009’da Nahçıvan’da imzalanan Nahçıvan Antlaşması’yla; Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkiye arasında Türk Konseyi kuruldu. 2018’de topluluk Türk Keneşi adını almış, son olarak da 12 Kasım 2021 tarihinde adı Türk Devletleri Teşkilatı olarak değiştirilmiştir.
Yaklaşık 28 yıldır, bilfiil Türk Dünyası Birliği uğrunda ciddi emek ve ömür sarf eden Ata yurdum Kazakistan Kurucu Cumhurbaşkanı, Türk dünyası aksakalı Atam Nursultan Nazarbayev, kurulmasıyla gönlümüze çiçek açtıran Türk Devletleri Teşkilatı’nın çok büyük emektarı ve mimarıdır.
Hayatı, anıları, söylemleri ama en çok da ülküsüyle gönüllerdeki yerini hep koruyacak olan Hüseyin Nihal Atsız Ata’ya rahmet; “Turan Eller” uğruna yıllardır verdiği mücadeleye bizzat şahitlik ettiğim Türk dünyasının bilge büyüğü Ata yurdum Kazakistan’ın Kurucu Cumhurbaşkanı Atam Nursultan Nazarbayev’e ise, ülkesi ve Türk Birliği Ülküsü yolunda uzun, sağlıklı bir ömür diliyorum…
Turan Eller Var Olsun, Allah Türk’e Yâr Olsun. Vesselam…