Ötekileştirme
Çağımızın amansız hastalığı ötekileştirme…
Peygamber Efendimiz “Veda Hutbesi”nde “Ey insanlar!” diye hitap etmekle hiçbir ayrım yapmadan insan olan herkese seslenmiştir.
Hz. Peygamber, Veda Hutbesi adıyla meşhur olan bu hutbede, müminlere (insanlara) vasiyet niteliğinde evrensel geçerlilik taşıyan çok önemli şu mesajları vermişti:
“Ey insanlar! Şunu iyi biliniz ki Rabbiniz birdir, babanız birdir. Arap’ın başka ırka, başka ırkın Arap’a, beyazın siyaha, siyahın beyaza, dindarlık ve ahlak üstünlüğü dışında bir üstünlüğü yoktur. Dinleyin! Bu ilâhî gerçeği size tebliğ ettim mi, bildirdim mi? (Kendisini dinleyenler hep birden ‘evet’ dediler.) Öyleyse burada olanlar olmayanlara bildirsin! (Müsned, V/411).”1
Allah, yaratılmışların en yücesi olan insana irade vermiş, iradesi yönünde hareket etmesini istemiş, özgür bırakmıştır. Kitabımız Kur’an-ı Kerim’i ve Peygamber Efendimiz’in yaşayışını rehber göstermiştir.
Sosyal bir varlık olan insanın; ırkı, dili, dini, cinsiyeti, ten rengi, siyasi görüşü, medeni durumu, ekonomik durumu, sosyal statüsü, maddi ve manevi varlığında bir başkasına göre farklılıklar olabilir. Özünde her birey özel ve güzel özelliklere sahip olabilir. Kısaca her bir birey, şahsına münhasır özelliklere sahiptir. Tüm bu çeşitlilikler içinde ortak olan değerlerin başında insan olmak gelir. Her birimiz bir Âdemoğluyuz. İnsanların güzel yanına bir ip atıp o güzel yanını yakalayıp çıkarmak ve o kişiyle olan bağımızı kuvvetlendirmek; bunu yapamıyorsak bile en azından onun varlığına ve değerlerine saygı göstermek mecburiyetindeyiz.
Misafir olduğumuz bu dünyada; eşit doğan, ömür geçiren, üreten, çeşitli faaliyetleriyle insanlara hizmetle meşgul olan yeryüzündeki herhangi biriyiz. Herhangi bir zamanda, herhangi bir konuda, bazı özellikleriyle üst konumda ya da durumda olanlar, karşısındaki kişiyi ötekileştirebilir. Ötekileştirme arttıkça, ötekileştirilenler için hayat çekilmez olabilir ve ötekileştirilen kişi, damgalandığı düşüncesiyle toplum düzenini bozabilir.