Tarih Bilinci ve Kimliğin İnşası
Tarih bilinci, muhasebe bilincidir. Nereden geldik, neredeyiz, nereye gidiyoruz, nereye gitmeliyiz, nasıl gitmeliyiz, ne yapmalıyız gibi kritik soruların muhasebesi milletler için tarih bilinci, tarih şuuru ile yapılır, yapılmalıdır. Milletleri, tarihleri ile tanırız. Bir milletin içtimai, iktisadi, siyasi ve askerî macerasını yansıtan tarih, bize o cemiyet hakkında çok şey söyler. Kısaca bir milletin tarihini bilmek, onu güç ve zaafları ile tanımak demektir (Arvasi, s. 76). Bunu da bize veren tarih bilgisidir.
Tarih, yaşayan nesillere ışık tutan binlerce hadise ile doludur. Yine tarih, yaşayan nesillere örnek olacak binlerce dâhinin ve kahramanın hayatını, eserlerini ve çalışmalarını dile getirir. Yine tarih, binbir facia tablosu çizerek, yaşayan nesillere ibret levhaları gösterir. Yine tarih, bu hürriyeti ile ilim, sanat ve fikir adamlarına ilham kaynağı olur (Arvasi, s. 79.).
İnsan, öleceğini bildiği için eser bırakıp ölümsüz olmak isterken, diğer taraftan geçmişini merak edip nereden geldiğini araştırır. Tarih bilinci, bu şekilde doğar. İnsanoğlu, ilk insandan itibaren nereden geldiğini merak etmektedir. Tarih bilinci, kendimize olan yolculuğumuzu, kendimizi tanımamızı, kökenimizi, dünyadaki ve toplumlar içindeki yerimizi bilmemizi sağlayarak kişilik ve millet oluşumunda en önemli unsurlardan biridir.
Unutulmaması gereken önemli bir husus da tarihinle ilgilenmezsen, tarihini başkalarının yazdığıdır. Böyle olursa, başkalarının yazdığı gözle bakarsın kendi tarihine ve o bilinçle okursun. Zamanla da kendine, geçmişine ve kültürüne yabancılaşırsın. Bu yüzden tarih bilinci ve tarihin yazımı millî olmalıdır. Objektif olamaz tarih! Objektif tarih yoktur; her yazan tarihçi, mutlaka kendi gözüyle bakar olaylara.