Tüketim Toplumu Hakkında Röportaj
Gerçek ihtiyaçlar ile göstermelik ihtiyaçlar arasındaki ayrımın ortadan kalktığı tüketim toplumunda bireyler, tüketim mallarını satın almanın ve bunları sergilemenin toplumsal bir ayrıcalık ve prestij getirdiğine inanır. Böylelikle yaşamın başladığı andan itibaren insanlar, tüketme ve tekrar tekrar tüketme sürecine girerler. Bu da aşırı tüketimin doğurduğu birçok sonuca gebe olmak anlamı taşıyor. “Tüketim Toplumu” konusunu ele aldığımız bu sayımızda, Dr. Hülya AĞIN HAYKIR ile bir röportaj gerçekleştirdik. Haykır, tüketim ile tüketim toplumu/kültürü kavramları, toplumsal cinsiyet rolleri ve tüketim kültürü, tüketim toplumunu teşvik eden araçlar, tüketim alışkanlıklarındaki değişim, yeni medyanın tüketimdeki rolü ve çocukların ve gençlerin tüketim kültüründeki rolleri hakkında dergimize önemli açıklamalarda bulundu.
Yaşamın başladığı andan itibaren insanlar tüketme ve tekrar tekrar tüketme sürecine girmişlerdir. Bu noktada öncelikle “tüketim ile tüketim toplumu/kültürü” kavramlarına açıklık getirebilir miyiz?
Üretimin zıddı olan tüketim, doğru yerden ele alındığında doğal bir süreçtir. Zira insan da doğa da aynı anda hem üretici hem tüketicidir. Tüketilen bir ürün varsa, karşılığında üretilen bir ürün de vardır. Tüketimin olumsuz anlamda kullanılmasına neden olan durum, alma verme dengesinin bozulmasındandır. İnsan, ihtiyaç duyduğunu alıp karşılığında değerince bir şey verirse mutlu olur; ihtiyaç hâline getirileni alıp karşılığında ederinden fazlasını verirse mutsuz olur. Tüketim toplumu, insanların insanca yaşamak için kendilerinde var olan gerçek ihtiyaçlar yerine çeşitli araçlar yoluyla bilinçaltlarına yerleştirilen yapay ihtiyaçlara yönelmesiyle oluşan toplumdur. Burada ihtiyacımız olanla ihtiyaç duyulan arasındaki farka dikkatinizi çekerim.
Filozof İoanna Kuçuradi, ikisi arasındaki ayrımı şöyle ifade ediyor: İhtiyacımız olanlar, bizde insan olmaktan dolayı kendiliğinden vardır. İhtiyaç duyulanlarsa, dışarıdan itici bir güçle -medya, reklam gibi araçlarla- kişilere ihtiyaçmışçasına arzu ettirilenlerdir. Kuçuradi’nin açıklamasını referans alarak ihtiyacımız olanları yeme, içme, barınma gibi en temel gereksinimlerimizden hareketle somutlaştırabiliriz. Aç olduğumuzda üretilmiş olanı alıp tüketmemiz doğaldır. Barınma gereksinimini karşılamak üzere ev almak da doğal bir ihtiyaçtır. İletişim kurma da insanın doğasından kaynaklanan sosyal bir ihtiyaçtır. Günümüzün yaşam koşullarında cep telefonu, bu ihtiyacı yerine getiren bir araçtır. İhtiyacımıza uygun bir telefon alıp kullanıyorsak sorun yok; fakat hiç kullanmayacağımız özellikleri olan bir telefon almak gereksinim değil saçmalık. Bu durumda, iletişim, ihtiyacımız olan bir durumken cep telefonu ihtiyaç duyulan hâline getirilmiş nesnedir. İnsan, yaşamını güvenle sürdürmek amacıyla ev alır. Evin kendisi ihtiyacımız olandır; evin muhiti, özellikleri, içindekilerin lüksü ve benzeri nitelikleri ihtiyacımız olanmış gibi hissettirilen ama aslında ihtiyaç duyulan hâline getirilmiş ürünlerdir. Bu ince ayrımı yaptıktan sonra, X markasının yeni çıkan telefonunu, Y markasının göğsümüze iliştirilen logolu tişörtünü, Z muhitinden ev almak için varını yoğunu verenlere tüketim toplumu dersek yanlış olmaz sanırım.