Türkiye Yüzyılı: Millî Hâkimiyette Üçüncü Aşama
28 Ekim 2022 tarihinde Ankara’da düzenlenen AK Parti “Türkiye Yüzyılı” Tanıtım Toplantısı’nda Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Aziz Milletim, Milliyetçi Hareket Partisi’nin Saygıdeğer Genel Başkanı…” diye başlayan tarihî konuşması, kelimeleri özenle seçilmiş bir manifesto niteliğindeydi.
Sayın Cumhurbaşkanının “Türkiye Yüzyılı”nı tarif ettiği 19 paragraftan ilk ikisinde vurgu yaptığı şu 5 nokta önemliydi:
1- Kimlik siyaseti yerine birlik siyaseti,
2- Kutuplaştırma siyaseti yerine bütünleştirme siyaseti,
3- İnkâr siyaseti yerine kucaklama siyaseti,
4- Tahakküm siyaseti yerine özgürlük siyaseti,
5- Nefret siyaseti yerine sevgi siyaseti.
Cümlelerin önemli olmasının bir nedeni de protokolün bir numaralı onur konuğunun MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli olmasıydı.
Devlet Bey’i yakından tanıyanlar, hatır için çiğ tavuk yemek bir yana, yapımı fikirlerine uymayan bir Adana Kebabı’nı bile sofrasına koymayacağını çok iyi bilirler.
Yukarıdaki maddeler bir yana, konuşmanın bütünlüğü içinde MHP’nin çizgisine nazaran liberal sayılabilecek görüşlere yer verildiği de görülmüştür.
Peki, MHP’nin imajına özellikle 70’li yıllarda yerleşen “katı milliyetçilik” ve “yoğun merkeziyetçilik” gibi hassasiyetler, bu konuşmanın en azından bir kısmının, Sayın Bahçeli’yi rahatsız etmesine sebebiyet vermiş midir?
Hayır, Devlet Bey, tabii ki rahatsız olmamıştır. Çünkü MHP, başından beri, milliyetçiliğin millî iradeye saygılı olmak anlamına geldiğinin farkındadır.
“Millî Hâkimiyet”, milliyetçiliğin kamu hukukundaki uygulamasıdır. Alparslan Türkeş, “En kötü hukuk düzeni, en iyi ihtilal düzeninden iyidir.” derken bunu anlatmaya çalışmıştır.
15 Temmuz’dan beri AK Parti ve MHP, darbecilere karşı bir can yoldaşlığı tesis ettiğine göre Devlet Bey bir süredir armudun sapına, üzümün çöpüne bakmamaktadır.
Erbakan Hükûmeti 28 Şubat’a doğru giderken, Alparslan Türkeş’in askerî vesayetçi komutanlara haddini bildirme konusundaki tavsiyesi ve dostluğu da unutulmamıştır.
Aslına bakarsanız, AK Parti’nin önemsediği “kimlik” ile MHP’nin önemsediği “kimlik” aslında birbirinden farksızdır. Göz ardı ettiği alt kimlikler konusunda da tutum aynıdır.