Türkiye Yüzyılı’nda, Ahmet Yesevî Yolu ve Türk Dünyasının Manevi Başşehri Türkistan
Türkiye Yüzyılı tanımlamasıyla bile yüreklerimize heyecan katan, geçmişten geleceğe kimlik kodlarımızı yeniden sorgulamamıza sebep olan, geçmişimizin şanı ile kıvanırken, aynı zamanda atalarımızın bizlere bıraktığı tarihî, kültürel miraslardan güç almayı sağlayan ve bu vesileyle daha büyük işler yapmaya, bu yüzyılı gelecek nesillere başarılarla bırakmaya sevk ettiren muhteşem bir değer…
Türkiye Yüzyılı, çok farklı manalarda değer bulurken ben, Türkiye’deki iki hizmet madalyalı vatandaşından biri olmakla her daim kıvandığım Ata yurdum, Yesevî yolunun sırrı, Türk dünyasının manevi baş şehri Türkistan ile bu yüzyıldaki kıymeti ve gelecek yüzyıllara katacağı güzellikleri yürek sözlerimle yazmak istedim.
Ahmet Yesevî adı, adını taşıyan yol ile yüzyıllardır gönül dünyamızı aydınlatan bir ışık. Hem öyle bir ışık ki, aslında dönüp, bize kim olduğumuzu anlatan, kimlik kodlarımız ile hayat yolumuzdaki huzuru, sevgiyi, birlik-beraberliği de beraberinde bize veren bir ocak. Yesevî Yolu’nu incelediğimizde görürüz ki; “Yesevî Yolu”nun, bizim için olduğu kadar gelecek nesiller için, kimlik ve tarihimizin doğru bir şekilde ulaşması için hayat kaynağımız. 1994 yılında başladığım “Yesevî Yolu” araştırmalarım neticesinde, her ziyaretimde yeniden can bulduğum Yesevî Yolu ve adıyla bütünleşmiş Türkistan diyarının, Türkiye’mizin himayesinde kurulan Türk Devletleri Teşkilatı çatısı altında ortak karar ile “Türk Dünyasının Manevi Başşehri” ilan edilmesi, bu değerin sadece bizim için değil, bütün Türk diyarları için ne denli vazgeçilmez bir öğretici, bir buluşma noktası olduğunun en önemli göstergelerinden.