Türkiye Yüzyılında Kültürün ve Aydınların Rolü
Türkiye Yüzyılı
Türkiye Yüzyılı tanıtım konuşmasında Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan, “Türkiye Yüzyılını, ülkemizi siyasi, ekonomik, teknolojik, askerî, diplomatik, her alanda dünyanın en büyük 10 devleti arasına çıkartarak yükselteceğiz.” şeklinde ifade etmiştir.
Yine Cumhurbaşkanı’nın ifadesiyle “Türkiye Yüzyılı, bilimin yüzyılıdır. Bilimin ve teknolojinin ilerleyişinin, insanlığın geleceğini ne yönde etkileyeceğinin farklı boyutlarıyla tartışıldığı bir dönemden geçiyoruz. Ülkemizde, insanımızın hayat kalitesini artırmaya yönelik kamuda ve özel sektörde yürütülen bilimsel çalışmaları destekleyerek, bu alanda da söz ve iddia sahibi konuma ulaşmayı planlıyoruz. Uluslararası sıralamaların ilk 500’ünde en az 10 üniversitemizin yer almasını sağlayacak, 2030 yılında 10 milyonu bulacağı öngörülen uluslararası öğrenci sayısından hâlen 300 bine yakın olan payımızı 1 milyona çıkartacağız.” hedefleri belirlenmiştir.
Türkiye, günümüzde dünya ülkeleri içinde ekonomik büyüklüğüne göre ilk 25 ülke arasındadır. Tarihsel olarak da bakıldığında ilk cihan hâkimiyetini kuran Oğuz Türkleri olmuştur (Turan, s. 95). Dünyaya egemen olan Selçuklu ve Osmanlı Devleti’ni de Türkler kurmuştur. Anadolu’daki üçüncü büyük Türk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun ilanıyla, kendi içinde pek çok merhaleyi ve mücadeleyi barındıran yeni bir döneme adım atılmış durumdadır. Türkiye’nin gücü arttıkça, bölgesel ve küresel etkinliği de tekrar artacaktır. (Friedman, 2013). Öyle ki “Osmanlı, Selçuklunun devamı olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti de Osmanlı Devleti’nin alternatifi değil veliahdıdır. Selçukludaki potansiyel, Osmanlı Devleti’nde aktüel hâle geldiğine göre tarihte olup biten her şeyin istikbali müjdelediği görülmektedir.” (Şeker, 41-42). Nitekim Türk adıyla kurulan ilk Türk devleti Göktürklere ait Orhun Abideleri incelendiğinde, Turan’ın ifade ettiği gibi baştan başa millî şuur ve cihan hâkimiyeti ideali ile dolu olduğu dikkat çekmektedir (Turan, s. 105). Eski Türkler bir olan Tengri tarafından kendilerine cihan hâkimiyetinin ihsan edildiğine inanmaktaydı; bu mefkûre, İslam’ın kabulü ile Nizam-ı Âlem olarak gelişmiştir. İbn Haldun’un ifade ettiği gibi “Bir kere yapılmış olması bir daha yapılabileceğine dair bir umut sunar.”. Bu noktadan hareketle, geçmişte ne olduğunu bilen gelecekte de ne olacağını bulacaktır! (Şeker, 2015, s. 81). O hâlde Türkiye Yüzyılı’nın gerçekleşmesi de mümkündür. Ancak buna ne kadar hazırız? Türkiye Yüzyılı için bilim, felsefe, kültür ve medeniyet konuları hakkında ne durumdayız? Bunlara cevap aranmalıdır.