Ülkemizde Fikir Neşriyatı, Milliyetçi Dergiler ve Türkiye Günlüğü
Matbaa, bilginin kitlesel üretimini ve yayılmasını sağlayarak kitap/dergi/gazete ile girdiği her yerde, düşünce ve yaşam tarzında, köklü ve hızlı değişimlere neden olmuştur. Matbuat/neşriyat toplumun aynasıdır. Böylece bir toplumun ya da milletin kendini tanıması ve millî kimliğini kazanmasında neşriyatın önemli bir rolü bulunmaktadır. Ayrıca gazete ve dergilerin çok önemli bir fonksiyonu daha vardır. C. Özyurt’un ifade ettiği gibi bunu, “Bir gazetenin belli bir coğrafyada eş zamanlı olarak okunmasını, tüketilmesini, üyelerinin birbirlerini tanımadığı hayali bir topluluğun olağanüstü bir kitlesel ayini olarak değerlendirmek mümkündür.” şeklinde açıklar. Böylece Türk ve Osmanlı tarihinde 1831’de yayınlanmaya başlayan ilk gazete olan “Takvim-i Vekayi” dilde standartlaşmayı hızlandırmış, dilin kitleselleşmesi sürecini başlatmıştır. Bu gelişmeler toplumsal bütünleşmeye önemli katkı sunmuştur. Dildeki birlik, fikirdeki birliğin de temelini oluşturmuştur. Bu nedenle matbuat/neşriyat dünyası Türklerde millî kimliğin oluşmasında, uluslaşma sürecinde önemli bir vazife ve misyon üstlenmiştir (Cevat Özyurt, Modern Türk Düşüncesinin Sosyolojisi). Ancak 1980’li yıllarda Türki ye’de matbuat büyük baskı altına girmiştir. Bu nedenle dergicilik de ülkemizde hızla magazinleşme sürecine girmiştir (Aslı Yapar Gönenç, Türkiye’de Dergiciliğin Tarihsel Gelişimi). Ülkemizde son yıllarda hızla dergi çeşitliliği ve sayısı artmaktadır. Özellikle son dönemde tüketici dergiciliği giderek önem kazanmaktadır. İşte böyle bir ortamda fikir dergiciliği sürdürülebilirliği en zor yayıncılık faaliyetlerinden biri hâline gelmiştir. Nitekim ülkemizde fikir dergisi okuyanların sayısı çok azdır. Bu nedenle yeterli abone ve okuyucu sayısına ulaşamayan birçok fikir ve kültür dergisi kapanmak zorunda kalmıştır.
Osmanlıdan 1980’lere Milliyetçi Fikir Dergiciliği
Osmanlı döneminden itibaren fikir dergileri az önce de ifade edildiği gibi toplumsal bütünleşmeye ve halkın aydınlatılmasına yönelik önemli katkılar sağlamıştır. Ali Suavi’nin Ulum Dergisi (1869), XIX. yüzyıl fikir dergiciliğinin önemli örneklerinden birisidir. “Suavi’nin İslamcılık ile Batıcılığı örtüştürerek İslam modernizmini gündeme getirmesi, Batı milletleri karşısında Türkçülük üzerinden çözüm arayışları, gelecek on yılların fikir hayatını etkilemiştir.” (Haluk Ölçekçi, Milliyetçi Fikir Dergiciliği Yayınlar Bibliyografyası). Bu yönüyle milliyetçi fikir dergileri ve neşriyatı incelendiğinde Anadolu’da uluslaşma ve modernleşme sürecinde Türk milletinin kendi kültürünü, dilini ve tarihini koruyup geliştirmesinde bir okul/akademi görevi görmüştür, diyebiliriz. Böylece dilde, fikirde birliğin temelleri atılmış; aynı düşünceye iman edenlerin birlikteliği ve dayanışması da güçlenmiştir. Ülkemizde milliyetçi olarak nitelenebilecek dergilerin ortaya çıkışı İkinci Meşrutiyet dönemiyle mümkün olmuştur. Osmanlı toplumunda Türklük düşüncesinin belirginleşmeye başladığı bu dönemdeki Türkçülük fikrinin yayın organları; Türk Yurdu (1911), Genç Kalemler (1911), Halka Doğru (1913), Yeni Mecmua (1917) dergileri olmuştur. Cumhuriyetin ilk yıllarında ise yayın organları daha çok yeni rejimi güçlendirmek ve devrimleri yaygınlaştırmak amacıyla faaliyetlerini sürdürmüştür. Bu dönemde Halkevleri Mecmuası Ülkü (1933) gibi resmî ideolojinin misyon dergileri örnek olarak verilebilir. Bu dönemin dikkat çeken Türkçü dergisi ise Atsız Mecmua (1931)’dır. İkinci Dünya Savaşı yıllarında milliyetçi yayınlarda ciddi bir artış gözlenmektedir. Milliyetçi fikir dergileri, İkinci Dünya Savaşı sonrasında dünya konjonktürünün getirdiği mücadele ortamında kendisine yeni bir mecra bulmuştur. Bunlar arasında Türkçü-Turancı çizgideki Orhun (1933, 1944), Ergenekon (1938), Bozkurt (1939), Tanrıdağ (1942), Çağlayan (1943), Anadolucu çizgideki Millet (1942) ve Hareket (1939) diğerlerine göre daha ılımlı fikir ve sanat ağırlıklı Çınaraltı (1941) dergileri dikkat çekmektedir. Necip Fazıl’ın Büyük Doğu (1943) ve Osman Yüksel’in Serdengeçti (1947) dergileri, milliyetçiliği Türk-İslam düşüncesiyle politize ederek geniş halk kitlelerini etkileyen diğer yayınlardır. Ancak II. Dünya Savaşı ve sonrasında tek parti yönetimi ve devamında Demokrat Par ti döneminde -kısa süreli basın özgürlükleri yaşansa da- basın üzerinde yaşanan sansür ve baskılar fikir dergiciliğini de olumsuz etkilemiştir. Maalesef 1980 askerî darbesine kadar yaşanan süreçte ülkemizdeki siyasal-ideolojik kamplaşmaya dayalı toplumsal çalkantılar, toplumsal düzeni olduğu kadar fikir dergiciliğini de derinden etkilemiştir. 1960’ların sonlarından itibaren bir fikir hareketi olarak milliyetçiliği; Türk Yolu (1969), Devlet (1969), Töre (1971), Bozkurt (1972), Büyük Ülkü (1976), Genç Arkadaş (1975) gibi dergiler temsil etmiştir. 1980 darbesiyle Türkiye’de ideolojisiz bir toplum oluşturulmaya çalışılmıştır. Yasal baskılarla basın özgürlüğünün kısıtlandığı ihtilal döneminde düşünce özgürlüğü tamamen ortadan kalkarken, pek çok yayın kapatılmış ve gazeteciler de tutuklanmıştır. Apolitik yeni dönem fikir dergiciliğine büyük bir darbe vururken, basında magazinleşme olgusunda belirgin bir yükseliş kendini göstermiştir (Haluk Ölçekçi, Milliyetçi Fikir Dergiciliği Yayınlar Bibliyografyası). Türkiye Günlüğü de 1980’li yılların sonunda yayın hayatına başlayan bir dergidir.
Burada üzerinde durulması gereken önemli bir husus bulunmaktadır. Son yıllarda milliyetçi dergiler üzerine yapılan çalışmalar incelendiğinde milliyetçi fikir dergilerinin uzun süreli çıkarılamaması en önemli sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Çeşitli nedenlerden dolayı yüzlerce fikir dergisi yayın hayatına son vermek zorunda kalmıştır. Bunun nedenlerini ortaya koyması bakımından Haluk Ölçekçi’nin tespitleri önemlidir: “Milliyetçi düşünce ve siyasal hareketinin profesyonel bir yayıncılık yapamadığı gözlenmektedir. Milliyetçi çizgide yayın yapan fikir dergileri genellikle birkaç yazarın bir araya gelmesiyle çıkarılan kısa ömürlü yayınlar olmuştur. Profesyonel yönetici ve çalışanları olmayan, finansal kaynak, reklam ve satış gelirleri zayıf, ulusal dağıtım imkânları sınırlı ve bütün bu nedenlerden dolayı kısa ömürlü bu yayınların büyük çoğunluğu amatör çabalarla varlıklarını sürdürmeye çalışmıştır.” (Haluk Ölçekçi, Milliyetçi Fikir Dergiciliği Yayınlar Bibliyografyası, s. 274).
Bu konuda diğer önemli sorun da okuyucu kitlesidir. Mehmet Kaplan’ın ifadesi ile “Biz Türk milleti okuma ve yazmaktan çok konuşmayı seven bir milletiz. Dünyada kahvehanesi en bol ve en dolu olan ülke Türkiye’dir.” demiştir (Mehmet Kaplan). Nitekim TÜİK istatistikleri de incelendiğinde ülkemizde kitap okuma alışkanlığı ve oranı çok düşüktür. TÜİK verilerine göre (2022 yılında) son 12 ay içerisinde 15 yaş ve üzeri fertlerin %69’unun hiç kitap okumadığı tespit edilmiştir (TÜİK 2022 Yaşam Kalitesi Modülü). Bu sayılan nedenlerden dolayı okuyucusu, abonesi az olan ve finans kaynakları yetersiz kalan milliyetçi fikir dergileri bir süre sonra reklam vb. gelirleri de yoksa kapanmak zorunda kalmıştır.
Mustafa Çalık ve Cedit Neşriyat
Merhum Mustafa Çalık, Türk kültür ve düşünce dünyasının önemli isimlerinden biriydi. Tarihçi, yazar ve siyaset bilimci olarak tanınan Çalık, 1956’da Gümüşhane’nin Çalık köyünde doğmuştur. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun olmuş ve daha sonra ABD’deki Denver Üniversitesi’nde milletlerarası politika alanında yüksek lisans yapmıştır. Prof. Dr. Ergun ÖZBUDUN danışmanlığında hazırladığı “Siyasi Kültür ve Sosyolojisinin Bazı Kavramları Açısından MHP Hareketinin Kaynakları ve Gelişimi” (1991) adlı doktora tezi de onun fikir dünyasının bir aynasıdır aslında.
Çalık, 1980 yılında Devlet Planlama Teşkilatı’nda çalışmaya başlamış ve 1984’te uzman olmuştur. 1986’da görevinden istifa etmiş ve bir grup arkadaşıyla birlikte Türkiye Günlüğü dergisini yayımlamaya başlamıştır. Ayrıca, 12 Eylül 1980 askerî darbesinin ardından bir grup arkadaşıyla birlikte Yeni Sözcü dergisini de kurmuştur. Çalık, Türkiye Cumhuriyeti’nin 8. Cumhurbaşkanı ve aynı zamanda Anavatan Partisi Genel Başkanı Turgut Özal’a danışmanlık yapmıştır. Ayrıca, Büyük Birlik Partisi’nin kurucusu ve ilk genel başkanı Muhsin Yazıcıoğlu döneminde de genel başkan yardımcılığı yapmıştır. Mustafa Çalık, 6 Aralık 2023’te, 67 yaşında hayatını kaybetmiştir.
Mustafa Çalık, akademik ve fikir alanında önemli eserler vermiştir. Türkiye Günlüğü’nde gündeme dair önemli yazılar kaleme almıştır. Mustafa Çalık’ın bazı önemli eserleri şunlardır:
1. “MHP Hareketi: Kaynakları ve Gelişimi” (1996)
2. “Siyasi Yazılar” (1998)
3. “Teorik Denemeler” (2001)
4. “Millî Kimlik Milliyet Milliyetçilik” (2008)
4. “Türkiye Günlüğü” (1989-2023)
Bu eserler, Mustafa Çalık’ın geniş bilgi birikimini ve çeşitli konulardaki derinlemesine anlayışını da yansıtmaktadır.
Cedit Neşriyat, çeşitli kitaplar ve dergiler yayımlayan Mustafa Çalık’ın sahibi olduğu bir yayınevidir. Türkiye Günlüğü dergisi, Cedit Neşriyat tarafından yayımlanan önemli yayınlardan biridir.
Cedit Neşriyat’ın yayımladığı kitaplar arasında “Türkiye Teşkilat ve İdare Tarihi”, “Theologia`nın Esasları”, “Ermeni Soykırımı İddiaları”, “Halil Rıfat Paşa Dönemi ve İcraatı 1827-1901”, “Dialektik ve Nazariyat”, “Harf ve Nazariyat”, “Anastas Mikoyan”, “Bosna Hersek”, “18. Yüzyıldan Tanzimat`a Ankara”, “2007`nin Hukuk Olayı Anayasa Mahkemesi`- nin 367 Kararı”, “Destanlar Oğuz Taifesinin Lisanıyla Dedem Korkud`un Kitabı”, “Çanakkale”, “1921 Türkiye Sanayi Sayımları”, “Osmanlıdan Cumhuriyet’e Türk Maliye Teşkilatı”, “Perihan Sultan”, “Halil Rıfat Paşa Dönemi ve İcraatı 1827-1901”, “Kim Kime Borçlu?”, “Bir Asır Sonra Balkan Savaşları”, “Son Dönem Osmanlı Nüfusu ve Ecnebiler Meselesi”, “2. Meşrutiyet`in İlanında Halk Unsuru” ve “Ömer Seyfettin Seçme Hikâyeler” gibi eserler bulunmaktadır.
Türkiye Günlüğü
Türkiye Günlüğü, Cedit Neşriyat’ın yayınladığı üç aylık fikir ve kültür dergisidir. Mustafa Çalık’ın ifadesiyle derginin meselesi, “Mesuliyetin adresi ile dirayetin istikametini şaşırmamaktan ibarettir.” (Mustafa Çalık). Türkiye Günlüğü, sosyal bilimler ve siyaset konularını ele almaktadır.
Mustafa Çalık ve Türkiye Günlüğü dergisi ülkemizde milliyetçi fikriyatın kök salmasında, kökünün derinlere inmesinde önemli bir katkı sunmuştur. Milliyetçi camianın bilinçlendirilmesinde ve aydınlatılmasında önemli bir role sahip olan dergi, tarih şuurunu okurlarına vermeye çalışmıştır. Kafesoğlu’nun da ifade ettiği gibi “Farklar arasında maneviyat birliğini sağlayan temellerden biri müşterek tarih şuurudur.” (Kafesoğlu). Buna katkı sağlayan dergilerden biri de Türkiye Günlüğü dergisidir. Nitekim derginin son 8 sayısı incelendiğinde bu sayılardaki yazıların Türk tarihinde önemli bir yeri olan Millî Mücadele’ye, Lozan’a, Cumhuriyet’e ve tarih yazımına ayrıldığı görülmektedir.
Derginin Amacı ve Yayın Politikası incelendiğinde Türk milletini aydınlatma ve bilinçlendirme misyonu ile Türk millî kimliğinin sesi olan Türkiye Günlüğü, Türkiye’nin son 30 yılında milliyetçi fikir dergileri arasında müstesna bir yeri olan dergidir.
Türkiye Günlüğü’nün ilk sayısı Nisan 1989’da yayımlanmıştır. Derginin idare yeri Çankaya/Ankara’dır. Başlangıçta aylık olarak yayımlanmış ancak 9 ay sonra üç aylık bir yayın periyoduna geçmiştir. 1994-1996 yılları arasında iki aylık bir periyoda indirilmiş, fakat 1997’den itibaren yeniden üç aylık periyoda dönülmüştür.
Derginin Yazar Kadrosu incelendiğinde Türkiye’nin önemli aydınlarının dergide yazdığı dikkat çekmektedir. Zaman zaman değişişse de Yayın Kurulu ve Danışma Kurulu da gerçekten ülkemizde kalemi güçlü olan aydınlardır.
Yazı Kurulu: Beşir Ayvazoğlu / Erol Göka / Erol Özvar / Fetullah Akın / Gökhan Çetinsaya / Gültekin Yıldız / Hüseyin Yayman / İhsan Ayal / İhsan Fazlıoğlu / M. Can Doğan / M. Naci Bostancı / Mehmet Öz / Mehmet Özden / Mustafa Çalık / Nabi Avcı / Senail Özkan / Sıddık Çalık / Tuncay Önder / Vedat Bilgin.
Danışma Kurulu: İlber Ortaylı / Korkut Tuna / Mehmet Genç / Mustafa İsen / Nur Vergin.
Ulusal hakemli bir dergi olarak Türkiye Günlüğü entelektüel ve akademik bir tartışma zemininin güçlendirilmesi hedefini gözetmiştir. Türkiye Günlüğü, bu niteliği ve bu niteliğinde ısrarı sayesinde -bugüne kadar ülkemizde çıkmış hiçbir dergiye nasip olmayan biçimde- farklı düşünce ve görüşteki aydınların büyük bir hoşgörü ve ciddiyet çizgisinde rahatlıkla fikir ve görüşlerini açıklayabildikleri, tartışabildikleri bir platform hâline gelmiştir.
Derginin yayın politikası ve amacı ilk sayısındaki “Çıkarken” başlıklı yazıda net bir şekilde ifade edilmiştir: “Türk aydınının, ülke ve toplum endişesi taşıyan okur-yazar her Türk gencinin esas meselesi, ilk meselesi, birinci meselesi siyasi çekişme ve kavgalar içinde ömür tüketmek değildir!… İlimdir, tefekkürdür, sanattır, edebiyattır… Araştırmadır, incelemedir, öğrenmedir, düşünme ve düşündüklerini tartışmadır… (…)…bu dergide içinden çıktığımız toplumun mukaddeslerine saygısızlık etmeyen ve üzerinde yaşadığımız vatan toprağının tamamiyetine kastı olmayan her türden yazı -belli bir fikir kıymeti taşımak kaydiyle- yer alabilecektir. Her ne ad altında ve her ne gerekçeyle olursa olsun, insan hakları, demokrasi, düşünce ve inanç hürriyeti aleyhtarlığı yapan herhangi bir yazıya da ‘Türkiye Günlüğü’nün sayfalarında yer veremeyeceğimizi ifade edersek ‘yasaklar’ listemiz tamamlanmış olur. Yazılıp çizilen şeylere şu veya bu sebeple karşı çıkan her cenahtan kalem erbabının tenkid ve itirazlarına da belli bir üslûp edebî ve aydın terbiyesine sadık kalması kaydile ilgili sayfalarımızın imkânları çerçevesinde yer vereceğiz.” Bu politika ile çıkan derginin Türk düşünce geleneğindeki yeri: “Türkiye’de fikir dergiciliğinin müesseseleşme tarihi II. Meşrutiyet dönemine (1908-1918) uzanır. Türkiye Günlüğü bu tarih ve geleneğin bir parçası olduğu kadar, bu tarih ve gelenekten az veya çok farklı bir kimlik de oluşturmaya çalışmıştır. Bu kimlik, kısaca, bürokratik-otoriter zihniyete karşı demokrasi ve hukukun üstünlüğünü vurgulayarak; sağ ve soldaki Batı teslimiyetçiliğine karşı da vatan ve istiklaliyetten yana tavır alarak medeni ve millî ilkeleri her alanda yeniden tanımlama ve üretme çabasıdır.” (www.turkiyegunlugu.com.tr)
Bu toprakların sesi olan Türkiye Günlüğü, batıdan doğuya bakan oryantalistlerin sesi değildir. Batı hayranlarının değil, Türk’ün özgüvenini ortaya koyan yazıların neşriyatıdır.
Kültür emperyalizmine karşı emperyal güçlerin yerli medya güçlerini kullanarak Türk’ün kültürünü yok etmeye, toplumsal hafızasını dejenere etmeye çalıştığı süreçte yerli ve millî bir fikriyatın ürünü olan Türkiye Günlüğü, okurunun (Türk Milletinin) dostunu, düşmanını iyi tanıması ve uyanık kalması için yayın yapmakta ve bu misyonunu günümüze kadar başarılı bir şekilde sürdürmüş ve bundan sonra da sürdürecektir.
Türkiye Günlüğü, “Türkiye’de fikrî neşriyat nasıl yapılır?” sorusuna en güzel cevaptır. Siyaset, fikir, edebiyat, tarih ve kültür konularında onlarca kitabın da neşrini yapan Cedit Neşriyat’ın süreli yayını olan Türkiye Günlüğü, her sayısının başında, kurucusu ve sahibi merhum Mustafa Çalık’ın mektubu ile başlardı. Mustafa Çalık, bu baş yazısında ülkenin ve dünyanın genel durumunu, güncel sorunları ve gündemi değerlendirir ve son sayıdaki yazıları kısaca tanıtırdı. Artık Türkiye Günlüğü, kurucusu olmadan bu eksikliği sürekli yaşayarak ama ustasının bıraktığı bu neşriyatı daha ileriye taşıma vazifesi ile şüphesiz çıkmaya ve bizleri aydınlatmaya devam edecektir. Biraz önce de ifade edildiği gibi bu fikrî neşriyatın devam etmesi, okurlarının duyarlılığına da bağlıdır. Bugüne kadar yüzlerce dergisi kapanmak zorunda kalan milliyetçi camianın böyle müstesna bir yeri olan neşriyatını sahiplenmesi, okuması/okutması, abone sayısını artırması için elinden geleni yapması gerekmektedir. Bu mesuliyet bilinci ile hareket edecek olan Türkiye Günlüğü okuru, sorumluluğunu ve Mustafa Çalık’a vefasını da göstermiş olacaktır.
Türkiye Günlüğü’nün mutfağında çalışan, emekleri ile okuyucusuna kaliteli bir eser sunan başta Taha Çalık olmak üzere Adem Çalık’a, Vedat Erden’e ve ismini bilmediğimiz atsız kahraman çalışanlarına omuzlarındaki yükün arttığı bu süreçte metanet, sabır ve tarihe karşı bu önemli sorumluluklarında başarılar diliyorum. Burada değerli editör ve yayın kuruluna da Mustafa Çalık’ın, derginin 153. sayısındaki mektubunda “Millî Mücadele’nin Millî Muhasebesi” konulu bir sayıyı sağlık durumundan dolayı ertelemek zorunda kaldığını hatırlatıp bu konuyu gelecek sayılarda onlara emanet olarak bıraktığını hatırlatmak istiyorum.
Türkiye’nin son dönemde yetiştirdiği en önemli mütefekkirlerden biri olan merhum Mustafa Çalık’ı rahmetle anıyor ve Türkiye Günlüğü ailesine ve okurlarına baş sağılığı dilerken, Türkiye Günlüğü’nün kaldığı yerden daha çok okura ulaşmasını temenni ederek yazıma son veriyorum. Burada son olarak, Mustafa Çalık’ın Türkiye Günlüğü’nde (153. sayısındaki) son kaleme aldığı “Kış Mektubu” nda okuruna çok önemli bir mesaj vererek bizlere emanet ettiği Türkiye Günlüğü ile ilgili şu yazısını vermek istiyorum:
“Güç mihraklarına ve güçlülere boyun bükmektense okurlarımız ve gönüldaşlarımızdan fedakârlık istiyoruz; tercihinizin doğru anlaşılacağını ümîd ederiz.
Bunun dışında okurlarımız yahut muhitlerindeki yakınları arasında reklam, ilan ve tanıtıma bütçe ayırabilen mal veya hizmet üreten müesseselere sahip kişilerin bu tür yardım ve desteklerini beklediğimizi de arz etmek isterim.
Son yıllarda kapanan derginin yayınevinin haddi hesabı yok. Bilişim teknoloji ve internet dünyası, kâğıda basılı bilumum fikir, kültür, san’at ve edebiyat mahsullerinin, organlarının aleyhine işliyor ve her geçen gün de mesafeyi biraz daha açarak öne geçiyor. Bu şartlarda belki fazla ‘klasik’ ve geleneksel, hatta nostaljik kaçan; ama daha sıcak, kalıcı ve sahih olduğuna şüphe edilemeyecek matbû ‘malzeme’nin bu kadar kolay gözden düşmesine ve yok oluşa doğru gitmesine, doğrusu gönül razı olamıyor. ‘Yaşlanmışlık’, ‘eskimişlik’, ‘eski kafalılık’ ithamlarını, imalarını göze alarak söylüyorum ki, bu hâl bize çok gîrân geliyor, gücümüze gidiyor. Kâğıttan, kalemden, mürekkepten henüz bıkmayanlar! Karar sizin…
Hakk’ın kudret eline emanet olunuz efendim.”